1. YAZARLAR

  2. Hüseyin Öztürk

  3. Türkan Saylan Cenazesinde Muhteşem Tevafuk
Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkan Saylan Cenazesinde Muhteşem Tevafuk

21 Mayıs 2009 Perşembe 08:25A+A-

“Olmaz böyle şey” dedirtecek cinsten mükemmel bir tevafuk.

Çağdaş Türkan, yıllarca kin ve öfke beslediği dine ait bir caminin musalla taşına yatmayı kabul etmemeliydi.

Saylan’ın musallaya uzanması ideolojisine ihanettir. Kadıncağız bütün ömrünü Müslümanlığa ve İslâm’a karşı düşmanlıkla geçirsin, her fırsatta dine ve Müslümanlara hakaret etsin, ondan sonra da gelsin cami önüne yatsın. Olacak şey mi vallahi ayıp.

Böyle bir eylemin adı, Türkan Saylan’ın kendi kendisini inkârdır. Öldüğü haberini duyunca; “Acaba namazını kılarlar mı ve kim kıldırır” sorusu aklıma gelmiş ve kendi kendime şöyle söylenmiştim.

“Dinine diyanetine sahip çıkan, kutsal değerleri olan, toplumun değer yargılarını benimseyen, Kur’an’a, Allah’a ve Peygamber’in O’nun kulu ve Rasulü olduğuna inanan hiçbir din görevlisi; isteyerek ve içinden gelerek, bu hatun kişinin namazını kıldırmaz. Çünkü bilir ki, malum hatun bir din nefretçisidir. Yanlış mı söylediklerim böyle değil miydi?

Gelin de Allah’a inanmayın, gelin de Allah’a şükretmeyin, Rabbim böyle bir kişinin cenaze namazını, öyle birine nasip ediyor ki, “İşte tevafuk budur” dedirtecek cinsten ilginç bir buluşma meydana geliyor.

Türkan Saylan’ın cenaze namazını Türkiye’de iki kişi kıldırabilirdi. Birincisi; tıraş köpüğüyle sevgilisine makyaj yapan meşhur Yaşar Nuri. İkincisi de Diyanet tarihinde benzerine milyonda bir rastlayabileceğiniz tiplerden olan ve Ecevit’i çok sevdiği için DSP’de siyaset yapan eski müftü İhsan Özkes kıldırabilirdi, ona nasip oldu.

İşte bunun için “Muhteşem bir tevafuk” derim. Şimdi bir de tevafuk kelimesinin anlamını yazmak gerekir. Osmanlıca ve Türkçe’ye hâkim olanlar, tevafukun ne anlama geldiğini bilir de; dininden, dilinden, milliyetinden, toplumun değerlerinden uzak olanlar ne manaya geldiğini bilmeyebilirler. O yüzden tevafukun sözlük anlamını da yazayım.

Tevafuk; “Birbirine uygun düşme.” “Birbirine uyum sağlama.” “Bir olayda beklenmedik şekilde buluşma.” “Bir denge bir benzeşme.” gibi manalara gelir. İşte Saylan ile Özkes, hem bu dünyada hem de öteki dünyada böylesine birbirlerine uygun düşebilirlerdi.

Bizim töremizde ölenlerin arkasından ulu orta konuşmak doğru değildir. Ben bu sınırı aştığımın farkındayım. Yanlış yapma hakkımı kullanıyorum. İhsan Özkes’e gelince, onunla ilgili de söyleyeceğim ve yazacaklarım var ama yine değer yargılarımız gereği, “su hakkı, tuz hakkı” kaidesinden dolayı yazmak istemiyorum.

Yalnız hakikaten böylesine bir tevafuk insanlık tarihinde çok az görülür. Aslında İhsan Özkes’in yaptığı da az şey değildir hani. İstanbul’da ne kadar din görevlisi varsa, müftü bey başta olmak üzere hepsi de İhsan Özkes’e teşekkür etmeli ve hediyeye boğmalılar.

İhsan Özkes, çok değerli müftü ve imamları; dine, diyanete ve binlerce din görevlisine küfreden, hakaret eden kadının cenaze namazını kıldırmaktan kurtarmıştır. Yalnız hâlâ anlamadığım bir şey var; “Türkan Saylan hakikaten ideolojisine sahip çıkan biri olsaydı, gelip musalla taşına uzanıp, namazının kılınmasına müsaade eder miydi?”

Madem yiğitsin, madem aslanlar gibi çağdaşlık adına; Müslüman halka, dine ve diyanete bu kadar hınç ve öfke besliyorsun, madem diyanet ve diyanetçiler lüzumsuz, Kur’an kursları ülkeye zarar veriyor, o zaman be ablacığım ne diye camiye gelip arkandan namaz kılınmasına müsaade ediyorsun. Bu nasıl yiğitlik, yiğit olan düşer mi musallaya.

Şimdi soruyorum, “Bu hal yakışıyor mu Türkan Saylan gibi birine.” Aslanlar gibi ölmeden önce çıkıp; “Gitmiyorum ulan bu Müslümanların camisine, istemiyorum bir tek Fatihalarını, ben kendime ‘hatun kişi niyetine’” dedirtmem deseydi ya.

Bir konuşmasına rast gelmiştim. Kalabalık bir kadın topluluğunu geziye götürüyorlarmış, hanımlardan yaşlı birisi otobüse binerken, “Besmele” çekmiş ve tabii kadıncağız Saylan’dan öyle bir fırça yemiş ki, “Hanım hanım, besmele neyine, seni gezmeye biz götürüyoruz, besmele mi götürüyor” diyerek fırçalamış.

Bunu övünerek anlatıyordu. Şimdi İhsan Özkes düşünsün, yarın huzuru mahşerde Türkan Saylan’dan kimbilir ne kadar fırça yiyecek. “Sana neydi lan benim cenaze namazımdan” derse ne diyecek acaba?

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT