“Şikâyetçi Olsaydım Beni de Babamı da Aldırırdın”
Faili meçhuller davasının dünkü duruşmasına ağabeyi öldürülen tanıklardan Mehmet Efelti'nin sözleri damgasını vurdu.
Sanık Cemal Temizöz'ün "O dönem neden şikâyetçi olmadınız?" sorusu üzerine tanık, "Sen, ağabeyimi benim gözümün önünde bile öldürseydin şikâyetçi olamazdım. Olsaydım babamı ve bizleri de alırdın. O dönem yumurta kadar değerimiz yoktu." dedi.
"Faili meçhullerin olması, o ülkede hükümetin olmaması demektir. Bir siyasi otoritenin olmaması demektir. Faili meçhullerin olduğu yerde hükümet olarak biz yoktuk." Bu sözler 1993-1995 döneminde SHP-DYP hükümetinin başbakan yardımcılığını yapmış Murat Karayalçın'a aitti. Diyarbakır'da görülen faili meçhuller davasının dünkü duruşmasında tanıkların ifadeleri, Karayalçın'ın ne kadar doğru bir tespitte bulunduğunu da gözler önüne serdi. Eski Kayseri Jandarma Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz ve eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın yargılanmasına devam edildi. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen davanın dünkü duruşmasına tutuklu sanıklar emekli Albay Cemal Temizöz, Kamil Atağ, Tamer Atağ, Fırat Altın, Hıdır Altuğ, Adem Yakin ve Kukel Atağ katıldı. Duruşmanın sabahki bölümünde tanıklar Mehmet Nergiz, Abdulkerim Akbaş, Mehmet Efelti ve Mehmet Özdal dinlendi.
Tanık Mehmet Efelti, 1995'te öldürülen ağabeyi Abdullah Efelti ile ilgili beyanda bulundu. Ağabeyinin, pamuk ekmek için Cizre-Silopi arasında Salih Şık'tan bir arazi kiraladığını ancak dönemin jandarma komutanı Cemal Temizöz'ün buna karşı çıkarak, "Bu araziyi ekmeyeceksin. Yoksa zarar görürsün." dediğini anlattı. Efelti, "Ağabeyimi 2 Toros marka otomobille köyden götürmüşler. Köyün girişinde nizamiye var. Köye girmek için mutlaka nizamiyeye uğramak gerekliydi. Bir süre sonra ağabeyimin cesedi Silopi-Cizre karayolunda bulunan Katran Karakolu yakınlarındaki bir çukurda bulundu.''
Söz alan sanık Cemal Temizöz, "O dönemde savcılıkta verdiğin ifadede olayla ilgili bilgi sahibi olmadığını söylemişsin. Bu çelişki neden?" diye sordu. Bunun üzerine tanık Efelti'nin verdiği cevap, o dönem yaşananları gözler önüne serdi: "O dönemde bir insanın değeri yumurta kadar bile değildi. Kimi kime şikâyet edelim? Korkumuzdan şikâyetçi olamadık. Sen, ağabeyimi benim gözümün önünde bile öldürseydin şikâyetçi olamazdım. Eğer şikâyetçi olsaydım babamı ve bizleri de alırdın. Ben niye başka birinin ismini vermiyorum da seni söylüyorum? Ağabeyimin 7 çocuğu yetim kaldı.''
Tanık Mehmet Özdal ise Mustafa Aydın'ın öldürülmesi olayıyla ilgili bildiklerini anlattı. Özdal, 1994 yılında Mustafa Aydın ve Arafat Aydın'ın askerler tarafından operasyona katılmalarının istenildiğini ileri sürdü. Korucu olmayan Mustafa ve Arafat Aydın'ın silahlarıyla operasyona katılmak üzere Hisar Jandarma Tabur Komutanlığı'na gittiğini anlatan Özdal, "Atlara binip Hisar Jandarma Tabur Komutanlığı'na gittik. Karakolda, yaklaşık 20 metre ötemizde elleri bağlı bir şekilde yere uzatılan Mustafa Aydın'ı sopalarla dövdüklerini gördüm. Oradaki yetkili bizi görünce askerlere bağırarak uzaklaştırılmamızı istedi. Birkaç gün sonra Arafat Aydın'ı gördüm. Bana, 'Bize Bedran, Tayfun ve Mehmet olarak bilinen 3 itirafçı işkence yaptı. Size bağıran kişi de Cemal Temizöz.' dedi. Bir süre sonra Mustafa'nın cesedi bulundu.'' diye konuştu.
İsmail Avcı / ZAMAN
HABERE YORUM KAT