1. YAZARLAR

  2. MUSTAFA ÖZCAN

  3. Ulusalcı-Amerikancı ittifakı!
MUSTAFA ÖZCAN

MUSTAFA ÖZCAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Ulusalcı-Amerikancı ittifakı!

22 Mayıs 2011 Pazar 00:39A+A-

Elbette tamim ve genelleme ne kadar yanlış ise bunun zıddı olan indirgemecilik de o kadar yanlıştır.

Bunlar Umberto Eco’nun deyimiyle aşırı yoruma kapı aralar. Bununla birlikte, zaman zaman zıtlar arasında ortaklıklar da kuruluyor. Bundan dolayı 68 kuşağından Pakistanlı Tarık Ali, 11 Eylül sonrasında yaşanılanları ‘fundemantalistler savaşı’ olarak nitelendirmişti. Sözgelimi ‘Sünni refleks’ ibaresi altında aslında Suriye ve Irak sahasında Türk ulusalcıları ile kimi Amerikancı cenahta tadat edilen isimler benzeri yaklaşımları sergilemişlerdir. Herkesin de bildiği gibi Iraklı Şii muhalifler 2003 yılında Amerikan işgali sonrasında Bağdat’a Amerikan tanklarının üzerinde gelmişlerdi. Ardından 2005 yılında Sistani’nin de gayretleriyle Şii gruplar yeni düzenin siyasi parçası haline geldiler. El’an da devam ediyor. İşgal sonrasında Irak siyaseti şuubi (ırki) ve taifi (mezhebi) bir karakter arz etmiştir. Paul Bremer, Sistani ile Amerikan idaresi arasındaki sıkı münasebetleri hatıratında nazara vermiştir. Bu pazarlıktan her iki taraf da kârlı çıkmıştır. Sünni kesimler ise o dönemlerde Amerikan işgaline ve işgal sonrası kurulan yapıya karşı çıkıyorlardı. Bundan dolayı siyasi arenada nal topladılar. Türkiye hükümeti de kısmen Sünnileri kollayan ve yönlendiren bir eğilim izliyordu. O dönemde Cengiz Çandar ve Soli Özel gibi kimi isimler Türkiye’nin politikalarını ‘Sünni refleks’ diye yerdiler ve esnetmeye ve gevşetmeye çalıştılar. Nitekim zamanla Türkiye’nin politikaları hem Necef hem de Erbil’e karşı esnemiştir. ABD, ahlaksızca bir biçimde Lübnan’da Hizbullah’a karşı çıkarken Irak’ta bu yapıyla fazla da uzak olmayan ve hatta ideolojik bağı olan kesimlerle siyasi ortaklık kurmuştur. Dolayısıyla Irak’taki siyasi yapı bu suretle Şiileşmiştir.

*

Aynı yaklaşımı bu sefer de muayyen ve mevhum kaygılarla Suriye cephesinde bazı ulusalcı kesimlerde görüyoruz. Sözgelimi Serdar Akinan adlı yazar ‘Suriye’de sona doğru’ başlıklı yazısında kimi Amerikancı çevrelerin Irak cephesinde bahsettikleri ‘Sünni refleksi’ tabir ve ifadesini Suriye cephesine taşımıştır. Ona göre, bu refleksin sahipleri Suriye’den abartılı ölü sayıları nakletmiştir. Söz konusu yazar ardından şu ibareyi kullanıyor: “Türkiye’de belli çevreler bu kampanyaya ikiyüzlü ‘Sünni reflekslerle’ destek verdiler...” Gerçekten öyle mi oldu yoksa birileri ısmarlama gazetecilik mi yaptı? Sözgelimi, bu kafada olanlar ekranlardan açıkça Türkiye ve Lübnan’a kaçan Suriye halkının bir biçimde ayartıldığını ileri sürüyorlar. Burada asıl sorulması gereken soru şu: New York Times gazetesinin Beyrut şefi Antony Shadid, Büseyne Şaban ve Rami Mahluf ile görüşme yapması karşılığında Suriye’de sadece 3 saat kalmasına müsaade ediliyor. Nasıl oluyor da Türkiye’den başka bir yazar imtiyazlı muameleye muhatap oluyor ve neden? BM ekipleri, insani yardım için bile olsa Dera ve hassas bölgelere giremezken bu arkadaşımız nasıl oluyor da ayrıcalıklı muameleye mazhar oluyor? Acaba iltimas geçmek ve ısmarlama yazılar yazmak kaydıyla mı bu izin kendisine bahşedilmiştir? Suriye rejiminin mutemetlerinden midir?

*

Bu da gösteriyor ki Irak’ta Sünni refleksi kavramı kullananlar Atlantikçiler iken Suriye de bunu ulusalcılar kullanıyor. Alın size ulusalcılarla Atlantikçiler arasında bir ortak alan daha! Hiç kuşkunuz olmasın, Suriye yandaşlığı ulusalcı reflekslerle örtüşüyor. Beşşar’a ‘ya çekil ya reforma git’ derken bile Obama arkası çekiyor ve Esat için Kaddafi’den farklı bir dil kullanıyor ve ‘sayın’ diye hitap ediyor. Elbette ki Kaddafi ile Obama arasında psikolojik mesafe daha derin. Suriye ile Libya’ya karşı yaklaşım ve teamüldeki Amerikan farkını, USA Today gazetesinden Oren Dorell, ‘Experts note differences in U.S. approach in Syria, Libya( 15/05/2011)’ başlıklı haberinde irdelemektedir. Daha da ötesi aynen Obama’da da Serdar Akinan gibi Sünni refleks değil ama Sünnilere karşı bir refleks göze çarpmaktadır. Esat giderse Suriye’ye aşırı bir Sünni idare gelebilirmiş (“The administration’s policy in Syria is driven by hope and fear,” Aaron David Miller, (a former State Department expert on the Middle) says. “Hope that the Assads are redeemable and can one day be engaged, and fear that if the region falls you’d end up with civil war, an al Qaeda base or an extremist Sunni regime” in Syria.)! Yani Amerikan yönetimine göre Sünniler mevcut rejimden daha tehlikeli. Demek ki, Obama ile bu tarz kimi ulusalcılar Suriye’ye aynı zaviyeden ve pencereden bakıyorlar. Bu yazarlara göre, Sünnilik bir şamar oğlanı ve utanılması gereken bir şey. Esasında ulusalcılar komplo iddialarını paylaşarak ve bu suretle Suriye rejiminin yardımına koşarak algı hatasına düşüyorlar. ABD’ye düşmanlık yapayım derken ABD’nin kerhen de olsa yeğlediği bir rejime kol kanat geriyorlar. Ulusalcılığın illeti de bu olsa gerek!

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT