1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. İRAN

  4. Tahran’ın Derdi Çalınan Bulutlar mı Eriyen Nüfuz mu?
Tahran’ın Derdi Çalınan Bulutlar mı Eriyen Nüfuz mu?

Tahran’ın Derdi Çalınan Bulutlar mı Eriyen Nüfuz mu?

İran üzerine çalışan gazeteci Taha Kermani, geçen haftalarda İranlı bir komutanın “bulutların çalındığı” iddiasından yola çıkarak İran’ın bölgesel nüfuz endişelerini değerlendiriyor.

12 Temmuz 2018 Perşembe 04:37A+A-

Taha Kermani’nin Karar Gazetesinde Yayınlanan Makalesi:

İran’ın Sivil Savunma Kurumu Başkanı Tuğgeneral Gulam Rıza Celali, geçen günlerde iklim değişikliği konusunda komşu ülkeleri suçladı. İran’ın başkenti Tahran’da düzenlenen Tarımda Milli Sivil Savunma Konferansı’nda Tuğgeneral Celali, ülkenin olumsuz giden iklim değişikliği hakkında İsrail ve birçok komşu ülkeyi hedef gösterdi. Olumsuz giden hava şartlarına da değinen İranlı komutan “İsrail ve bir komşu ülkemiz bir ortak takım oluşturarak ülkemize gelmekte olan bulutları pasifleştiriyorlar” dedi ve konuşmasının devamında “Bunlardan başka bulut çalma ve kar çalma olayıyla da karşı karşıyayız” cümlesini kurdu.

Ülkedeki iklim değişikliği konusunda dış güçlerin etkili olduğu varsayımını yapan Tuğgeneral, uzmanların yaptıkları araştırmalarda İran’ın iklim değişikliği konusunda dış güçlerin etkili olduğu tezinin doğru olduğunu söyledi. Celali, dört yıllık bir çalışmadan söz ederek  “Afganistan yüksekliklerinden Akdeniz’e kadar tüm 2 bin 200 rakımın üstü yükseklikler karla dolu ama bizim dağlar kuru” ifadesini kullandı.

İranlı bir meteoroloji uzmanı ise “kar ve bulut çalma” olayının imkânsız olduğunu söyledi: İran Meteorolojik Tahmin ve Uyarı Genel Müdürü Ahad Vazife, İran Pasif Savunma Kuvvetinin Başkomutanı Tuğgeneral Gulam Rıza Celali’nin “Bulut ve kar çalma” iddialarıyla ilişkin “Meteoroloji bilgilerine göre bir ülkenin başka ülkenin bulutunu ve karını çalması mümkün değil” cümlesini kurarak böyle bir işin bilimsel yönden bir açıklaması olmadığını söyledi. İran İslamî Şûra Meclisi (parlamento) Araştırmalar Merkezi, resmi web sitesinde bir açıklama da bulundu. Adı geçen kurum “Su krizi ile ilgili iki ihtimalin profesyonelce incelenmesi” başlıklı bir duyuruda Türkiye’nin İran’ın su sıkıntısı ile bağlantılarının incelenmesinin sonucunu açıkladı. Yayımlanan açıklamada “Türkiye ve başka komşu ülkelerin bulut tohumlama işlerinin İran’ın su kaynaklarına olan etkisinin, bilimsel nedenlere dayanarak güvenilir kaynağı mevcut değil” cümlesini kurarak ortaya atılan iddiaların geçersiz olduğunu belirtmişti.

Geçen hafta da İran’ın güneyinde başta Hürremşehr, Abadan ve Ahvaz olmak üzere şehirlerde su sıkıntısı nedeniyle başlayan protestolar, polisin sert müdahalesiyle bastırılmaya çalışılmıştı. Peki İran kamuoyu bunu nasıl karşıladı?

Geçen haftalarda meydana gelen su kesintileri ve içme suyunun bulunmaması İranlıların sabrını zorladı. Ve başta Hürremşehr, Abadan olmak üzere güney ve güneydoğuda yaşayan yüzlerce vatandaşı sokaklara çıkardı. En temel ihtiyaçlarına bile hükümet tarafından karşılık bulamayan İran halkı yapmış oldukları protestolara karşılık olarak hükümetin sert tavırlarıyla karşılaştılar. İddialara göre iki sivil Hürremşehr’de polis kurşunuyla öldü, onlarca kişi yaralandı ve yüzlerce kişi gözaltına alındı. İran’da bir gelenek haline gelen su sorununun dış güçlerde ve özellikle İsrail’de aranması sosyal medyada tepki gösterilmesine neden oldu. Twitter’da aktif olan milyonlarca İranlı Devrim Muhafızları Ordusu kökenli komutanın bu açıklamasına çok sert tepkiler verdi. Kimisi ülkede hava sıcaklıklarının artmasıyla elektrik yetmezliği yüzünden kesintileri dalga konusu ederek “Evet, doğru söylüyorsunuz elektriğimizi de Binyamin Netanyahu çaldı, bak kliması hep açık!” eleştirisi getirdi, kimisi yolsuzluklara gönderme yaparak “Paramızı da kesin İsrail çaldı, yoksa siz sütten çıkmış ak kaşıksınız” şeklinde esprili tweetler yazdı. İran’ın eski Çevre İşleri Müdürlüğü Yardımcısı Kave Medeni “Komplo teorisyenlerine karşı en güçlü silah hakikat, gerçekleri açıklamak ve genel bilgiyi artırmaktır” ve “Bilgisiz toplumda, komplo teorisi, yalan, popülizm ve hurafe talep görür ve iktidarı sabitleştirir” cümlelerini yazarak bulutları çalma iddialarına yanıt verdi.

Başkanın bulut çalma iddiaları geniş çapta yurtiçi ve yurtdışı medyalarına yansıyıp tepkiler artınca Sivil Savunma Kurumu’nun halkla ilişkiler birimi başkanın iddialarıyla ilgili bir bildiri yayınladı. “Propagandaya alet edilen başkanımızın bulutları çalma konusundaki görüşleri şimdi yaşanan bir durum değil. Bu başkanımızın öngördüğü çok bilimsel bir konuydu; yoksa bulutlarımızı çalmak konusu işgâlcı Siyonist rejiminin ancak rüyası olabilir” cümlelerine yer verilen açıklamanın devamında, bilimsel ve teknik olayları yüzeysel değerlendirmekle suçlanan kişiler sert şekilde eleştirildi.

Irak’ta devreye giren yeni siyasi aktörlerle birlikte egemenliğini kaybeden İran, Türkiye’nin her anlamda nüfuzunun artmasından derin endişe duyuyor.

Sivil Savunma Kurumu basınla paylaştığı bu bildiride ülkenin çevre konusunu hassasiyetle takip ettiklerini vurgulayarak basının düşmanlara fırsat yaratmaması konusunda uyarıda bulunmuştu. İran’ın Sivil Savunma Kurumu Başkanı’nın bulutları çalma ve iklimi değişme iddialarında gölgede kalan bir başka husus daha var. Tuğgeneral Gulam Rıza Celali’nin “İsrail ve komşu ülkelerin biri” cümlesinde İsrail ile İran’ın iklimini değiştirip bulutlarını çalmakla suçlanan o komşu ülke kim?!

Fırat ve Dicle nehirlerinin Türkiye’de olması sebebiyle Türkiye’nin su politikası İranlıların her zaman dikkatini çekmiştir. İran’ın Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı Tesnim Haber Ajansı 25 Şubat 2017 tarihinde “Türkiye ve İsrail Ortadoğu’nun su ve kuraklık nedenleri/ Biri baraj yapıyor, diğeri su için kan döküyor” başlıklı haberiyle Türkiye’nin GAP’ın vizyon projesi olan Ilısu Barajı’nı İran’daki su krizinin nedenlerinden göstererek İsrail ile birlikte Ortadoğu’nun su krizinin nedenleri olarak değerlendirmişti.

Bir başka örnek de İran’ın yurtdışı odaklı faaliyette olan El-Âlem medya kuruluşu. 1 Haziran 2017 tarihinde “Türkiye’nin su stratejisi İran’a karşı” başlıklı haberle ülkenin su ve kuraklıkla ilgili sıkıntılarında doğrudan Türkiye’yi hedef göstermişti. Suriye açmazının maliyeti arttıkça İran İslam Cumhuriyeti’nin ve bölgedeki diğer nüfuz alanlarının önemi artıyor. Kuzey Irak referandum sürecinde politika girişimi konusunda Türkiye’nin çok gerisinde kalan İran pratikte neredeyse seyirci kaldı diyebiliriz. Ardından Irak seçimlerinde topu kaçıran mollalar belki de böyle kısa bir zaman diliminde bu kadar kaybı bir arada yaşamayı kendilerine yediremedi. Yediremediler ama hareket alanları da gitgide daraldı. Arka bahçeleri gözünde baktıkları ülkelerden teker teker çıkmak zorunda kalıyorlar. İran’ın dış siyasetinde son sözü söyleyen Devrim Muhafızları Ordusu’nun basından da saklamadığı bir konu da Türkiye’nin özellikle Kuzey Irak referandum sürecinden sonra merkezi hükümetle ilişkilerinin iyiye gitmesinden duydukları endişe olmuştur. İran basınında sıklıkla yer alan bu konu “Türkiye’nin açtığı su savaşı”, “Su rehin almaları, Türkiye ve İsrail’in bölgeyi parçalamak için yürüttüğü ortak proje” gibi başlıklarla hep gündemde tutulmaya çalışılmıştı.

Türkiye’nin GAP’ın vizyon projesinin tamamlanmasıyla birlikte Dicle ve Fırat nehirlerine olan su kontrolünü Irak ve Suriye’ye baskı aracı olarak kullanacağını iddia eden İranlı yetkililer olası bu durumda bölgede nüfuzlarını sürdürme konusunda ciddi sıkıntılarla karşılaşacaklarını ön görerek defalarca Ruhani iktidarını da uyarmışlardır.

İran kamuoyunda, GAP, İran’daki su krizinin nedenlerinden biri olarak gösterilmiş, proje İsrail ile birlikte Ortadoğu’daki su krizinin nedeni olarak değerlendirmişti.

Irak’ın yeni siyasi aktörleriyle egemenliğini kaybeden İran, Türkiye’nin her anlamda nüfuzunun artmasından derin endişe duymaktadır. Ama bu işe neden İsrail’i karıştırıyor sorusunu sorarsanız hiç eskimeyen bir politik söylemi dile getirebilirim. ‘1979 Devrimi’nden sonra İran’a hâkim olan siyasal akıl dışı siyaset, vitrinini İsrail düşmanlığıyla donatmış’ dememiz hiç de yersiz olmayacak. İran özellikle Suriye meselesinden sonra İslam dünyasında ciddi vizyon kaybına uğrasa da bu düzende yine anti İsrail söylemi her derde çare olmuştur. Ülke içinde içme suyunun olmamasından şikâyetçi olan halktan tutun dış siyasete kadar birinci düşman pozisyonundan indirilmeyen aktör İsrail’dir. Bulut çalma olayına İsrail’in Farsça Twitter sayfası “Şaşırmayın, bizim bulutlara İran yardımıyla Hamas’ın çıkardığı yangınları söndürmek için ihtiyacımız var” cümlesiyle yanıt vermesi de dikkate şayandır.

Son olarak ise bir şeyin kesin olduğu aşikâr o da, ara ara komik açıklamalarıyla siyaset dünyasına renk katan İranlı yetkililerin ister Suriye bataklığı ister Irak karışıklığından hiç kuşkusuz çok endişeli olması. Ve asıl derdi bulutların çalınması değil “bölgedeki nüfuzunun gitgide azalması”.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum