1. YAZARLAR

  2. Georges Malbrunot

  3. Tunus'tan sonra hangi Arap ülkesindeki rejim devrilebilir?
Georges Malbrunot

Georges Malbrunot

Yazarın Tüm Yazıları >

Tunus'tan sonra hangi Arap ülkesindeki rejim devrilebilir?

18 Ocak 2011 Salı 00:41A+A-

Mağripten maşrığa uzanan Arap dünyasında eşi benzeri görülmemiş bir örnek olan Tunus devrimi, özgürlük arayışı içinde olan öteki Arap halklarına fikir verecektir. Ancak bu örnek Arap dünyasında hâkim olan rejimler tarafından da dikkatle incelenecek, Bin Ali'nin devrilişinden dersler de çıkarılacaktır.

İlk ders, güvenlik aygıtının homojenliği üzerine olacak. Tunus'ta ordu Bin Ali'yi yalnız bıraktı, özellikle de polis ve istihbarat örgütleri destek olamadı. Güvenlik aygıtının homojenliği otoriter ya da diktatörlükle yönetilen Arap rejimlerinin son çaresidir. Güçlü olduğu yerlerde (örneğin Suriye'de, ayrıca Arap dünyası dışında da İran'da) iktidarın devrilmesi riski düşüktür.

Rejimlerin çıkaracağı öteki ders, topluma minimum düzeyde de olsa bir refah sağlama kaygısı ve bazen de ülkenin zenginliklerinin, haksız kazançla zenginleşenler -hatta yönetimdeki aileler- ile başta gerçek bir zaman ayarlı bomba niteliğinde olan, kendilerine yurtdışına kaçmak ya da İslamcı terörizme bulaşmak dışında başka bir fırsat sunulmayan gençler olmak üzere, halkla paylaşılması çabasıdır.

Buna karşılık Tunus örneğinin Arap yöneticileri siyasi sistemlerini daha açık hale getirmeye ve topluma daha geniş özgürlükler sunmaya yönelteceği kesin değil. Bazıları için sistemi liberalleştirmek, iktidarı kaybetmek anlamına gelmektedir. Arap diktatörlerinin hepsinin aklında Sovyetler örneği var: Eğer siyasi sistemleri liberalleştirilirse bir Arap sürümü perestroyka ile karışılabilirler. Bu olduğunda artan ve geri döndürülemez siyasi ve sendikal özgürlükler taleplerine cevap vermek zorunda kalacaklar. Bu dayatmalara verecekleri cevap kısmen onların selametlerine dayanacak.

Bu unsurlar çerçevesinde hangi ülkeler Tunus'u izleyebilir?

Arap dünyasındaki dört ülke Tunus ile bazı benzerlikler taşıyor: Ürdün, Mısır, Suriye ve Yemen.

Ürdün, Mısır ve Yemen'de bu ülkelerin istikrarını tehdit edecek derecede geniş kesimler ağır bir yoksulluktan muzdaripler. Yine aynı ülkelerde zahire fiyatları düzenli olarak yükselerek yeni yoksul kitleler oluşturmakta.

Haşimi krallığı Ürdün'de son aylarda hayat pahalılığını protesto eden gösteriler yapıldı. Yine de Ürdün'de Tunus'takine benzer bir senaryonun gerçekleşmesi zor. Birçok nedenden ötürü... Birinci neden, ülkenin Batı'nın özellikle de ABD'nin ve İsrail'in müttefiki -dolayısıyla güvenliğin teminatı- olması, bu güçler Kral Abdullah'ı İslamcıların ya da Ürdün nehrinin doğusunda çoğunluk oluşturan Filistin kökenlilerin eline bırakmazlar. Diğer yandan Tunus'un aksine Ürdün ordusu neredeyse tamamen bedevilerden oluşmaktadır, bu nedenle yöneticilerine sadık kalacaklar ve bir halk isyanı çıkarsa onu kanla bastırmaktan çekinmeyeceklerdir. Son olarak Ürdün istihbarat teşkilatları uzun zamandan beri "iç düşmanlarının" içine sızmış olduklarından İslamcılar ve Filistin kamplarındakiler arasında neler yapıldığını çok iyi bilmekteler.

Mısır'da da aynı şekilde ordu siyasallaşmış durumda, her şeye rağmen -Amerikan baskısı nedeniyle- vatandaşlarının özgürlük alanını genişletmek zorunda kalan Hüsnü Mübarek'i korumak için özen göstermektedir.

Mısır'daki, rejim tarafından hayatta kalmak için tahrik edilen İslamcı yelpaze Batılı devletler nezdinde daha iyi faaliyet gösterebilir. Müslüman Kardeşler, 80 yaşını aşmış ve eylül ayında yeni bir dönem için daha seçilme yolunu arayabilecek olan lidere karşı bir iktidar alternatifi oluşturmaktalar.

Bir klan tarafından yönetilen Suriye kuşkusuz Tunus'a en çok benzeyen ülkedir. Esed ailesi iş hayatına yönelik iştahları nedeniyle eleştirilmektedir. Bin Ali yönetimindeki Tunus gibi Suriye'de yerleşmiş olan Fransız şirketleri de anlaşmaları yürütmek için kimlerden aracılık istemenin uygun olacağını bilmekteler. Ancak Beşşar Esed'in Suriye'si, Bin Ali'nin Tunus'undan daha ileri görüşlüdür: Suriye'deki yönetim, ne kadar öfke uyandırıcı olursa olsun rejimin düşmesinden çıkarı olmayan Sünni çoğunluktan birçok aile ile ortaklık kurmuş durumdalar. Suriye siyasi açılım yapmadan ekonomik açılım yapmayı başarabildi. Şüphesiz Arap ülkeleri en azından bu yola yönelmek zorunda kalacaklar. Georges Malbrunot, Le Figaro, 17 Ocak 2011

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT