1. YAZARLAR

  2. M. Naci Bostancı

  3. Rüzgar, gömlek ve kasket
M. Naci Bostancı

M. Naci Bostancı

Yazarın Tüm Yazıları >

Rüzgar, gömlek ve kasket

16 Haziran 2010 Çarşamba 00:18A+A-

Kılıçdaroğlu gömlekle kürsüye çıkma işini, "halka yakın olmak için yaptığını" söylemiştir. Halka yakın olmak? Siz Halk Partisi değil misiniz zaten? Ecevit'in kasketini takarak ise lider olma iddiasını Ecevit'in gölgesine çekti. Herhalde salonun heyecanı ve havası her türlü hesabı kitabı alıp götürdü. İşte rüzgâr estirmenin sorunlu yanı, var olan armoniyi bile uyumsuzluğa dönüştürme etkisidir.

Heyecanlı bir çevrenin CHP kongresinde estirmeye çalıştığı rüzgâr bir ölçüde durulmuşa benziyor. Kimileri adeta "Bizden bu kadar" dercesine, Kemal Kılıçdaroğlu'na "Şimdi sen devam et" yollu sözler söylüyorlar. Malum, tezahürat bir yerde kesilir ve karşılığını bekler. Sovyet sisteminde bile başkanlara yönelik alkışlar ilanihaye sürmezdi. Öte yandan her tezahürat sahneye çıkan kişinin üzerine bir yük olarak biner. Şarkıcıyı alkışlamışsın, o da detone bir sesle çıkıp şarkıya başlamış. İşte trajedi. O yüzden bolca alkışla gelen kişi sesindeki en ufak kırılmada dağılmaya hazır bir gerginlikle yerini alır. Kemal Bey, medyada yansıyan sureti üzerinden konuşacak olursak, coğrafyanın tüm çukurlarını, yükseltilerini yoğun kar yağışının örtmesi, eşitlemesi gibi, bir "cool" görüntüye sahip. Arkada ne var, belki yakınları bilebilir. Sesi nasıl hep aynı tonda çıkacak, kimi vakitlere has o insani dalgalanmaları sükûnetinin arkasına nasıl çekecek, hep birlikte şahit olacağız.

Güçlü alkışın çağırdığı "başarı" ise ya ilgili kişi tarafından yerine getirilir ya da rüzgâr sağlayan çevreler, her sözü, her eylemi "parlak bir başarı" şeklinde anlatarak boşluğu almaya çalışırlar. "Rüzgâr tünelinde"kilerin Kemal Bey'in kongre konuşması değerlendirmeleri ikinci türe uyuyordu. "Şöyle konuştu, bunu da çarpıcı bir biçimde ifade etti, yol açtı, ufuk açtı vs." Bunları başlangıç heyecanına bağlayabiliriz ama sürekli olup bitenleri böyle anlatacak bir dil kendi itibarını ortadan kaldırır. Söylemeden söylenmeye döner.

Cenap Şahabettin'in bir sözü vardır: Havas beğendikçe alkışlar, avam alkışlandıkça beğenir, diye. Komedi dizilerindeki gülme efektlerini hatırlayınız. Alkış bize, hadi gülün, der, şimdi espri yapıldı. CHP kongresinde de "alkışlandıkça beğenileceğini" varsayan bir akıl söz konusuydu. Belki bu gürültü patırtının hemen ardından seçime gidilse, "Acaba yeni bir tren mi kalkıyor?" endişesine sahip "hareketli" yüzde 1-2 civarındaki bir kesim üzerinde etkili olunabilir. Onlar da gittikleri yere hayır getirmezler ama en azından istatistiklerde görülürler. Seçim bir yıl sonra olacağına göre, o zamana kadar "çok gerçek hayat" her şeyi yerli yerine oturtacaktır. Çünkü demokrasinin faili olan reşit bireyler, doğrudan demokratik tecrübeden edindikleri bir gerçeklik anlayışı ile olup biteni yorumlarlar ve havaya göre değil "şartlara ve imkânlara" göre kararlarını verirler. İyi ki de öyle olur, rüzgârla iktidara gelmenin önü kapatılır. Hak edilmemiş bir iktidarın kötülüğü, destekleyenler dâhil herkese olur.

CHP kongresinde gelecek bakımından da önemli bazı dikkat çekici görüntüler vardı. Onlar, Heraklit'in "karakterim kaderimdir" sözü uyarınca okunabilir.

En başta dikkat çeken husus, Kemal Bey'de yaşanan imaj değişimiydi. Her zaman takım elbiseli, kravatlı birisi olarak alıştığımız Kılıçdaroğlu, bu defa "kravatı atmış, bir alt düğme de açılmış" vaziyette kürsüye çıktı. İmajın önemsiz olduğunu söyleyemeyiz, ancak herkesin kendisini uzman olarak gördüğü bu konuda atlanmaması gereken önemli bir ilke, "sahihlik" duygusudur. Çizdiğiniz profil, kitlelerin sizi bilme biçimiyle uyum göstermeli, onu güçlendirmeli. Bir gecede yaşanan imaj değişiklikleri "deneysel bir arayış" olarak telakki edilmeye ve beklenen faydadan öte "güçsüzlüğün kanıtı" olarak okunmaya adaydır. Kemal Bey'i bugüne kadar "Dürüst bir bürokrat" profili içinde gören insanlar, buna tekabül eden bildik kıyafetinden rahatsız mıdırlar acaba? Hiç sanmıyorum. En azından CHP tabanında Kemal Bey'e gösterilen ilginin onun kıyafetiyle bir alıp veremediği yoktur. Zaten sizi o koltuğa getiren, kıyafetiniz dâhil toplam imajınız olmuşken, tam da koltuğa çıkarken kıyafeti değiştirme girişimi geçmişin bir tekzibi olarak anlaşılmaz mı acaba? Lider, başka birçok niteliğinin yanı sıra, kendi kimliğini ve tarzını kitlelere kabul ettiren, onlarla barıştıran kişidir. Kemal Bey, kıyafetini arkadaşlarının mihmandarlığına dayandırdı. Böylelikle bir bakıma da benim aklım, benim seçimim değil, çağrışımına davetiye çıkardı. Bir genel başkanın giyimi kuşamı sadece giyim kuşam değildir, onun karakteri, kimliği, siyasi projesidir. Hele bir "başlangıç" olarak halkın karşısına çıkılıyorsa, her hareketinin, adımının, jestinin didik didik edileceği, geleceğe yönelik ipuçları olarak okunacağı bir arenaya çıkıyor demektir. Genel başkan konuşur, kıyafet konuşur. Böylesine önemli bir konuda "arkadaşlarının fikri"ne atıf yapmak, imajı zayıflatan bir unsur olur. İnsanlar "sırtındaki gömlek konusunda bile başkalarına bakan lider adayı"nın hep başkalarına göre siyaseti götüreceği belirsizlik hissine kapılabilirler. Nitekim "Gürsel Tekin olayı"nda bile bu manada sınıfta kalınmıştır. Üstelik Kemal Bey bu gömlekle kürsüye çıkma işini, "halka yakın olmak için yaptığını" söylemiştir. Halka yakın olmak? Siz Halk Partisi değil misiniz zaten? Halka yakın olmaya çalışan -ve tam da bu yüzden halktan olmayan- kim acaba? CHP'nin kolektif bilinçaltında halkın öteki tarafça temellük edildiğine dair güçlü bir yargı var. Yanlış da değil. -Zaten siyasette karşıtlar birbirlerinin sosyal coğrafyalarını aleniyetten farklı bir kırılma ile bilinçaltlarında taşırlar.- Ama siz halka bir hamle yapacaksanız, dil "halka yakın olmak" şeklinde kurulmaz.

Nihayet bir diğer konu rahmetli Ecevit'in kasketiyle ilgilidir. Ecevit, ressam bir anaya sahip olmanın işaret ettiği sosyal hikâyesinin tüm diğer unsurları gibi fasih Türkçesi ile de o kasketi iyice sembolik bir düzeye indirmişti, ama olsun. İnşa ettiği karizma dolayısıyla başına poşu da bağlasa, ona anlam katacak bir arka planı vardı. Sembolden güç almadı, ona anlam verdi. Kemal Bey ise Ecevit'in kasketini takarak lider olma iddiasını Ecevit'in gölgesine çekti. "Ecevit'in gerisine düşen bir ideal lider olma çizgisi" kötü bir başlangıçtır. Lider, aynı zamanda geçmişi aşan kişidir. O yüzden geçmiş liderlerin sembollerini öne çıkartmak tehlikeli bir iştir. Herhalde salonun heyecanı ve havası her türlü hesabı kitabı alıp götürdü. İşte rüzgâr estirmenin sorunlu yanı var olan armoniyi bile uyumsuzluğa dönüştürme etkisidir.

"Yakın geçmişten bütünüyle farklı bir şekilde partiyi alıp iktidara götürecek kişi" muamelesinin aynı zamanda zımnen geçmişi aşağılama anlamına geldiği malumdur. Yapısal değişiklikle birlikte gelen her radikal iddia, geçmiş eleştirisini içinde taşır. Nezaket sözleri havadaki hor görüyü ortadan kaldırmaz. "Zaten iktidara yürümekte olan partimiz böylelikle yeni bir hamle gücü kazanmıştır," türünden teviller işe yaramaz. Bu kötü ve iyi ayrımının kritik noktasını oluşturan nedir? Kaset skandalı. Üç gün önce gözyaşları dökülmüş, iktidar suçlanmış, hesap sormaktan bahsedilmiş, üç gün sonra düğün dernek yeni yönetim kutlanmış. Kongre sürecinde "bu akıl almaz, kabul edilemez tertiplerin içinde olan iktidara karşı" hiçbir şey söylenmemiş. Canı yanan böyle resim vermez. Demek ki bir can yanma durumu yok. Acaba gizli gizli "iyi oldu" düşüncesi mi var, peki? Bu kısmını bilemeyiz ancak memnuniyetin başka bir açıklaması da akla gelmiyor. Kemal Bey bu tuhaf ikiye bölünmüşlüğü giderici, olup bitenlerin akışına ikna edici tarzda izah getirici bir dil ortaya koyamamıştır. Bu önemli bir eksikliktir.

Bir ülkede iktidar/muhalefet dengesi, hem demokrasinin işlemesi hem de iktidardakinin sürekli halkla bağlar kurması bakımından önemlidir. Güçlü bir CHP başta AKP olmak üzere herkesin yararınadır. Rakip gibi görülenler, siyasetin gerçek sularında mütekabiliyet tesis edebilirlerse birbirlerini tamamlarlar. CHP'nin, halka gözünü dikme temrinine ilişkin kimi eleştiriler söz konusu olsa bile, değerlidir. Söyleyenden bağımsız olarak eleştirileri, "bize zarar vermek istiyorlar" şeklinde "müdafaa stratejileri esasında" anlamak yerine ondan kendi siyasi hamlesi adına sonuçlar çıkartan bir akıl, iktidar için kendisine gerçek bir konum oluşturmuş akıldır. Ümit ederiz buradaki eleştiriler de bu istikamette okunur.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT