1. YAZARLAR

  2. Ahmet Taşgetiren

  3. TSK'nın güven sorunu
Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Tüm Yazıları >

TSK'nın güven sorunu

02 Ocak 2010 Cumartesi 00:17A+A-

Cumhurbaşkanı Gül, TSK'ya sahip çıkıyor.

"Neredeyse Gaffar Okkan'ı bile bizim öldürdüğümüz iddia edilecek" gibi bir sözle, kendisini bizatihi "TSK mensubu" gibi nitelendiriyor.

Doğru bir şey yapıyor.

Benzeri bir tavrı Başbakan Erdoğan da "Kurumlar yıpratılmamalı" ikazıyla yapmak istemişti.

Bu koruma duygularının bu ülkede her birey tarafından paylaşılması da beklenebilir. Çünkü ordu herkesin ordusudur ve orada yaşanacak zaaf, herkesin zaafıdır.

Bu böyledir de, eğer zaaf bizzat TSK'nın kendisinden geliyorsa, onu telafi etmek, dışarıdaki insan için gerçekten zordur.

Şu son hadiseler içinde ortaya çıkan sonuç, maalesef "TSK adına güven sorunu"dur.

Çukurambar civarındaki istihbarat çalışması maalesef net bir görüntü vermiyor.

İki yüksek rütbeli subayın ifadeleri, kuşkuları gidermiyor. Gerçeği gizlemek için "üretilmiş cevaplar" gibi algılanıyor.

O bölgede, "köstebek" kuşkusu ile bir albayın bir yıldan bu yana takip edildiği açıklaması, bu albayın isminin "Baki K." diye deşifre edilmesi, sonra da onun köstebek olmadığının anlaşıldığının duyurulması, hep bir özensizliğin yansıması. Şimdi köstebek kuşkusu ile takip edilen albay, nasıl hizmet verecek TSK bünyesinde? Böylesine kolay mı bir insanın harcanması?

İşin daha trajikomik yanı, hadiseler böylesine sıcak iken, olayı soruşturmakta olan hakimin, iki askeri araçla takip edilmesi... Nasıl izah edilebilir? Kemal Sunal filmlerindeki "Şabanlıklar" bundan daha mı trajikomiktir?

Haydi, Çukurambar'daki işi bir şekilde kapattık, herkes de onu sineye çekti diyelim ya hakimin peşine takılan bu son iki araba skandalını ne yapacağız? Bu minareye kılıf bulunabilir mi?

Tam bu ortamda, Genelkurmay'ın "JİTEM yok" açıklaması geliyor.

Ardından Jandarma Genel Komutanlığı'nın "Var ama yok" açıklaması geliyor.

JİTEM'ci olduğu kimisinin itiraflarıyla da bilinen zevat, jandarma bünyesinde, hem de sözü edilen zamanda ve zeminde çalışıyor oluyor ama JİTEM olmuyor.

Bu açıklamalar "gerçek" intibaı veriyor mu insanımıza?

JİTEM'in kurucusu Arif Doğan itiraf etmiş.

Dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı, "Tabelasını gördüm" demiş.

İtirafçı Abdülkadir Aygan, "Ben oradan maaş aldım" demiş. Bordro göstermiş.

Genelkurmay "Bizde JİTEM diye bir kuruluş yok" diyor.

Bu izah ediliyor:

-Genelkurmay'ın kurumsal yapısı içinde JİTEM olmayabilir ve bu yönüyle Genelkurmay'ın açıklaması yanlış değil. Soru başka türlü veya başka makama sorulsaydı, doğru cevap alınabilirdi deniyor.

Bu izah da doğru olabilir ama bunun, güven sorununu ortadan kaldırmadığı gerçeği değişmiyor.

Çünkü biliyorsunuz ki ya da bilmelisiniz ki, Türkiye'de bir JİTEM tartışması var. Bununla ilgili yasaksavar cinsten bir açıklama insanları tatmin etmek yerine, kuşkuları daha da artırır. Ve siz, onu yapıyorsunuz. Kimseyi tatmin etmeyen bir açıklamanın altına Genelkurmay olarak imza atıyorsunuz. Bununla tabii olarak, JİTEM'in hem var olduğuna dair iddiaları güçlendiriyor hem de JİTEM'in saklanması gibi bir çaba içinde görünüyorsunuz.

Dünkü, her çizgiden gazetelere bakın, hemen tamamı, JİTEM etrafında TSK adına sergilenen çelişkilere işaret etmekteydi.

Böyle bir görüntü, Cumhurbaşkanı'nın veya Başbakan'ın sahip çıkışı ile ya da Genelkurmay Başkanı'nın, savaş gemisinde kürsü kurup, bakışlarını şahinleştirerek "TSK'ya karşı asimetrik psikolojik harekat yapılıyor" seslenişi ile ortadan kalkar mı?

Ben de, bu ülkede pek çok insan gibi, TSK'nın "savunma duygusu" içine itilmesini sağlıklı bulmam. Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın duyarlılıkları da bununla alakalı olmalı.

Ama bu işte TSK'nın da gerekli duyarlılığı göstermesi lazım.

Çukurambar işinde rol alan albayın evinde bulunan "Musa'nın Gülü" ve "Musa'nın Çocukları" kitaplarının özetine ilişkin "Oğluma ait" açıklaması Cumhurbaşkanı Gül'ü tatmin etmiş midir diye sormak bile ortadaki garabeti açıklamaya yeter.

Ben şunu derim:

Toplumun TSK üzerindeki hassasiyeti, bu kurumun sadece orada görev alanlara ait olmadığı düşüncesiyle alakalıdır. Sadece orada görev alanlara ait değil, yani onlar TSK'yı keyiflerine göre kullanamazlar.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT