1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Surat asmak kimin hakkı?
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Surat asmak kimin hakkı?

10 Kasım 2020 Salı 09:11A+A-

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifa şekli de istifaya gerek Hükümet gerekse medyanın uzun bir müddet tepki göstermemesi de enteresan ve sancılı bir tablo oluşturdu. Uzun bir zaman Bakan Albayrak’ın istifası ne doğrulandı ne de inkâr edildi: istifa haberi sanki boşluğa bırakılmış bir çığlık gibi muamele gördü. Şaşkınlık ve çekince, belirsizlik ve korku sanki iç içe geçmişti. Son beş yıl boyunca ekonomi politiğin en önemli aktörlerinden biri olan Bakan Albayrak’ın istifası hükümet, bürokrasi, medya ve kamuoyunda tarifi ve sebebi pek kolay izah edilemeyecek bir “külliyen donmuş kalmış” görüntüsüyle karşılık buldu. Yazımızı gazeteye teslim ettiğimiz saatlerde de sözkonusu “külliyen donmuş kalmış”lık hali değişmemişti maalesef.

Adım adım ilerleyerek birkaç hususa odaklanmaya ve analiz etmeye çalışalım. Türkiye ekonomisi son birkaç yılda giderek artan bir şekilde ciddi sıkıntılarla yüz yüze kaldı ve bu mesele geniş toplum kesimlerinde rahatsızlık yarattı. Gerek Türkiye’nin etrafında yaşanan savaş, çatışma, darbe ve kaotik atmosfer gerekse Covid-19 sebebiyle yaşanan küresel daralma işsizlik ve enflasyon gibi döviz kuru ve altın fiyatlarının da hayat pahalılığı ve geçim zorluğu şeklinde toplumu sarsacak kadar kontrolden çıkmasına sebep oldu. Ancak bu süreçte ekonomi politikasının yanlış yöntem ve araçları kullandığı, kullanılan araç ve yöntemlerin günü kurtaramaya matuf olmakla beraber kalıcı ve çok ağır hasarlar bırakacağı yönünde eleştiriler de yükselmekteydi. Sonuçta işçiye, köylüye, esnafa TL’de kalmasını, dolar ve euro’dan uzak durmasını telkin eden siyaset, bürokrasi ve uzmanlar kadrosu eşliğinde dolar 8.5 TL’ye, Euro ise 10 TL’ye dayandı. Eş zamanlı olarak Merkez Bankası’nın uyguladığı faiz politikası ve dövizi kurunu kontrol altında tutmak adına piyasaya sıcak para sürme politikası da rezervleri hızla eritti.

Veda Ederken Küsmek, Susmak, Erişilememek

Ekonominin aşağı yukarı dalgalanması, bölgesel veya küresel şartlardan ötürü darboğaza girmesi gibi durumlar da tecrübe eksikliği, yanlış öngörü veya liyakatsiz kadrolar gibi sorunların bir biçimde telafisi de mümkündür. Kadro değişimi de farklı yöntem arayışı da meşrudur ve istifa müessesesi bunların yolunu açmaya yarar. Lakin mezkûr istifa süreci tabloyu netleştirmek bir tarafa daha bir bulanıklaştırmış durumda. Bakan Albayrak istifasını sosyal medyadan yayınladı ve akabinde kendisine ulaşılamaz oldu. Bu durumda ne Anadolu Ajansı ne TRT ne de diğer medya kuruluşları meseleyi haberleştirebildi. Böylece kamuoyu gelişmeyi ya BBC, Reuters, AFP gibi uluslararası ajanslara beyanat veren “adı açıklanmayan üst düzey yetkili” ya whatshap gruplarına düşen yalan yanlış kulis bilgileriyle ya da sosyal medyanın el verdiği imkânlarla değerlendirdi. (CHP adına ajitasyon ve propaganda yapan birkaç küçük odağı bir kenara bırakırsak yine Habertürk TV sorumlu bir yayıncılık yaptı. Hükümeti ama özellikle Bakan Albayrak’ı destekleme, sahiplenme adına sergilenen suskunluksa kamuoyunda medyanın yerlerde sürünen itibarını iyice dibe doğru itti.)

