1. YAZARLAR

  2. Markar Esayan

  3. Savaş bezirgânlığı...
Markar Esayan

Markar Esayan

Yazarın Tüm Yazıları >

Savaş bezirgânlığı...

26 Eylül 2011 Pazartesi 05:47A+A-

Uzun çıldırma ve kan akıtma dönemlerinden sonra barışını gelmesi kolay olmuyor.

Açılımın en başında öngördüğüm en zor periyoda girdik, sanırım.

Barış ihtimalinin gittikçe somutlaşması ve buna hazır olmayanların, güçlerinin azamisini sarf ederek, buna direnmeleri...

Oysa en karmaşık zamanlarda, en basit ilkelere tutunmak önemli bir emniyet supabıdır.

Occamlı William’ın prensibi, Occam’ın Usturası gibi...

“Şeyleri gerekmedikçe çoğaltma, sorun hakkında iki seçenek varsa, basit olanı doğrudur.”

Mesela, sıkışma dönemlerinde şiddete kategorik olarak karşı durmak.

Kimden gelirse gelsin, buna artık tahammül edilemeyeceği mesajını güçlü bir biçimde vermek.

Devlete, siyasete ve PKK’ye...

Bunun Türkiye’de filiz verdiğini görüyorum. 50 bin insan kaybından sonra, bu noktaya gelmek kabullenilmesi zor da olsa, bir kazanç.

Şiddet isteklilerinin çıldırma döneminde, bir süpernova gibi kendini yok etmesi için, şiddete toplu bir karşı duruş, sabır ve soğukkanlılık gerekiyor.

Türkler, Kürtler ve hepimiz, bir bütün olarak...

Kızılay saldırısı, Siirt’te vahşice öldürülen dört genç Kürt kadını, yaralı olan iki tanesi daha...

Sayın Altan Tan’ın HerTaraf’taki yazısı, BDP’li Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak’ın sözleri, BDP blokundan Meclis’e “giren” sosyalist vekiller Ertuğrul Kürkçü ve Sırrı Süreyya Önder’in açıklamaları, ama daha da önemlisi “Benim adıma öldürme” diye seslerini yükselten Kürt vatandaşlar...

Bu, 1990’lı yıllarda JİTEM tüm zalimliği ile Kürt avlar ve köyleri yakarken Kürt siyasetçilerin üzerine yıkılan “Hadi PKK’yi kına” ikiyüzlülüğü değil. Burada Kürtler benden senden ayrı bir özne değil, biz hepimiz biriz, savaşın bitmesini, sözün kan dökme yerine geçmesini dileyenleriz biz, hepimiz.

Bunun anlaşılmasında fayda var...

Bu bir yalnızlaştırma değil, çoğalma durumudur, barışta çoğalma, şiddete karşı sivil bir direniş...

Bu noktada AK Parti’nin hatalarını görmezden gelme gibi bir durumumuz da olamaz, olmadı zaten.

Ama dünkü Yıldırım Türker’in zalim ve ahlaksız yazısında “Bu kan deryasının müsebbibi, bizzat AKP hükümetidir” sözleri de, sivillere yönelik şiddetin kırık zeminde yer bulması için ahlaksız bir kışkırtma içeriyor, anlamak mümkün değil, o yüzden zalim ve ahlaksız diyorum, yazıya.

Şiddete kategorik olarak karşı durmayı, “Liberal yandaşların PKK’nın her kanlı eyleminde devletinin koltuk altına sığınıp ellerini ovuşturarak onu bunu BDP’yi, PKK’yı kınamasına davet etmek tarihe geçecek kusturucu savaş stratejisidir” şeklinde linç etmek...

Sorun kime ne dediği değil zaten, Kürtlerin mağduriyet duygusunu bu kadar istismar ederek, asıl kendisi mide bulandırıcı, kan ve kusmuk dolu bir noktaya düşüyor Yıldırım.

“PKK elbette yeri geldiğinde katil. Savaş tam da böyle bir şeydir” diyor vicdan bezirgânımız...

AK Parti nefretinin ateşini belli ki Kürt öfkesiyle harlayacak.

Öcalan’nın tecridini, onunla görüşülmemesini eleştiriyor ve cinayet nedeni sayıyor ama, Öcalan’ın “Barış Konseyi’nde imza aşamasındayız, görüşmeler çok olumlu” dediği, Erdoğan’ın özel temsilcisi Hakan Fidan’ın katıldığı görüşmeleri, “AKP ile ilgisiz devlet penguenlerinin” yaptığını söylüyor. Bu ölçüsüz şiddeti, seçim barajının düşürülmemesi, BDP’lilere gaz sıkılması ile izaha çalışıyor.

Ne ironiktir ki, Türker’in bu zalim ve ahlaksız yazısının yayımlandığı Radikal gazetesinin dünkü manşeti “Söz bitmedi” idi.

Barış işaretinin evrensel daire simgesinin içerisinde Erdoğan’ın “Silah bırakırlarsa operasyon biter”, Arınç’ın “ MİT-PKK görüşmeleri devam etsin”, Kılıçdaroğlu’nun “Siyasi çözüme destek veririz”, Pervin Buldan’ın “Ateşkes müzakere başlatacaksa olumlu” sözleri var.

Eh, çuvaldızı bir de kendimize batıralım.

Evvelki gün de Roni Margulies “Müzakere zamanı” başlıklı Taraf’taki yazısında, 1998 Belfast Barışı’na gelen süreci özetleyip, IRA’nın saldırıları ve neden olduğu kayıpları yan yana dizip, şu sözleri sarf ediyor: “Bomba patlatan örgütlerin ‘intihar ettiğini’ zannetmiyorum. Tarih öyle göstermiyor. Ve zaten bunu tartışmayı yararlı bulmuyorum.”

Bana söyler misin, bu ölümleri tartışmayacaksak neyi tartışacağız Roni? Tarihte nasıl olsa barış böyle kanlı gelmiş, oturup seyredelim, hatta kan döküldükçe barışa daha fazla yaklaştığımızı mı düşünelim?

Şu basit soruya, Altan Tan gibi cevap ver: “Bugün konuşarak çözemeyeceğimiz bir şey var mı?”

Ya da bugün sivilleri öldürerek barışın gelmesine mi, savaşın yeniden başlamasına mı hizmet ediliyor. BDP çizgisinde böyle bir isyan yükselirken, nasıl olup da, yazının son kısmında dizdiğin çözüm önerilerinin gerçekleşmesine şiddetin hizmet edeceğini düşünebilirsin?

Son dönemde Kürt meselesinde artık yöntem, siyaset değil, ahlakı tartışmam da bundan.


[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT