1. YAZARLAR

  2. Ahmet Kurucan

  3. Ramazan geleneği oluşturma
Ahmet Kurucan

Ahmet Kurucan

Yazarın Tüm Yazıları >

Ramazan geleneği oluşturma

12 Ağustos 2010 Perşembe 00:42A+A-

Geçen sene de düşünmüştüm bunu; Ramazan'ın gölgesi üzerimize düştüğü andan itibaren yeniden düşünmeye başladım ve hâlâ düşünüyorum; acaba bizim Ramazan geleneğine ne türlü bir katkımız var? Gelenek, kabaca tarifle toplumda kök salmış davranışlar bütününe verilen isim. Bu bağlamda bizim bir Ramazan geleneğimiz var. Hatta bu gelenek yaz ve kış, yaşlı ve çocuk, kadın ve erkek farklı uygulamalarla karşımıza çıkıyor. İftar sofraları ve davetlerinden mukabelelere, teravihlerde cami cami dolaşmadan Ramazan eğlencelerine kadar çeşitli veçhelere sahip.

Burada benim düşündüğüm şey; biz, bize dedelerimizden intikal eden gelenek mirasını mı kullanıyoruz? Bunda hiç şüphe yok. Hatta bu geleneği devraldığımız şekliyle koruyup koruyamadığımız sorgulanabilir. Pekala üzerine yeni şeyler ilave edebiliyor muyuz? Mevzu bu işte.

Şöyle başlayayım; gerek var mı böyle bir şeye? Bu sorunun net bir tek cevabı var; evet. Çünkü herkes kendi zamanının çocuğudur. Hayat hızla akıp giden bir nehir. Bu nehrin içine her gün binlerce insan doğum vesilesiyle giriyor; ve yine her gün binlerce insan ölümle çıkıyor. İlim dünyasının hayata et-kemik olarak yansıttığı teknik ve teknolojik buluşlar hayatımızı dünden çok daha farklı vadilere sürüklüyor. En basitinden dünya küçülüyor. Asırlar önce varlığı bir şekilde bilinse de, gidilmesi hayal dahi edilemeyen kıtalar arası ülkelere beş-on saatlik uçak yolculukları ile varılıyor. TV, internet, bilgiye ulaşımı kolaylaştırmanın ötesinde, kullanım şekline göre hayatımıza müspet ve menfi nice nice katkılarda bulunuyor.

Varmak istediğim nokta şu; Dümbüllü İsmail'ler, Hacivat-Karagöz gösterileriyle hoşça vakit geçiren ecdadımız zamanında bunlar yoktu. Olsaydı sanırım eğlence modelleri farklı şekillerde hayat bulur ve bize de onlar intikal ederdi.

Sözün geldiği bu noktada bizim de TV'lerde Ramazan'a özel eğlence programlarımız var. Bunlar bahsi edilen çerçevede gelişen ve geliştirilen geleneğin parçası sayılmaz mı diyebilirsiniz. Cevabım net; eğer sözü edilen eğlenceler, Ramazan'ın mahiyeti ile bütünlük arz ediyor ise niçin olmasın? Ama Ramazan'ın -ki Allah'a O'nun emir ve yasakları istikametinde ibadet etme, namaz kılma, oruç tutma, zekât ve sadaka verme- temsil ettiği ruh ve manaya aykırı ise gönül rahatlığı içinde "Ey gelecek nesiller! Alın bunlar da bizden size Ramazan geleneği mirası" nasıl diyeceksiniz ki?

Biz istesek de istemesek de oluşan, değişen ve dönüşen bir Ramazan geleneği gerçeği var. Bunu görmek zorundayız. Eğer görmezsek, sel sularının önündeki yaprak misali sürüklenip gideriz. Nereye gideceğimiz, nerede duracağımız belli değil. Yok, görürsek, sel sularına yön verebiliriz. Önceden tedbirler alıp bentler, barajlar, köprüler inşa edebiliriz.

Unutmayalım; dünü yaşamıyoruz ve yaşayamayacağız. Dolayısıyla "Ahh eski Ramazanlar" söylemleri ile bir yere varamayız. İdeal ile realite ayrımını mutlaka yapmalıyız. Eskiye özleme amenna! Çünkü insanız. Ama bir yere kadar. Zira biz bugünü yaşıyor ve bugün de yarını inşa ediyoruz.

Farkında mıyız bilmiyorum; Ramazan geleneği kapsamında ciddi bir değişim ve dönüşüm yaşıyoruz. Değişim ve dönüşümlerde "ben" algısı değişir. Kimi zaman "ben"ler daha bir "ben" olur, kimi zaman da "ben"ler "ötekileşir."

Bu hususta kitle iletişim araçlarının sorumlularına çok ayrıcalıklı bir görev düştüğüne inanıyorum. Sadece onlara mı? Hayır! "Ben Müslüman'ım" diyen herkesin bu süreçte aktif rol alması gerekiyor. Tabana mal olmayan hiçbir şey, kalıcı olamaz. Hele böylesi bir meselede.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT