1. YAZARLAR

  2. Eser Karakaş

  3. Tarihi yorumlama tekeli ve CHP
Eser Karakaş

Eser Karakaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Tarihi yorumlama tekeli ve CHP

10 Temmuz 2008 Perşembe 03:40A+A-

AK Parti Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat'ın Atatürk devrimlerinin, 20'lerde, 30'larda yaşanan dönüşümlerin Türkiye'de insanlar üzerinde travma yarattığına ilişkin görüşü, saptaması basında büyük tartışmalara neden oldu ve halen de bu tartışmalar sürüyor.

Bu tartışmalara doğal olarak CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal da katıldı ve kısmen izleme olanağı bulduğum bir televizyon programında Sayın Fırat'ın bu değerlendirmesini Sayın Baykal eleştirdi ve eleştirmekten de öte, bu ifadeyi yanlışlama yolunda bir dizi argüman üretmeye çalıştı.

Kemalist düşünceye sahip kesimden, Sayın Fırat'ın bu değerlendirmesini eleştiren başka yazarlar da aynı tutum içine girdiler ve bu savı çürütmeye gayret ettiler.

İzlediğimiz bu tartışmanın, maalesef ülkemizde yaşanan başka tartışmalar gibi tümüyle yanlış bir zeminde yürütüldüğünü düşünüyorum.

1915 Ermeni meselesinde Türkiye, büyük çırpınmalar sonucu "meseleyi tarihçilere bırakalım" noktasına gelmeye çalışıyor; "meseleyi tarihçilere bırakalım" diyen ve tarihçi olmayan resmi kişilerin hâlâ bir bölümü bu sözün hemen arkasından olaylarla ilgili kesin kanaatlerini ifade etmekten imtina etmiyorlar ama gelinen bu nokta bile yani kuşkuculuğun retorik düzeyinde bile hakim olmaya başlamasını yine de olumlu karşılamak gerekebilir.

Aynı mantığın 20'ler ve 30'larda cereyan eden dönüşüm/dönüştürme sürecine de hâkim olması, en azından kimsenin bu ortak tarihsel dönemimizin yorum tekelini elinde bulundurmaması, bu döneme ilişkin farklı yorumları, somut belgesel yanlışlar içermiyorsa (hoş, ciddi tarihçiler arşiv belgelerinin bile tarihsel olaylara kesinlik getirmeyeceğini ifade ediyorlar) düzeltmeye, yanlışlamaya kalkışmaması benim kendi geçmişimiz ama belki de daha önemli olmak üzere bugünümüz ve yarınımız için naçiz bir temennim.

Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat, kendisinin ve ailesinin içinde üstelik aktif olarak bulunduğu bir tarihsel süreçle ilgili bir kişisel ya da siyasi yorum yapıyor; bu yorumun birilerini kızdırmasını, sinirlendirmesini anlıyorum, doğal buluyorum ama anlamakta ve doğal bulmakta zorlandığım konu bu kişisel/siyasal yorumun yanlışlanma gayreti.

Yazımın başlığında da belirttiğim gibi kimsenin, her ülkede ve her dönemde, tarihsel bir olayı, bir dönemi yorumlama, doğrusunu temellük ettiğini iddia etme hakkı olamaz ve olmamalı; başka insanların aynı olayları, aynı dönemi farklı yorumlama hakları vardır ama kendi yorum tarzlarının doğruluğunu iddia etmeleri, hatta kendi yorumları dışında yorum getirme cüretini(!!!) gösterenleri vatan hainliğine kadar giden suçlamalara konu etmeleri kabul edilebilecek bir şey değildir.

Bu yorum sübjektivite hakkına itirazı olanları bir sinema klasiğini, Akira Kurosawa'nın "Rashamon" filmini izlemeye davet ediyorum; film 1950 tarihli, yani eski bir film, bizim televizyonlarda yeniden gösterilme şansını çok yüksek bulmuyorum, ama meraklısı filmi videoculardan bulabilir.

Filmde bir kadın kocasıyla beraber bir haydut tarafından kaçırılıyor, koca öldürülüyor, haydut yakalanıyor, ortada şahitler var ama kadının, haydutun, şahitlerin aynı cinayet üzerine dört farklı gözlemleri var, tüm gözlemler doğruluk içeriyor ama birbirleriyle de çelişiyorlar.

Birileri bir tarihsel dönemin ve olayların gerçeğinin tekelini elinde bulundurduklarını iddia ettiği zaman bendenizin aklına daima Akira Kurosawa'nın bu ünlü Rashamon filmi gelir; elimde olsa bu filmi, hukuk fakülteleri başta olmak üzere tüm sosyal bilimlerle ilgili fakültelerde zorunlu olarak müfredatın bir parçası yapar idim.

Ortak bir tarihsel dönemi, bu dönemde yaşananları her yurttaşın, her siyasi görüşün farklı bir biçimde yorumlayabilme hakkı liberal demokrasilerin en temel hakkı olmalı; bir yurttaşın bu temel demokratik hakkının kendine sosyal demokrat diyen bir partinin genel başkanlığı düzeyinde ihlalini hem ülkemiz hem ülkemizin bu önemli kurucu partisinin bugünü ve geleceği ve ülkemizin demokrasi anlayışı açısından son derece vahim bulduğumu belirtmek istiyorum.

CHP'nin bu farklı travma yorumunu benimsememe, bu tür düşünen yani kendi geçmişini bu terimlerle ifade eden kişileri partiye almama, partinin kapalarını Kemalist tarih yorumuna iştirak etmeyenlere kapama hakkı en doğal hakkıdır, bunda eleştirilebilecek bir nokta olamaz.

Ama, Sayın Baykal'ı Habertürk ekranında izlerken benim edindiğim izlenim, Sayın Baykal'ın bu travma yorumunu bir CHP'li, bir Kemalist olarak eleştirmekten öte, bu ve benzeri Kemalist paradigma dışında kalan yorumların meşruiyetinin hatta legalitesinin olamayacağının ifadesi biçiminde algıladım.

Doğal olarak, şayet bu izlenimimde bir yanlışım yoksa, sıradan bir "travma" tartışması Cumhuriyet'in en hassas noktalarına, Kemalizm'e, demokrasi anlayışı noktasına kadar uzanabiliyor.

Kemalizm, Cumhuriyet tarihinin bu ideoloji çerçevesinde yorumu çok doğaldır, bir siyasal partinin, mesela CHP'nin bu ideolojiyi sahiplenmesi daha da doğal ve normaldir ama liberal çağdaş demokrasilerde normal olmayan tüm yurttaşların ve tüm siyasal partilerin (bakınız Siyasal Partiler Kanunu) kendi ortak tarihlerini aynı biçimde anlama, ifade etme, yorumlama zorunluğudur.

Kimse lütfen Kemalizm'in ya da Atatürkçülüğün bir ideoloji olmadığını söylemesin, bu en başta Kemalizm'e ve Atatürkçülüğe hakaret olur, zira ideoloji demek kendi içinde tutarlı sistematik düşünceler demektir, bu çerçevede Kemalizm ya da Atatürkçülük de bir ideolojidir; Kemalizm ya da Atatürkçülük ideoloji değil demek aslında bu görüşlerin sistematikten yoksun olduğunu söylemekle aynı şeydir.

Kemalizm ya da Atatürkçülük kendi içinde belirli bir sistematik içeren bir ideolojidir ama bu ideolojinin günümüzde meşruiyeti artık yarışmacı siyasete açılmasından geçmektedir ve geçecektir, yani Kemalizm de artık bir devlet ideolojisi değil ama isteyen siyasal partilerin, mesela CHP'nin ideolojisi olacaktır, CHP iktidara gelirse de yine devlete egemen ideoloji değil ama yürütme erkine egemen ideoloji olarak sisteme, siyasete damgasını vuracaktır.

CHP de siyasi yaşamımızda meşruiyetini yükseltmek için Kemalizm'i bir sistemik ideoloji olarak dayatmaktan vazgeçecek, bir siyasal parti olarak bu ideolojiyi daha çağdaş nasıl yorumlarım, bu ideolojiyi nasıl iktidara taşırımın kavgasını verecektir.

Travma tartışması tam da bu meselenin yansıması niteliğindedir; her yurttaşın, her siyasi partinin ortak geçmişimizi liberal demokrasilerde istediği gibi yorumlama hakkı vardır. Özellikle bir siyasi şahsiyet için bu yorum hakkı saçmalamaya kadar gidiyorsa, hakaret boyutu hariç, bunun maliyeti de siyasi olmalıdır.

Doğal olarak çizmeye çalıştığım bu tür bir çerçeve liberal demokrasilerde anlamlı bir çerçevedir ve liberal demokrasilere karşı güçlerin de bu çerçeve dışında tutum almaları normaldir ama çağımızda artık her geçen gün meşruiyetlerini yitirmektedirler.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT