1. YAZARLAR

  2. Koray Düzgören

  3. Türkiye'nin saygınlığı, utanmazlar ve Gül'ün sözleri
Koray Düzgören

Koray Düzgören

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye'nin saygınlığı, utanmazlar ve Gül'ün sözleri

03 Eylül 2007 Pazartesi 01:25A+A-

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bu makama seçildikten sonra yaptığı konuşma, muhalifleri de dahil hemen herkesin beğenisini kazandı.

Bu konuşmayı Gül'ün icraatları için bir senet olarak kabul edeceklerini beyan edenler de oldu.

Gül mutlaka sözüne güvenilir, ilkeli bir politikacı. Ama üstlendiği makamın onun kişiliğinden bağımsız şartları, özellikleri olduğu da muhakkak.

Cumhurbaşkanlığı makamına oturmuş son derece iyi niyetli, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına önem veren bazı kişilerin dahi kişiliklerine çok aykırı işler yaptığını, icraatlara imza attığını çok gördük.

Çünkü, Atatürk'ün makamı diye kutsanan o makam, zaman içinde bürokrasinin, derin devlet denen yapının kural dışı, hukuk dışı birçok işine destek sağlayan, geçit veren, bu ilişkileri görmezden gelen bir üst makam olup çıktı.

Tek tek cumhurbaşkanlarını saymaya gerek yok, mesela Kenan Evren döneminden sonrasına baksak bile yeter.

Netice olarak o makamın ciddi bir imaj sorunu olduğunu cesaretle söylememiz gerekiyor.

Bu nedenle Gül'ün böyle, taahhütname anlamı içeren bir konuşmayla işe başlaması önemli.

Gül herşeyden önce o makamın imajını hakettiği seviyeye çekmekle yükümlü.

Seçilmeden önce onun bürokrasiyle uzlaşıp uzlaşmayacağına ilişkin yapılan tartışmalar artık geride kaldı.

Şimdi icraat zamanı ve Türkiye'de bir yanıyla devleti ilgilendiren hemen her şeyin devletin başı olan cumhurbaşkanını da ilgilendirmesi açısından bu, bir sınav niteliği taşıyor.

Gül'ün ilk sınavı da bana kalırsa hemen seçildiği günlerde açıklanan bir devlet kararı ile ilgili.

Tabzon Valiliği'nin, Hrant Dink cinayetinde polisi 'kusursuz' bulduğuna ilişkin karar...

Bu öyle bir karar ki, bundan bir aşama sonrası, Dink'in kendi cinayetinden sorumlu tutulmasıdır. Böyle giderse yakında, devlet görevlisi kisvesi taşıyan ama utanma duygusu taşımayan ve hukukla ilişkisi olmayan birileri, bunu da açıklama cüretini kendilerinde bulacaktır.

Bu karar vesilesiyle Gül, hem devletin bu tür cinayetlerle bir arada anılması geleneğine karşı bir takım denetim mekanizmalarının harekete geçirilmesi yolunu açabilir. Böylece devletin itibarını bu utanmaz yöneticilere rağmen koruyabilir. (Bunları o makamlara atayan irade de AKP'dir, unutmayalım.)

Bir yandan da seçildiği yüce makamın yukarda sözünü ettiğim imaj kaybına dur deme imkanı bulabilir.

Bunu yapabilir mi?

Seçildiği gün söylediklerine bakarsak yapabilmesi lazım. Ne söylemişti Gül?

“Bir tek vatandaşının dahi, din, dil ve etnik özellikleri yüzünden, ya da ekonomik durumu nedeniyle kendisine karşı ayrımcılık yapıldığını, horlandığını hissettiği bir ülke, çağdaş bir ülke olma vasfı taşıdığını iddia edemez.

“Devlet görevinde, üzerine titrenmesi gereken en önemli nokta, insan odaklı bir hizmet anlayışının hâkimiyeti olmalıdır. Asıl olan vatandaşın doğuşuyla kazandığı temel haklarıdır. Bu da, devlet adına hareket eden, her kademeden bürokratların, her eğilimden siyasilerin, öncelikle vatandaşın hak ve hukukunu korumakla görevli olduklarının bilincinde bulunmalarını gerektirir.”

Gül, yolsuzluk ve haksızlıkların da vatandaşın devlete olan güvenini sarsacağına işaret etmiş ve “Yolsuzluk ve haksızlığın ortadan kaldırılmasının en etkili yöntemi ise kamu hayatında şeffaflığın sağlanmasıdır. Çağdaş bir hukuk sistemine, şeffaflık ve istikrara sahip olması, Türkiye'nin gücüne güç katacak, dünyanın diğer ülkeleri gözündeki saygınlığını arttıracaktır” demişti.

Türkiye'nin dünyanın diğer ülkeleri gözündeki saygınlığının yukardaki kararı alan yöneticilerle sağlanamayacağı açık değil mi?

Hatırlatmak amacıyla belirtelim:

Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından, cinayetin Trabzon Emniyet Müdürlüğü'ne daha önce haber verildiği ancak buradaki memurların aldıkları istihbaratı İstanbul'a bildirmedikleri bazı sanıkların beyanıyla biliniyor. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı da Trabzon Emniyet Müdürlüğü'ndeki memurların görevlerini ihmal ettikleri gerekçesiyle haklarında soruşturma açılmasını istiyor.

İşte Trabzon Valisi ve çoğu onun memuru olan üyelerden oluşan İl İdare Kurulu bu soruşturmanın gerekmediğine karar veriyor. Böylece cinayetle ilgili bağları kesmiş oluyor. Adeta, “Bu dosya kapatılmıştır”ı ilan ediyor.

Cumhurbaşkanı Gül hem bulunduğu makamın prestiji hem de Türkiye'nin saygınlığı adına bu davaya el koyma durumundadır.

Gün, icraat günüdür.

Yeni Şafak Gazetesi

YAZIYA YORUM KAT