İstifa metninde herhangi bir özeleştiri göze çarpmıyordu. Aksine her şeyin en iyisi, en doğrusu yapılmış ve gelecek nesillere bitip tükenmeyecek bir refah hazinesi bırakılmış gibi bir mesajdı istifa metni. Sağlık sorunları ve aileye zaman ayırma söyleminin dillendirilmesiyle birlikte en kritik bir zamanda Bakan Albayrak’ın erişilemez-ulaşılamaz frekansa geçmesi ise en sıkıntılı adımı oluşturuyordu. Neticede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teklifi ve desteğiyle oturduğu makamı ne Erdoğan’a ne de topluma hesap vermeden bu şekilde terk etmesi son derece müşküldür. Merkez Bankası Başkanlığı’na Naci Ağbal’ın Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle atanmasının bu süreçte ne derece etkili olduğunu şimdilik bilemiyoruz. Ancak Bakan Albayrak’ın “bütün bakanlıklardan ve bürokrasiden sorumlu bakan” gibi algılanması, Merkez Bankası politikası ve rezervler başta olmak üzere ekonomik gidişata dair Cumhurbaşkanı’na verilen raporların istifa sürecini hızlandırdığı yönündeki iddialar hafife alınmamalı.

Kudret ve Çokluk Yanılsaması

Siyaset, bürokrasi ve medyanın bir bütün olarak ekonomiyi yere göğe sığdırmayan söylemler geliştirmesi, hemen her gün müjdeler vermeye endekslenmiş konumlanmalar ancak böyle bir sonuç doğururdu. Medya hâkimiyeti hedefine ulaşmayan bir bumerang gibi işledi. Bağımlı medya ekonomik göstergeleri ve toplumsal sıkıntıları inkâr etmek üzere şartlanmış mebzul miktarda amigolar, troller, profesyonel tezahüratçılar üretti sadece. Çokluk kalite ve doğruluk demek değildi elbette. Aynı durum parti teşkilatları açısından da geçerlidir.

Bütün çelişkilerine rağmen Bülent Arınç’ın kamuoyuna açık bir biçimde eleştirileri ve itirazlarını dillendirmesi önem ve değer arz etmektedir. Bakan Albayrak’ın “istesek faizi yükseltip dövizi düşürürüz ama derdimiz bu değil” gibi açıklamalarına alkış tutan medya elbette ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “elindeki imkânlara rağmen medya nefesimiz olamıyor” şikayetini haklı çıkarıyordu. Bununla birlikte AK Parti “kültürel iktidar”, “özgün ve özgür eğitim” gibi “güvenilir medya” meselesinde de neden böylesi büyük bir başarısızlığa sebep olduğunu tartışmak durumundadır. Teknik ve teknolojik üstünlük, sermaye ve kadrolaşmayı öncelikli strateji kabul ederek kurulan her alan hantallığa, verimsizliğe, fırsatçılığa, iltimasa ve riyakârlığa zemin hazırlıyor çünkü. Böylece mütemadiyen tekrarlanan sitemler, sitayişler, özeleştiriler artık toplum nezdinde hiçbir anlam ifade etmez oluyor.

Hemen bütün eleştirileri ihanetle, düşmanın eline koz vermekle, kafa karıştırmak veya fitne çıkarmakla eş tutan mantıksız bir iklimin verdiği hasar giderek ağırlaşıyor. “Kol kırılır, yen içinde kalır” demeyi dava zannedenler ahlak ve hukuku kangrene mahkûm ediyorlar. İstişare, ehliyet, liyakat, adalet ve merhamet gibi ilkeler sözde kaldıkça siyasetin riyakârlık bataklığında boğulması mukadderdir. Şunu unutmayalım lütfen; surat asmak en çok geçim darlığı çeken kitlelerin, ticareti kesada uğrayan esnaf ve çiftçilerin, işsizlik sarmalında bunalan gençlerin, hayat pahalılığını altında ezilen memurlar ve işçilerin hakkıdır. Toplumda adalet, eşitlik, refah, güvenlik, merhamet talepleri sürekli artıyor diye hiçbir siyasetçi veya bürokratın küsmeye, kızmaya ve surat asmaya asla hakkı olamaz.

YAZIYA YORUM KAT

8 Yorum