1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. "Osmanlı döneminde Ramazan kültürü"
"Osmanlı döneminde Ramazan kültürü"

"Osmanlı döneminde Ramazan kültürü"

Bilgi ve Erdem Topluluğu hanımlara yönelik Ramazan sohbetlerinin Doç. Dr. Emine Güzel'in sunumuyla devam etti.

05 Nisan 2024 Cuma 18:13A+A-

İnönü Üniversitesi Bilgi ve Erdem Topluluğu hanımlara yönelik " Ramazan Sohbetleri" programının beşincisini İlahiyat Fakültesi  Camii Seminer Salonunda Dç. Dr. Emine Güzel ile "Osmanlı Döneminde  Ramazan Kültürü " konusunu gerçekleştirdi.

Emine Güzel sözlerine:

Bugün Osmanlı'da Ramazan kültürü neydi, günümüzde nasıl? Bunun üzerinde duracağız diyerek başladı.

Hani hep küçükken büyüklerimiz derdi ya  nerde o eski ramazanlar diye.Birgün benim diyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Çünkü artık öyle bir hale geldik ki bir önceki nesil, bir sonraki neslin yaşadığı ramazanı arar oldu. Aslında ramazanın eskisi, yenisi yok. Ramazan aynı ramazan. Aslından değişen bizleriz. Gerek ahlaki olarak, gerek duygusal olarak. Yani maddi, manevi gittikçe değişiyoruz. Keşke bu değişiklik hep olumlu yönde olsa. Çünkü eğer olumlu yönde olursa en azından kendimizi biraz teselli ederiz. Bunun için artık taşın altına elimizi koymamız gerekiyor. Her şey anlatmakla olmuyor. Herkes anlatır, herkes okur. Önemli olan bu anlattıklarımızı, okuduklarımızı hayata yansıtmaktır. Hani ayette de geçiyor ya "Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir)." Yani burada insanlar hüsrana uğradı, insanlar azabı haketti ama iman edip salih amel işleyenler müstesna. Sadece okumak, sadece dinlemek, sadece öğrenmek işe yarasaydı. Allah Teâlâ  Kur'an-ı Kerim'de iman edip hemen arkasından  salih amel işleyenleri eklemezdi. Demek ki sadece iman etmek yetmiyor. Bizim bunu hayata da yansıtmamız gerekiyor dedi.

Daha sonra Güzel sözlerine şöyle devam etti:

Ramazan ayı 12 ayın içerisinde, biz müslümanların yüklemiş olduğu anlam dolayısıyla 11 ayın sultanı denmiş. Peki neden 11 ayın sultanı demişiz. Müslümanlar olarak neden bu kadar önem vermişiz? Çünkü Kur'an'ı Kerim bu ayda nazil oldu,  Peygamber Efendimize risalet bu ayda verildi, ramazan orucu bu ayda farz kılındı. Dolayısıyla bizim için gerçekten 11 ayın sultanı olmayı hak eden bir ay sıfatını almıştır. Peygamber Efendimiz bir hadisinde "Siz diyor bu Ramazan ayının kıymetini hakkıyla bilseydiniz her gününüzü oruçla, ibadetle geçirirdiniz."

Peki o zaman biz ne yapmalıyız?

Kur'an ayı dedik. Öncelikle bol bol Kur'an okuyacağız. Sonra  elimizdekini paylaşacağız. Bol bol yardım yapacağız. Çünkü bu ayda yapılan ibadetlerin birine bin kat vardır. Yani yapılan ibadetlerin Allah katındaki ecri kat kattır dedi. Ramazan ayının başı ve evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da  kurtuluştur. Yani başı rahmet dedik, Allah'ın rahmetine eriştik. Ortası mağfiret işte bol bol ibadetler yapıyoruz, bol bol tövbe ediyoruz. İşte sonda da bu dediklerimizi hakkıyla yerine getirirsek cehennemden kurtulmuş olacağız. O yüzden sonu kurtuluştur. Bir hadiste ramazan ayında şeytan zincire vurulur ve ramazan ayı girince cehennemin kapıları kapatılır, cennetin kapıları açılır. Peki buradaki şeytanın zincire vurulması derken ne kastedilir? Biz Ramazan ayı girince ibadetle meşgul oluyoruz. Hani Peygamber Efendimiz yine bir hadisinde "Ramazan ayı girdiğinde kendinizi günahlardan , kötülüklerden uzak tutun. Biri size sataşacağı zaman diyin ki ben orucum bana dokunma."

İşte biz müminler olarak  ramazan da bizi cennete götürecek olan ibadetlerle meşgul oluyoruz. İşte böylece cehennemin kapılarını kapatıp, cennetin kapılarını açmış oluyoruz. Böyle olunca şeytan bizi  doğru yoldan alıkoyamıyor, hiçbir şey yapamıyor. Ve bunun sonucun da biz şeytanı zincirlemiş oluyoruz dedi.

Peygamberimiz bir hadisinde şöyle demiştir "Ey insanlar yüce ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize bastı. O ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Allah o ayda oruç tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı nafile kıldı." Buda yine ramazan ayını önemli yapan şeylerden biridir. Ramazan ayının fazileti böyleydi dedi.

Daha sonra Güzel sözlerine şöyle devam etti:

Osmanlı Kültür'ünde Ramazan ayında neler vardı?

Ramazan ayı  büyük bir heyecanla bekleniyordu. Peki biz şimdi niye büyük bir heyecanla beklemiyoruz. O kadar çok dünyevileştik ki sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi düşünüyoruz. Dolayısıyla Ramazan'ı tatlılaştıran da biziz, ekşiten de biziz, hatta acılaştıran da biziz. Yani değiştiren biziz. Biz dünyevileştiğimiz için Ramazan ayının heyecanını kaybettik, eski Ramazanlar diye bahsetmeye başladık. Osmanlı döneminde Ramazan ayına Müslümanlar gibi gayrimüslimler de değer verirdi. Oruç tutmayanlar oruçlunun yanında yiyip içmezlerdi. O dönemde tembihnameler yayımlanırdı. Tembihname aslında bir uyarıdır. Bir nevi insanlara Ramazan ayının ehemmiyetini hatırlatmadır. Camilerde, minarelerde kandil yanardı. Bunun yanı sıra Mahya geleneği var. İftar vakitlerinde kapılar açık tutulurdu yoldan geçen hangi ihtiyaç sahibi varsa öylece kapıdan içeriye girerdi. Ramazan bayramlarına has Arife Çiçeği vardı. Bayramlıklarını giyip sokakta gezen çocuklara arife çiçeği deniyordu. O dönemde bir de Zimem Defteri vardı. Durumu iyi olanlar bir bakkala girip borcu olan kişilerin borcunu öderdi ne ödeyen kişi ödediği kişinin adını bilirdi ne de borcu ödenen kişi kimin kendi borcunu ödediğini bilirdi. Bu durum da insanların mahcup olmasının önüne geçerdi.

Diyerek sözlerine son verdi.

Haber: Gülcan Canpolat - Seher Kızılbağ

HABERE YORUM KAT

1 Yorum