1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. “Uluslararası Af Örgütü’nün Önceliği Darbecilerin Başına Gelenler”
“Uluslararası Af Örgütü’nün Önceliği Darbecilerin Başına Gelenler”

“Uluslararası Af Örgütü’nün Önceliği Darbecilerin Başına Gelenler”

Büşra Akın Dinçer yazısında, Londra merkezli Uluslararası Af Örgütü'nün darbe kalkışması hakkındaki raporlarını değerlendiriyor, söz konusu raporlarda darbe kalkışması mağdurlarına yönelik hak ihlallerinden bahsedilmediği bilgisine yer veriyor.

30 Temmuz 2016 Cumartesi 16:50A+A-

Haksöz Haber İçin Tercüme Eden: İbrahim Alpay

Uluslararası Af Örgütü’nün Önceliği Darbecilerin Başına Gelenler

Büşra Akın Dinçer / Middle East Monitor

15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye, dünya siyasî tarihinde eşine rastlanmayan olağandışı bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. İnsanların darbeye karşı direnişi sayesinde girişimin başarısız olması önümüzdeki yıllarda da hakkında tartışılıp yazılacak bir konu oluşturdu.

Bu süreci tam anlamıyla anlatabilmek için hangi insan hakları ihlallerinin söz konusu olduğu kesin olarak ve kapsamlı bir şekilde ortaya konmalı. Bu sebeple -gazetecilere özgü bir refleksle- darbe girişimi sonrası süreçte insan hakları kuruluşları tarafından hazırlanmış raporları sabırsızlıkla beklemeye başladık. O gece, Türkiye'de -dünya üzerinde oldukça merkezî konumda ve köklü bir demokratik geleneğe sahip olan bir ülke olarak- siviller darbe yanlısı askerler tarafından vuruldu, tanklar altında ezildi ve helikopterlerden açılan ateşle öldürüldü.

Şüphesiz, bu iğrenç cürümlerde bulunanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin temel prensiplerine sadık ve ülkenin birliğinin, ordusunun ve demokrasisinin korunmasını sağlamaktan sorumlu kuruluş olan TSK'nın üyesi olamaz.

Bu acımasız girişim -hükümet ifadelerinde sıkça belirtildiği gibi- “asker üniformalı vatan hainleri” tarafından yapılmıştı ve bu vahşet acı verici kayıplarla sonuçlandı.

Bu noktada, insan hakları kuruluşları normal olarak insanların mağdur oluşunu ve sivil halkın canlarını riske atarak ortaya koyduğu mücadeleyi “dünyaya gösterme” görevini dürüst ve güvenilir bir tavırla yerine getirmeli.

Türkiye Cumhuriyeti kuşkusuz haklı bir şekilde insan hakları örgütlerinin askerî darbelerin sürdürülmesinin kesinlikle kabul edilemez olduğunu ve 80 milyon insanın Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'ne göre haklarının ihlal edildiğini yazan raporlar hazırlayacağını öngördü.

Ancak Türkiye'de gerçekleştirilmeye çalışılan darbeye ilişkin böyle bir sorumluluk insan hakları örgütlerince henüz yerine getirilmedi. Aksine, masum insanların şikâyetlerine yer verme yerine suçluları savunmaktan öteye gitmeyen “insan hakları raporları”yla karşılaştık.

Dünya çapında insan hakları örgütlerine öncülük eden kuruluşlardan biri olan Londra merkezli Uluslarası Af Örgütü, darbe girişimi hakkındaki ilk değerlendirmesini 18 Temmuz’da internet sitesinden yayınlamıştı.

“Türkiye: Darbe Girişimini Müteakip Ortaya Çıkan Baskı Sonucunda İnsan Hakları Ölüm Döşeğinde” başlığı altında yayımlanan değerlendirme anlaşılması zor bir acelelikle hazırlanmış gibi görünüyordu. Bir kişi bu değerlendirmelerden birini okuduğu zaman, girişim sonrasındaki tutuklamalardan idam cezasının geri getirilmesine kadar, her şeyin tartışıldığını açıkça anlayabilir. Her nasılsa en önemli nokta atlanmış: Gösteriler esnasında hayatını kaybeden siviller ve mağduru oldukları hak ihlalleri. Bu raporda bu insanlardan sadece bir paragrafta bahsediliyor. Ancak orada bile paragraf söyle bir cümleyle sonlanıyor: “Bunların içinde otoriteler tarafından ‘darbeci’ olarak tanımlanan 24 kişi de var. Bu öldürülen ‘darbecilerin’ bazılarının silahsız ve teslim olmaya çalışırken linç edildiği rapor edildi.”. “Darbeci” ifadesini tırnak içinde, alıntı şeklinde yazmış olmaları, darbe girişimini ciddiye almadıklarını veya sorgulanabilir bulduklarını gösteriyor. İki kadın, 15 yaşındaki bir genç veya Boğazici Köprüsü'nde darbe girişimini protesto ederken katledilen diğer masum sivillere değil, “linç edilen” 24 darbe yanlısına odaklanmış durumdalar.

Uluslararası Af Örgütü temmuzun 21 ve 24'ünde internet sitesinde iki makale daha yayımladı. Birisi, “Türkiye: OHAL İnsan Haklarını İhlal Etmemeli” diğeri de “Türkiye: Bağımsız Gözlemcilerin Tutuklananlara İşkence Edildiği İddialarını Denetlemesine Müsaade Edilmeli.” başlığını taşıyor.

Yeniden, alelacele hazırlanmış değerlendirmenin bağımsız gözlemcilerin görüşleri ve Uluslararası Af Örgütü'nün “somut kanıtlar”a ulaştığı devletlerin baz alınmasıyla meydana getirildiği iddia edildi.

Örgüt, tutukluların avukatına da, doktoruna da gardiyanına da danışmadan, kendi çapında Türkiye'deki tutuklulara yapılan muameleyi detaylı bir şekilde ortaya koymaya çalışıyor. Bildiri örneğin şunu söylüyor:

“Ülke çapında yayımlanan dondurucu görüntülere ve videolara rağmen, hükümet tacizlere bariz bir şekilde sessiz kalmayı sürdürdü. Bu koşullarda kötü muameleyi veya işkenceyi kınamamak, olanlara göz yummaya eşittir.”.

Bu örgütün darbeciler tarafından katledilen masum sivillere karşı sessiz tutumunu bir yana bırakırsak, asıl sorgulanması gereken bu kadar kısa sürede “inandırıcı” bir rapor hazırlamak için harcanan çaba.

Her nasılsa, hak ihlaline uğramış sivilleri savunmayıp amaçlarının ötesine geçen Uluslararası Af Örgütü, darbecilerin durumunu soruşturuyor, Türkiye halkını ve hükümetini kabul edilemez bir biçimde işkenceyle suçluyor.

Bu bildiri bizler için hiçbir şey ifade etmiyor, çünkü örgüt kendi temel amaçlarına ve değerlerine ters düşen raporlarında öncelikle şu soruların yanıtlarını yayımlamalı: Katledilen insanların hayatları, hâlâ yaşamakta olan canilerin hayatlarından daha mı az önemliydi? Öldürülen kadın ve çocukların hayatından çalınan yıllar, henüz gerçekleştiremedikleri hayalleri, geride kalan ailelerin çektiği acı ve cefa Uluslararası Af Örgütü için hiçbir anlam ifade etmiyor mu?

HABERE YORUM KAT