1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Rusya sadece Kırım’a mı çöktü?
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Rusya sadece Kırım’a mı çöktü?

21 Ocak 2022 Cuma 14:33A+A-

Rusya, Erdoğan’ın açıklamasını ciddiye alırsa tabii” diyor pek tecrübeli diplomat ve dış politika analist Aydın Sezer. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Arnavutluk dönüşü Türkiye’nin Amerika ve Rusya’yla ilişkilerine dair özellikle SuriyeUkrayna ve Doğu Akdeniz bağlamında yaptığı değerlendirmeler bazen alaycı bazen öfkeli tanımlarla tasvir edilse de ciddi değişimlere işaret ediyor. Çünkü bir yurtdışı gezisi dönüşü yapılan herhangi bir açıklamadan çok daha fazlasını içinde barındırıyor söz konusu beyan. Elbette açıklamanın en kritik belki de en stratejik noktası “Ukrayna’da ne yaptı Rusya? Kırım’a çöktü” cümlesinde kendisini gösteriyor. Lakin Kırım’ın işgal ve ilhanına yapılan ısrarlı itirazlara Türkiye’de [kimi mahfilerce] Rusya’dan daha önce ve daha sert tepkiler verildiğini de hatırla(t)mamız icap ediyor.

Stalin Politikaları Putin’le Hortluyor

Rusya’nın Ukrayna sınırına askeri birlikler ve ağır silahlar sev ederek üst üste gerçekleştirdiği tatbikatlarla eski SSCB ülkelerine yönelik hegemonyasını hortlatma ve Avrupa’ya yönelik ağır baskılar oluşturma [yolunda sert adımlar attığı] açıkça görülüyor. Süreç, Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğine kabul edilip edilmemesi gerilimini aşıp Rusya Federasyonu’nun Putin liderliğinde adı konulmamış bir şekilde SSCB hinterlandına tahakküm edici sistematik adımlar şeklinde seyrediyor. Amerika’nın hâkimiyet alanlarından çekilmesi ve Trump-Putin çekişmesinde tezahür ettiği gibi [öncelikle] Rusya’nın Suriye’den Libya’ya değin boşalan her alanda istediği gibi at koşturmasına da zemin hazırladı. Ne var ki; Rusya’nın doymak bilmeyen iştihası Avrupa ve Amerika’ya gün geçtikçe derin kaygılar, yinelenen eski korkular olarak dönmeye başladı. Tam da bu sebeple Eylül 2021’e kadar Ukrayna’ya yönelik Rusya baskılarına verilen zayıf, kararsız ve askeri seçeneği açıkça dışlayan diplomatik beyanlar giderek sertleşmeye ve sahaya yansıdığı üzere sadece ekonomik ambargoya değil askeri karşılık verileceğine dair pratiklere dönüşmeye başladı. [Son olarak] Estonya ve Litvanya gibi Baltık ülkeleri üzerinden Javelin ve Stinger füzelerinin sevk ediliyor oluşu [ABD ve AB namına] Kırım (ve Donbass) sürecinde olduğu gibi seyirci kalınmayacağına dair bir dizi mesaj içeriyordu.

[Bilindiği üzere] Türkiye hiçbir biçimde Kırım’ın işgal ve ilhanını kabul etmemiş, Rusya’nın Ukrayna’yı parçalama ve terörize etmesine destek vermemişti. Hatta öyle ki askeri hareketliliğin çatışmaya dönüşme riskinin en yüksek seviyede seyrettiği zaman dilimlerinde [dahi Rusya’nın baskısına rağmen] Türkiye-Ukrayna arasında üst düzey heyetler arası görüşmeler, [kapsamlı] askeri ve ticari anlaşmalar da imzalandı. Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya’yı Kırım’a çökmekle, bir kez daha fakat oldukça sert bir biçimde işgalcilikle suçlayan ifadelerinin sebebi neydi? Erdoğan’ın konuşması hiç de öyle satır aralarına kalmayacak biçimde, gayet net olarak Ukrayna ve Suriye meselesini birbirinden ayırt etmeyen vurgularla dolu. Suriye’deki Amerikan üsleri ile [Suriye’deki] Rusya üslerinin fonksiyonlarının aynı hedefe matuf olduğuna dair hiç tevil edilemeyecek ifadeler [evvelemirde] gerilimin muhatapları ve istikametini belirlemesi açısından değeri [son derece] yüksektir. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cümleleriyle Suriye sahasında PKK-PYD’yi kendisine karşı silahlandıran, destekleyen ve koruyan iki devlet olarak Amerika ve Rusya’yı birlikte zikrediliyor.

Sıcak Denizlere İndi de Sahilleri Parselliyor

Kırım’ın işgal ve ilhakını temelden reddeden beyanların tonu [epeyce] sertleştiği için şimdi “ya Rusya da Kuzey Kıbrıs için benzer ifadeler kullanırsa” gibi Türkiye’yi korkutan, geri adım atmaya sevk eden güya diplomatik çözümlemeler, siyasal analizler sökün etmeye başladı yine. Oysa aynı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve bölge açısından PKK-PYD’den daha büyük ve daha köklü bir soruna yani Suriye’deki asıl büyük musibete ve hamilerine yönelik yenilip yutulması kolay olmayan sözler söylüyordu. 10 yıldır [süren] katliam, yıkım ve tehcirin faturasının [esas olarak] kim(ler)e kesilmesi gerektiği noktasında şu cümle gayet sarih olsa gerektir: “Rusya (ve İran) Suriye’ye desteğini çekmiş olsa Esed’in ayakta duracak hali yok. Esed, Rusya’dan aldığı destekle ayakta duruyor.” [Türkiye’deki Kemalist ve ulusolcuların büyük ümitler bağladığı, adına PR ve propaganda faaliyetleri yürüttüğü Esed/Baas rejimini “Rusya ve İran olmasa ayakta duracak hali yok” cümlesiyle tasvir ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haksız olduğunu kim, nasıl söyleyebilir?]

Başını CHP ve İYİ Parti’nin çektiği [“diktatörleri çok sever ama muhacirden hep nefret eder” cephesinin] “Esed’le hemen şimdi barışalım, Suriyelileri derhal geri göndereceğiz” kampanyalarının neden yükselişte olduğu, Atatürkçü-Kemalist, solcu ve ulusalcı siyasetçi ve gazetecilerin aynı ortak paydada buluşup sürekli ırkçı-ayrımcı ajitasyonlarla kamuoyunu diken üstünde tuttuğu aşikâr değil mi? [Sanki hiç yaşanmamış veya pek de önemli değilmiş muamelesi yapılıyor fakat unutulmasın ki;] Ukrayna’yı parçalayan Rusya daha önce Gürcistan’ı da parçaladı. Suriye’de Esed’in değil Rusya ve İran’ın hâkimiyeti var ve bölgeyi terörize etme hususunda Amerika’dan hiç de geri durmuyorlar. Tam da [kış-kıyametin bastırdığı iyi saatler olsun] vaktinde İran’dan gelen doğalgaz boru hatlarında “arızalar” çıkıp 10 gün süreyle [Türkiye’ye] gaz verilemeyeceği haberleri ajanslara düşmesin mi? [Büyük bir tesadüf eseri] İsrail, Mısır ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki doğalgazı Avrupa’ya sevk etmek üzere üzerinde çalışılan projenin rafa kalktığı bir süreç de denk geldi sanki!

[Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kalabalık bir heyetle gerçekleştirdiği] Arnavutluk seyahati anlaşılan Osmanlı dönemi mimari eserlerini ihya etmekten öteye [geniş ve derin kimi] anlamlar taşıyor. Malum Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu [jeo-stratejik açıdan] tarih boyunca kritik bir önemi haiz olmuştur. Kırım’ın işgalini tartışıp konuşmaktan öteye işler yapılması gerekiyor. Amerika ve Avrupa’ya duyulan haklı tepkiler Rusya’nın önünün açılmasına göz yumulmasını mecbur kılmaz, kılamaz. Moskova’nın sesi, soluğu hatta duygu ve duyarlılığı kamuoyunun gözünü, gönlünü kuşatmadan, aklını ve iradesini esir almadan daha net tavırları mecbur kılmaktadır. Rusya sıcak denizlere indi, inecek derken Suriye ve Libya’yı açıkça işgale yeltenmişse [daha fazla gecikmeksizin] kafayı kaldırıp makul, cesur ve yapıcı adımlar atmaktan başka çare kalmamış demektir. 

Yeni Akit Gazetesi

YAZIYA YORUM KAT