1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. ‘’Suriye Göçmenleri Meselesi Türkiye’nin Bir İskân Planı Olarak Telakki Edilmelidir’’
‘’Suriye Göçmenleri Meselesi Türkiye’nin Bir İskân Planı Olarak Telakki Edilmelidir’’

‘’Suriye Göçmenleri Meselesi Türkiye’nin Bir İskân Planı Olarak Telakki Edilmelidir’’

Türkiye’deki Suriyeli göçmenler meselesini, entegre olamayanların, kaçak yolla gelenlerin ve kayıtlı olduğu şehri terk edenlerin üzerinden okumak tamamen meseleye tersten bakmaktır. 

25 Temmuz 2019 Perşembe 15:58A+A-

Yeni Şafak/ Zekeriya Kurşun

Suriyeli muhacirler: Bir kere daha düşünelim!

Hani dilimizde bir söz vardır: “Bitse de kurtulsak”. Biliriz bazı şeylerin vakt-i merhunu, yani tamamlanacağı bir zamanı vardır ve gelmesini bekleriz. Biraz sıkılıp sabrımız tükenince de bitse de kurulsak deriz.

Göç, göçmen, hicret ve muhaceret veya muhacirlik böyle bir şey değildir. Onun vakt-i merhunu yoktur. Olsa bile on yıllar, yüzyıllar alır.

Etrafınıza bakın. Her taraf göçmenler ile dolu. Hemen aklınıza Suriyeliler gelse de bir daha bakın lütfen. Atanıza, dedenize, komşunuza bakın. Kim göçmen değil ki? Anadolu coğrafyasının demografisi bin yılda sürekli aldığı ve bazen verdiği göçlerle bugüne geldi.

Türklerin Orta-Asya’dan çıkıp Anadolu’da karar kılıncaya kadar kaç yeri vatan tuttuklarını düşünün. Hatta o kadar geriye gitmeyin. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında günümüze Anadolu’da meydana gelen nüfus hareketlerini hatırlayın. Mutlaka birinde sizin ailenizin hikayesini bulacaksınız.

Şimdi asıl meseleye gelelim: Arap Baharı denen zemheri başlayalı hem Kuzey Afrika’da ve hem de Suriye’de ciddi nüfus hareketliliği yaşandı. Ancak bundan en çok kendi devletinin zulmü ile muhatap olan Suriye halkı etkilendi. 2012’den beri Suriye’de yaşanan iç savaş nüfusun yarısının yer değiştirmesine sebep oldu. Yer değiştiren nüfusun yarısı da yurt dışına göç etmek zorunda kaldı. Baskı, zulüm ve ölümden kaçan göçmenlerden 4 milyona yakını da Türkiye’ye geldi.

Artık geriye dönüp, “Türkiye getirdi, kapılarını kolay açtı, sınırlarını kontrol edemedi veya göz yumdu” gibi tartışmaları yapmanın anlamı yoktur. Türkiye’ye giren dört milyona yakın Suriyelinin büyük bölümü kontrol altında ve bir bölümü de kontrolsüz hayatını sürdürmektedir. Mesele çeşitli boyutları ile yıllardır gündemde olmakla birlikte, birkaç gündür İstanbul’da kayıtsız/kaçak yaşayan bir grubun sınır dışı edilmesi ile bir kere daha gündemimize girmiştir. Ama yanlış bir şekilde girmiştir.

Türkiye’deki Suriyeli göçmenler meselesini, entegre olamayanların, kaçak yolla gelenlerin ve kayıtlı olduğu şehri terk edenlerin üzerinden okumak tamamen meseleye tersten bakmaktır. Tarihimizde anlamı olan ve bizim duygularımıza hitap eden “ensar-muhacir” terminolojisi, süreci sorunsuz kılmadığı gibi şimdi de kaçak göçmenleri kanun çizgisine çekmek iddiası meseleyi geciktirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Elbette jeopolitik gerekçeler, Suriye’de boşaltılan yerlerin demografisinin Türkiye’yi tehdit edecek şekle dönüşmemesi için Suriyeliler ülkelerine dönmeye teşvik edilecektir. Bu konuda tedbirler alınacak, imkanlar zorlanacaktır.

Lakin bizim uygulamadaki beceriksizliğimizin faturası, yeri-yurdu olmayan, şehir, kasaba ve köyleri yıkılmış, rejim tarafından aranan göçmenlere veya bölünecek ailelere çıkarılmamalıdır.

Tekrar hatırlayın lütfen. Atalarınız da kriz dönemlerinde yaşadıkları toprakları terk edip Anadolu’ya gelmişlerdi. Onlardan ne kadarı dönmeyi düşündü veya torunlarının aklında dönmek var mı?

Bir kere düzen bozulup, denkler bağlanınca artık geri bakılmaz. Kabul etmek zorundayız ki; Türkiye’ye gelen göçmenlerin büyük bir bölümü kalıcıdır. Artık onlar misafir veya göçmen değildir. Belki uzun zaman alacak ama Türkiye’nin vatandaşı olacaklardır. Bu yüzden ensar-muhacir ilişkisini duygularımızda yaşatsak bile gerçekçi olmak ve buna göre hareket etmek mecburiyetindeyiz.

Devlet ve STK’lar benzeri hedeflere hizmet edebilirler. Ama devlet asla STK gibi hareket edemez. Planlar, organize eder ve uygular. Bu yüzden sloganlardan ve günübirlik tedbirlerden uzaklaşıp göç ve göçmen idaresini yeniden gözden geçirmek zorundayız. Kaçak veya kanunlara uymakta zorlanan, direnen, kanunî göçmenlerle mücadele edecek birimler ile Türkiye’ye entegre olacak göçmenlerin işlerini birbirinden ayrı tutmak zorundayız.

Sayın Cumhurbaşkanı sosyal medya hesabından 8 Eylül 2018’de şu beyanda bulunmuştu: “3.5 milyonu aşkın Suriyeliye ev sahipliği yapan bir ülke olarak, mültecilerin gönüllü ve güvenli biçimde geri dönüşlerinin sağlanması ve Suriye ihtilafına tüm paydaşların ortak bir zeminde buluştuğu kalıcı bir çözüm bulunması için çalışmaya devam edeceğiz.”

İki soruyu da ben sorayım. Bu beyan esasında ilgili kurumlara bir talimat niteliği taşıyordu. Peki, bu güne kadar ne yaptılar, sadece kaçak göçmenleri tespit ile mi uğraştılar? İkinci soru da beyan ile ilgili olacaktır. Suriyelilerin ülkelerine gönüllü olarak gönderilebilmesinin şartları oluşmuş mudur?

Diyelim ki iki soruya da bir şekilde cevap bulduk. Bu sefer şunu soralım: Gerçekten bütün Suriyelilerin ülkelerine geri döneceklerine veya döndürülebileceklerine inanıyor muyuz? Bence vakit kaybetmeden gerçekle yüzleşelim ve buna alışalım. Artık Suriye göçmenleri meselesi Türkiye’nin bir iskân planı olarak telakki edilmeli ve çalışmalar da buna göre yapılmalıdır.

Türkiye ne devlet geleneği olmayan Körfez’deki ülkeler gibi göçmenleri ortada bırakabilir, ne de Trump gibi sınır boylarında ağlatabilir. Türkiye, “Türkiye” gibi, “Anadolu” gibi davranıp bu meseleyi yeniden ele almalıdır. Mesele devletin mevcut kanun ve kuralları ile yönetilemeyecekse yeni yasalar çıkarılmalıdır. Bu maksatla İçişleri Bakanlığı, behemehal tarafların fikir beyan edeceği ve pratik çözümler üretebileceği; paydaşlarının kamu kuruluşları, STK’lar üniversiteler, iş dünyası vs. olduğu büyük bir konferans düzenlemelidir.

Türkiye, bu güne kadar dünyanın takdirini toplamış olan misafirperverlik aşamasından iskânı organizeye ve geleceği planlamaya geçmek zorundadır. İşler daha karmaşık bir hal almadan bunu yapabilecek kapasitededir.

Kuşkusuz bizim de bazı önerilerimiz vardır. Ama bugünlük sadece şu uyarı ile bitirelim.

Suriyeliler, statüsü belli olmayan koruma altındaki göçmenler değil; sizin etrafınızdaki diğerleri gibi, yerli muhacirlerdir.

 

HABERE YORUM KAT