1. HABERLER

  2. HABER

  3. RAPORLAR

  4. TESEV'in Raporunda AVM'ler ve Başörtüsü Ayrımcılığı
TESEVin Raporunda AVMler ve Başörtüsü Ayrımcılığı

TESEV'in Raporunda AVM'ler ve Başörtüsü Ayrımcılığı

Bilkent Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Dilek Cindoğlu'nun hazırladığı rapor, başörtülü kadınların özel sektörde de çalışamadıklarını kayıt altına aldı.

15 Kasım 2010 Pazartesi 14:51A+A-

'AVM'lerin hiçbirinde başörtülü tezgahtar yok'

Dilek Cindoğlu, 20 yıldır kadınlar üzerine çalışan bir sosyolog. Son yıllarda başörtülü kadınların çalışma hayatlarına dair araştırmalar yapıyor. Bilkent Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Cindoğlu, TESEV için "uzman mesleklerde başörtülü kadınlar" konulu bir rapor hazırladı. 79 uzman meslek sahibi (doktor, öğretmen, avukat, mühendis, eczacı...) kadınla birebir görüştü. Cindoğlu'nun Ankara, İstanbul ve Konya'da yaptığı görüşmeler sonucunda hazırladığı rapor, başörtüsü sorununun eğitimle sınırlı kalmadığını ispatlıyor.

Cindoğlu, inanç özgürlüğü ihlali olarak başlayan başörtüsü yasağının kısa sürede eğitim hakkı, çalışma hakkı, toplumsal hayata katılma hakkı ve tabii eşitlik hakkı gibi temel vatandaşlık haklarının ihlali şekline dönüştüğünü söylüyor. Rapor, başörtülü kadınların özel sektörde de çalışamadıklarını kayıt altına aldı. Cindoğlu, buna "yayılma etkisi" adını veriyor ve "Üniversite ve kamusal alandaki başörtüsü yasağı, özel sektörü ve hayatı da etkiliyor." diyor. Ne kadar başarılı olursa olsun kadınlar başörtülü olduğu için hak ettikleri konumda çalışamıyor, daha düşük maaş alıyor veya geri plana itiliyorlar.

Bu rapor aslında uzun soluklu bir çalışmanın ilk ayağı. Çalışmanın ikinci ayağı yani "Başörtüsü sorununun çözüm yolları" raporu önümüzdeki aylarda açıklanacak. Cindoğlu şimdilerde Amerika'daki uzman meslek sahibi başörtülü kadınların durumunu inceliyor. Geçtiğimiz ağustos ayından beri Amerika'da Columbia Üniversitesi'nde ziyaretçi öğretim üyesi olarak bulunan Cindoğlu, hazırlayacağı raporu mayıs ayında kamuoyuyla paylaşacak. Kendisini dindar olmayan bir sosyolog olarak tanımlayan Dilek Cindoğlu'yla "Başörtüsü Yasağı ve Ayrımcılık: Uzman Mesleklerde Başörtülü Kadınlar" başlıklı raporunu konuştuk.

(Gülizar Baki / Zaman Pazar Eki / 14 Kasım 2010)

Böyle bir raporu, başı açık ve dindar olmayan bir kadın olarak sizin yapmış olmanız ilginç bulundu. Bu raporu başörtülü bir akademisyen hazırlasaydı ciddiye alınır mıydı?

Haklı olabilirsiniz. Başörtülü biri yapmış olsaydı belki "Aman canım bu kadınlar, kendi kendilerine oturup ağlıyorlar." denebilirdi. Benim için de şöyle bir risk var. Ali Bulaç gibi İslamî kesim içinde kadınların istihdamının çok da gerekli olmadığını düşünenler var. Onların tepkisi ne olacak? Bence bu çalışma, çeşitli yerlerde çeşitli rahatsızlıklara yol açacak. Hem bizim mahalleden hem de sizin mahalleden.

Bu çalışmaya nasıl başladınız? Sebebi neydi?

Bundan önce yaptığım iki çalışma, beni bu rapora getirdi. 1987'de "Kadına Yönelik Ayrımcılık" konulu bir çalışma yaptım. İnsanlarla yüz yüze gelen mesleklerde ayrımcılığa daha çok maruz kalınıyor diye örneklem olarak sekreter ve satış elemanı kızları aldım. Sonra 2007'de bir doktora öğrencim; "Sizin ayrımcılık çalışmanız var. Türban meselesinin tartışıldığı şu dönemde 'çarşıda türban' çalışması yapsak." dedi. Bu konuyu TÜBİTAK projesi olarak çalıştık. Orada da satış elemanlarının iş piyasasında yaşadıkları ayırımcılığı inceledik. Aslında ilk şaşkınlığımı bu çalışmada yaşadım. Alışveriş merkezlerindeki tezgahtar kızlarla görüşecektik. Önce Akmerkez'den, İstinye Park'tan başlayalım, dedik. Fakat çalışanlar arasında tek başörtülü yok. Tamam, buralar bizim mahalle, öbür mahallelere gidelim, dedik. Güneşli, Merter, Topkapı, Fatih oralarda da yok. "Burası İstanbul" dedik, başka şehirlere döndük. Ankara'da da aynı. Kayseri, Denizli ve Antep... Türkiye'de AVM'lerin hiçbirinde başörtülü tezgahtar yok. Müşterilerinin hepsi başörtülü olan ama çalışanlarının hiçbiri başörtülü olmayan alışveriş merkezleri var. Dikkat ettiniz mi hiç? Çok şaşırdım. Başörtülü çalışanlar yalnız sokak mağazalarında var. Ayırımcılığı ilk bu çalışmada duydum. Bu çalışmamdan haberdar olan TESEV, uzman meslek sahibi kadınlarla ilgili araştırma yapmayı teklif etti.

Çalışmanız sebebiyle başörtüsü sorununda taraf olarak görüleceğiniz endişesini yaşadınız mı?

Benim hangi tarafta olduğum gayet belli. Herkesin şaşırdığı zamanlarda başörtüsü özgürlüğü için ilk evet imzası atanlardan biriyim. Siyasi sebeple değil, tam tersine her kadının okuması ve çalışması gerektiğini düşündüğüm için destekledim.

TESEV, bu çalışmayı "Demokratikleşme Programı" çerçevesinde destekledi. Bu rapor demokratikleşmeye nasıl bir fayda sağlar?

Bireysel temel insan hakları; yaşama, eğitim ve çalışma haklarının elde edilmesi çerçevesinde önemli bir rapor. Bu ülkede kadınların yüzde 60'ı örtünüyorsa, diğer yüzde 40'ının olduğu gibi yüzde 60'ının da okuyabilmesi ve çalışabilmesi gerekiyor. Bu kadar basit. Hiç sofistike bir durum yok aslında.

Bu sorun aşılabilir mi?

Türkiye'de siyasetçiler ve akademisyenler dâhil olmak üzere herkes başörtüsü meselesini, üniversitedeki başörtülü kızlar -yetişkin değil onlar küçük kızlar- üzerine yaptı. Bu çalışma, ilk defa yetişkin kadınlardan söz ediyor. Ve de yetişkin meslek sahibi kadınların iş hayatında nasıl bir durumda olduğundan bahsediyor. Bu araştırma sonucunda konunun kızların eğitiminden yetişkin kadınların istihdamına bir ray değişikliği olmasını tahayyül ediyorum.

Yani okula girememeleri, buz dağının görünen tarafı. Suyun altında daha derin sorunlar mı var?

Okula girememek de önemli mesele. Fakat iş okulla bitmiyor. Dört sene nasıl olsa geçiyor. Üniversite bittikten sonra, yetişkin genç kadın ne yapacak? Bizim mahallenin/laik kesimin şimdiye kadar varsayımı; "canım bu kız zaten muhafazakâr bir ortamdan geldi, herhalde evinde oturup koca bekleyecek ve çocuklarını büyütecek". Ben bu araştırmamda gördüm ki; bir kısım öyle ama üniversite mezunu kadınlar ciddi bir şekilde çalışmak istiyorlar. Ve de onların dindarlıkları iş hayatında var olmaları için kendi algıları açısından engel değil. Toplumun yüzde 60-70'i dediğimiz bu kadınların iş hayatına katılmaması demek; istihdamın çatır çatır düşmesi demek. 2009 ve 2010'da kadın istihdamına dair Dünya Bankası ve Devlet Planlama Teşkilatı gibi önemli kurumların hazırladığı 4 rapor var. Hepsinde "Hay Allah, tüh tüh kadın istihdamı düşüyor" deniyor ama hiçbir raporda başörtüsü yasağıyla ilişkili olabileceğine dair bir ipucu yok. Dünya Bankası bunu "Türkiye bulmacası" olarak tanımlıyor. Çünkü sanıldığı gibi Türkiye'de kadınların iş yaşamına katılmamasının ardında muhafazakârlaşma, ataerkil gelenekler veya dinî tutum yok. Çünkü İslam ülkesi olarak tanımlanan Malezya, Pakistan, İran, Suriye ve Mısır gibi ülkelerde kadınların çalışma oranı artma eğiliminde. Dolayısıyla Türkiye'de yaşanan bu durumu İslami söylemin yükselişi olarak açıklamak mümkün değil. Bu rapor, kadın istihdamının düşmesinin başörtüsü yasağının yaygınlaşmasının sonucu olduğunu gösteriyor.

HABERE YORUM KAT

4 Yorum