1. YAZARLAR

  2. Selçuk Gültaşlı

  3. Özkök'ün bütün adamları!
Selçuk Gültaşlı

Selçuk Gültaşlı

Yazarın Tüm Yazıları >

Özkök'ün bütün adamları!

02 Haziran 2008 Pazartesi 03:35A+A-

"Hayasızlık", "yalancılık", "müfterilik" gibi ortalama haysiyet sahibi herkesi rencide edecek sıfatlara maruz kaldı Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ali Babacan.

Suçu, ikide bir "dinî hürriyetler" adı altında sadece ve sadece dinî azınlıkların haklarını gündeme getiren Avrupa Birliği kurumlarına fahiş hatalarını hatırlatmak. Aslında yaptığı, Avrupa'yı tarafsızlığa davet etmek. Takdir ve tebrik edilmesi gerekirken "Özkök'ün bütün adamları" tarafından linç ediliyor.

Takdir ve tebrik edilmesi gerekir, zira:

Babacan, hayasızca çarpıtıldığı gibi "Müslümanlar dinlerini yaşayamıyor" demedi. Söylediği, "Müslümanların da birtakım sorunları olduğu"dur. Türkiye'de diğer din mensupları gibi Müslümanların da sorunları olduğunu kabul etmeyen hayasızdır. AP de zaten bunu kabul ettiğini raporlarıyla kayıtlara geçirmiştir. Hem Camiel Eurlings'in hem de Emine Bozkurt'un raporlarında başörtüsü sorununa atıflar var. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Komitesi, açık seçik bir şekilde başörtüsü sorununun bir insan hakları ihlali olduğunu sayısız defa kayıtlara geçirmiş bulunuyor. Eğer başörtülülerin memlekette sorunu yoksa neden her gün okullara, hastanelere, bilumum kamusal alana kamera ve fotoğraf makinesi takviyeli elemanlarınızı gönderip "insan avcılığı" yapıyorsunuz? Neden binlerce başörtülü kız yurtdışında okumak mecburiyetinde kalıyor? Hıristiyanların pazar, Yahudilerin cumartesi günü dinî ibadetleri için tatilken, neden Müslümanlar "cuma" dediklerinde, cümlenin sonunu bile beklemeden, 31 Mart'tan, Derviş Vahdeti'den, Şeyh Sait'ten, Menemen'den dem vuruyorsunuz?

"Öfkenin belagati" deyimini Türkçeye hediye eden genel yayın yönetmeni ve "bütün adamları" öfkeyi aşıp, hakaret belagatinde sınır, hudut ve hukuk tanımıyor. Neymiş, Babacan ülkesini şikâyet etmiş. Şikâyet meselesini gündeme getirmek hem hayasızlıktır hem de yalancılıktır. Yalancılıktır zira Türkiye, AB ile üye olmak için müzakere yürüten aday bir ülkedir. Ailenin bir parçası olmak istediğimiz Avrupa ile bütün meselelerimizi görüşmeyecekseniz, Sarkozy'ye neden kızıyorsunuz? O zaman Sarkozygillerin istediği gibi üyelikten vazgeçip, imtiyazlı ortaklığı kabul edeceksiniz. Eğer, Türkiye'yi Avrupa'ya şikâyet etmek hayasızlık ise Babacan'a saldıranlar neden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Refah Partisi ve Leyla Şahin hükümlerine yerli yersiz, yağları eriye eriye atıf yapıyor?

Babacan'ın yaptığı doğrudur, zira AB Komisyonu "dinî hürriyetler" ifadesini "azınlıkların dinî hürriyetleri" şeklinde değiştirmeyi reddetmekte ama 1998'den bu yana her yıl yayınladığı ilerleme raporlarında başörtüsüne bir kelime ile bile atıf yapmamaktadır. Türkiye'de yavaş yavaş güçlenen, "Osmanlı'nın son dönemlerinde de Avrupalılar sadece ve sadece ekalliyetlerle ilgilenip, imparatorluğu içeriden çökerttiler" tezine karşı bir uyarıdır Dışişleri Bakanı'nın söyledikleri. AB'nin yargı karşısında tarafsız olmasını talep edenlerin, Bakan'ın "Ey Avrupa! Ülkemdeki dinlere karşı da tarafsız ol" demesini takdir etmesi gerekirken, demediklerini bırakmıyorlar.

AP'de konuşulanlar için "çamur gibi iftira" diyen genel yayın yönetmenleri, köşe yazarları, telekulak iftirasını atarken ve cürm-ü meşhud halinde yakalanırken nasıl oluyor da bir anda haya kelimesinin manasını unutuveriyorlar?

"Haya" ciddi bir kelimedir, kullanırken dikkat etmek gerekir.

Zaman gazetesi

YAZIYA YORUM KAT