Ahmet Kurucan

Ahmet Kurucan

Yazarın Tüm Yazıları >

Vesvese

06 Mayıs 2010 Perşembe 00:28A+A-

Vesveseden bahsediyorduk. Son olarak vesvesenin kaynağının şeytan olduğunu ve Efendimiz'in "o, halis imandır; endişe etmeyin" mealindeki hadisini aktarmıştık.

Madem vesvesenin kaynağı şeytandır; bu takdirde "şeytanın insan üzerindeki hakimiyeti var mıdır, varsa sınırı nedir?" sorusunun cevabı verilmelidir. Vesveseye mübtela olan insan, meseleye bir de bu perspektiften bakmalıdır. Zira bu perspektif ona, imanını hatırlatacak, imanının yaptırım gücünü devreye sokacak ve şeytanla mücadelede harekete geçmesini sağlayacaktır. Çünkü iman, irade ile bütünleşirse bir mana ifade eder. İnanılan değerler irade ile hayat bulur, hayata hayat olur.

Mesela "Benim halis kullarıma karşı senin bir gücün, sultan, hakimiyetin yoktur. Sen ancak sana uyan azgınları yoldan çıkartabilirsin." (15/42) ayeti, Hz. Adem'e secde emrine itaat etmemesi münasebetiyle Allah ile şeytan arasında geçen muhaverede Cenab-ı Hakk'ın söylediği bir beyandır. Malum orada şeytan, Allah'tan kıyamet gününe kadar vakit istiyor, insanları her türlü vesileyi kullanarak azdıracağını söylüyor. Bunun karşısında da Allah, halis kullarına karşı şeytanın bir yaptırımının olmayacağını açıkça ifade ediyor. Demek ki hakiki manada Allah'a kul olan, olabilen insanlara, şeytanın vesvesesi zarar vermeyecektir. İfadelerin bu kadar keskin olmasının nedeni, Allah'ın beyanını İlahi bir teminat olarak yorumlamamızdan dolayıdır.

Aynı perspektiften bir başka ayet: "Muhakkak, şeytanın hilesi zayıftır." (Nisa, 4/76) Bu ayeti kerime de, sebeb nüzul ve siyak-sibak bütünlüğü içinde ele alındığında karşımıza aynı mana ile çıkmaktadır. Allah yolunda canları ve malları ile mücadele etmek isteyenlere karşı, tagut istikametinde yol alan şeytan ve avenelerinin Müslümanları yoldan döndürmek istemesi ve bu uğurda kurdukları tuzaklar, yaptıkları hileler. Bütün bunlar mukabilinde Allah'ın Müslümanlara söylediği ise; onun hile ve tuzaklarının zayıf olduğu.

Sözün geldiği bu noktada, konumuzla alakalı kısmı itibarıyla şu soruyu sorabiliriz: Yalan hakkında muhal olan Allah, şeytanın hilesi, oyunu, tuzağı zayıftır diyorsa, aksi düşünülebilir mi? O zayıf diyorsa, zayıftır. O zayıf hile bizi tuş ediyorsa, burada hatayı şeytanın güçlülüğünden ziyade bizim zayıflığımızda aramamız gerekmez mi? İşte iman ve imanın yaptırım gücü derken kasdını ettiğimiz şey bu.

Hatırlarsanız çıkış noktamız soru sahibi tarafından da vesvese olarak nitelendirilen abdestten namaza ve özellikle ibadetlerde kalbe hutur eden tereddütler karşısında ne yapılacağı idi. Biz ise ilmihal ve fıkıh kitaplarında rahatlıkla cevabı bulunabilecek görüşleri dile getirmek yerine, meseleyi vesvesenin sebebi açısından ele almayı tercih ettik. Bununla beraber, soruya direkt cevap olabilecek beyan isteniyorsa; orada yapılacak şey bellidir. Kolumu yıkadım mı yıkamadım mı veya kuru yer kaldı mı kalmadı mı diye tereddüt eden ve bu nedenle onlarca defa kolunu yıkayan bir insan, her iki halde de zannı galibine göre hareket etmeli ve işi orada bitirmeli. Kalbinde, zihninde yıkadım kanaati hakim, kolunun ıslaklığı da bunu ispat ediyorsa, hemen bir sonraki aşamaya geçmelidir. Velev ki bir defa yıkasa, hatta kuru yer kalsa bile. Aksi halde kalbinde uyanan şüpheye değer verir ve o istikamette harekete başlarsa, şeytanın oltasına takılmış demektir. Şüphe ve tereddütlerin söz konusu olduğu sair ameller için de aynı yaklaşım geçerlidir.

Sözü edilen tereddüt imani meselelerde ise; davranış tarzımız yine değişmemeli; ona ehemmiyet vermeyip hayatımıza bakmalıyız. Bediüzzaman Hazretleri'nin şu yaklaşımları bence insanın kendini ikna ve ilzamı için yeterlidir: "....onları mağlup edip kaçırmak çaresi müdafaayı terk edip onlar ile uğraşmamaktadır. Evet arılar ile uğraşıldıkça onlar hücumlarını artırırlar. Onlara karışılmadığı takdirde insanı terk eder giderler. Hem o vesveselerin ne hakaik-i İlahiyye ne de senin kalbine bir zararı yoktur. Evet, pis bir menzilin deliklerinden semanın güneş ve yıldızlarına cennetin gül ve çiçeklerine bakılırsa o deliklerdeki pislik ne bakana ve ne de bakılana bulaşmaz. Ve fena bir tesir etmez. O çirkin sözler senin kalbinin sözleri değil. Çünkü senin kalbin ondan müteessir ve müteessifdir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytaniden geliyor. Mesela aynanın içindeki yılanın timsali ısırmaz. Ateşin misali yakmaz. Ve necasetin görünmesi ayineyi telvis etmez."

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT