1. YAZARLAR

  2. Melih Altınok

  3. Şimdi de gözü Milli Görüş’e diktiler
Melih Altınok

Melih Altınok

Yazarın Tüm Yazıları >

Şimdi de gözü Milli Görüş’e diktiler

01 Mart 2011 Salı 21:12A+A-

Ajanslar pazar günü Necmettin Erbakan’ın ölüm haberini geçtiğinde yazılı ve görsel medyanın ham mecrası twitter yıkılmaya başlamıştı bile.

Bir yanda her türlü İslami figüre karşı nefretlerini doğal olarak Erbakan’a da yansıtan ulusalcıların analojik sloganları, öte yanda Türkiye’nin son kırk yılına ve hayatlarımıza damgasına vurmuş bir liderin siyasi şeceresinin çıkartılmasını bile hakaret sayan, 28 Şubat’ın devlet terörüyle örselenmiş mütedeyyinlerin çok da garipsenmeyecek alınganlıkları.

Anlaşılmaz, en azından şaşırtıcı bir “dalaş” değil.

Ancak Hoca’nın ölüm haberi üzerine, AKP’ye çakacak malzeme bulmuş millici gibi klavyenin başına oturup “tekbir” getiren ulusalcıların üzerinde biraz durmamız gerekiyor sanırım.

Nihat Genç Oda TV’deki 28 Şubat ile Ergenekon tutuklamalarını “tertipleyenlerin” bir olduğunu yazıktırdığı “Erbakan bizdendi, milliydi” başlıklı makalesinde şöyle diyor; –imla hatalarıyla:

“Başardılar, Milli Görüş’ten koparttıkları tam anlamıyla milli görüş’ün karnını yararak D8’i başka şekilde hayata sokacak bir ‘ılımlı İslam’ politikasını devreye soktular. Fikir Erbakan’ındı, bu fikri tornisten yani ters düz edip bu fikrin yerli ve anti-emperyalist yüzünü yok edip yepyeni kendi ifadeleriyle ileri demokrasi, özgürlükçü, ılımlı ve BOP Eş Başkanlığı gibi bambaşka bir ‘elbise’ diktiler.”

Sözü Akşam yazarı Serdar Akinan devralıyor. Boynuz kulağı geçmiş, Akinan, Genç’in pabucunu dama atacak bir huşu ile “gelin canlar bir olalım” diye haykırıyor:

“‘Milli görüş gömleğini çıkartmak’ birileri için kabul vesilesi olmadı mı? Hesaplaşma haysiyetle olur. O, ahir ömründe tek bir mücadele verdi. Hak ile batılın mücadelesi. Bunun adı ‘milli görüş’tü. Bu topraklarda Grek-Latin-Kilise kültürüne direnen Erbakan’dı. Allah’tan başka kimseye kul olmayanların çadırı Erbakan’dı... Bu iktidar Erbakan’ın mücadelesinin meyvesidir... Erbakan bu toprağa bir ahlat dikti. Yarayışlı olsun diye. Bazıları o ağaca armut aşıladı. Şimdi sulu armutlar yiyorlar. Yesinler...”

Peh peh peh...

Görün bakın önümüzdeki günlerde en naif ulusalcı kalemler de katılacak bu yurttan sesler korosuna. Demedi demeyin.

Çünkü ağır aksak da işlese ülkedeki dönüşüm sürecine karşı örgütlenecek “şer ittifakına” alternatifler gerekiyor.

Cilalı Kemalizm’in bölgede arzı endam etmesi için pişirilmeye çalışılan CHP-BDP ittifakı projelerini bilinçli Kürt halkı elinin ersiyle itti; referandumda kitlesel halde “yetmez ama evet” diyerek BDP’ye de “pıst, numara yapma” dedi.

Alevileri de Dersim’in, Gazi’nin, Sivas’ın, Maraş’ın vebalinin “şeriatçılarda” olduğu türünden akla ziyan iddialarına tam olarak inandırmadılar; kardeşlerimizin çoğu hâlâ ya partisiz ya da marjinal kulvarda.

Eğri oturup doğru konuşalım, herkes Erbakan’ın katı bir antiemperyalist vurguyla bezeli ‘üçüncü dünya’cı görüşlerinin kıymeti harbiyesinin kalmadığının farkında. Yakın çevresinin Hoca’ya bağlılığı bile onun “davaya” olan sadakatinden ve karizmasından kaynaklanıyordu.

Yalnızca söylemlerinin bugünün Türkiye’sine uymaması değil, Erbakan’ın 28 Şubat’taki tavrını da dün Taraf’ta Şahin Bayar’ın özel haberinde okudunuz zaten. Erbakan o kararların altına şak diye imzasını çaktı. Yetmedi bu utanç vesikasını meşrulaştıracak açıklamalarda bulundu.

Tamam, siyaset denge işidir, evet o dönem hava da sertti. Ama müesses nizama karşı şövalyelik payesine sahip olduğunuz iddiasındaysanız, çözümün kendisini dayattığı ve kitlenin de hazır olduğu anda o “ilk adımı” atmayı da bileceksiniz. Tıpkı Erdoğan ve partisinin Cumhuriyet mitingleri zamanı çıkışlarında, YAŞ’taki tavırlarında ya da Balyoz tutuklamalarındaki “kararlılıklarında” olduğu gibi.

Dolayısıyla bugün ülkenin mütedeyyin kesimlerinin 12 Eylül’ü olan 28 Şubat’ın etkisi bir nebze olsun kırılmışsa, o darbeyi yapan kurumun internet sitesinde Erbakan’dan “başbakanlarımızdan” diye bahsediliyorsa, bu şimdi ulusalcı zevatın davaya ihanet etmekle suçladığı Hoca’nın öğrencilerinin, değişimcilerin yani AKP’nin sayesindedir.

Evet, hâlâ statüko, askerî ve sivil bürokrasi de yaşıyor, savaşıyor. Hâlâ başörtülü kızların eğitim hakkı engelleniyor... Ama geçen hafta da bahsetmiştim. Ulusalcıların tıpkı sola yaptıkları gibi, İslam’ın Türkiye’ye özgü “doğal halinin” Erbakan’ın ‘üçüncü dünya’cı bakış açısında vücut bulduğunu savlamaları da, mütedeyyin kesimleri statükoya yedekleme çabalarının, onları makul muhalefetin sınırlarına çekme, AKP’den uzak tutma planlarının bir ürünüdür.

Erbakan’ın siyasi karnesine dair eleştirel yaklaşımlarımıza tahammül edemeyen İslamcı kardeşlerim. Biliyorum, İslam “kâfir” olmamak kaydıyla ölünün arkasından konuşulmasını yasaklıyor. Ama bence oklarınızı, itikadınca ister “kâfir” ister Müslüman olsun ölüye de diriye de hakaret etmedikçe eleştiriyi görev bilen dostlarınıza değil, cenaze musalla taşına konulmadan mevtanın düşmanlarına karşı savaş baltalarını çıkartanlara, kışkırtıcılık yapanlara, size şirin görünmek, gözünü boyamak için de “tekbir” falan getirenlere yöneltin.

Necmettin Erbakan’ın ailesine ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum.

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT