1. YAZARLAR

  2. Nuray Mert

  3. Ortadan konuşmak
Nuray Mert

Nuray Mert

Yazarın Tüm Yazıları >

Ortadan konuşmak

20 Mart 2008 Perşembe 08:43A+A-

'Ortadan konuşuyormuşum'. Konuşulacak başka yer var mı?
Gelin taraflara bakalım. Önce, memlekette, yargı kurumu ile yürütme birbirine girmiş, olayın ciddiyetini, vahametini anlamamakta zorlananlar var. Sonra, bir taraf, sanki çok sıradan bir davadan söz ediliyor gibi, 'Bırakalım, hukuki süreç işlesin, üzerine yorum yapmayalım, hukuka müdahale olur' diyor. Olacak şey değil, zira bu dava üzerinde konuşmamak demek, büyük bir siyasi kriz üzerine hiçbir yorum yapamamak demek. Ama diğer taraf da, sanki yine çok sıradan bir davadan söz ediliyormuş gibi, 'Saçmasapan iddialar', 'Ciddiye alınacak yanı yok', 'Abdurrahman krizin faturasını sen cebinden öde', 'Abdurrahman hukuku' diye dalga geçmek derdinde. O da olacak şey değil. Söz konusu olan Cumhuriyet Başsavcısı, Yargı kurumu.
Bir adım ötede, hükümetin bir bakanı bile, neredeyse yargıyı 'Ergenekon çetesi'nin uzantısı olarak tanımlıyor. Bir taraf, hükümeti, Meclis'te çoğunluğu olan partiyi 'karanlık odak' olarak tanımlamakta sorun görmezken, diğeri yargıyı, 'çete uzantısı', 'sızma alanı' olarak takdim etmekte sakınca görmüyor. Tüm bunların ne kadar vahim bir tablo olduğuna işaret etmek mi ortadan konuşmak? Öyleyse, bu taraflarda olmak mı, ortada durmak mı daha anlamlı, sormak isterim.
Bir adım daha gidelim. Tüm bu çatışmanın tarafları diyebileceğimiz görüşlerden biri, 'Ortada tartışılacak şey yok, laikliğin tanımı belli, gereği yapılıyor, çoğunluk da olsa, kimin ne dediği önemli değil' diyor. Diğer taraf, 'Çoğunluk seçimle iradesini gösterdi, kralını tanımayız, biz daha kalabalığız, demokrasi budur, gerisi boş' havasında. Ne laiklik 'tartışılmaz bir konu', ama ne de 'demokrasi'. Ne, laikliği 'Türban denilince yakın tehlike oluşur' dar kafalılığı ile tanımlamak mümkün, ne de demokrasi 'İş sandıkta biter, kimin kalabalığı çoksa onun borusu öter' diye tanımlamak mümkün. Bu durumda, ortadan konuşmayıp ne yapalım? Taraflardan ikisinin kafası da içimize sinmiyor olamaz mı?
Dahası, önemli olan benim veya başkasının ortadan konuşmakla eleştirilmesi değil, tartışmada, bu ortanın, eski deyimle 'vasat'ın bulunmaya, korunmaya değil, tam tersine mahkûm edilmeye başlaması. Ben bu durumun son derece tehlikeli olduğunu, ülkeyi, toplumu kötü bir sürece sokmakta olduğunu düşünüyorum. Bu noktada, 'demokrat' arkadaşlara kendimce bir tavsiyede bulunmak isterim. Bence, demokrasi mücadelesi, âlelâcele taraf olmakla, bir iki klişeye sarılıp, dünya yansa, o klişelerde ısrar etmekte sakınca görmemekle verilmez. Mesele, (en azından benim için) ondan, bundan korkmak, susmak pısmak falan değil. Ama ben bu gidişatın sonuçlarından ciddi biçimde korkuyorum, hepimizin de korkması gerektiğini düşünüyorum. Demokrasinin işleyişi, her şeyden önce, sokağa çıkmaktan korkmayacağımız bir ortamın korunması ile mümkün.
Bu noktaya gelinmemeliydi, gelindi. Nasıl gelindiğini anlamak için, sadece Cumhuriyet tarihini de değil, en az son iki yüzyılda olanları tekrar gözden geçirmek gerekir. Kısaca, sadece, bugün Batı demokrasileri dediğimiz, ikide bir gönderme yaptığımız siyaset vasatının, üslubunun, kurumlarının, insanlığa maliyetinin yüzyıllar boyu süren bir didişme ve kan banyosuna mal olduğunu hatırlatmak isterim. Her toplum aynı yollardan geçmek durumunda değil, mesele, bu yollara savrulmadan bu vasatı yakalamak. Ama onun için de, öncelikle, söz konusu ettiğimiz olayların ne derece ciddi işler olduğunu aklımızda tutmak lazım.
Geldiğimiz noktada, laiklik ve demokrasi başlıkları altında, aslında din ve modernleşme, cemaat ve bireysel özgürleşme, ulus devlet, ulusal kimlik, ve dahası şimdi onun sarsıntısı gibi sorunlarla bir kez daha yüzleşiyoruz. Batı demokrasi tarihini hatırlatmak ihtiyacı duymamın nedeni bu. Hafife alınacak tarafı yok. Batı, yüzyıllların didişmesinin üzerine, çok değil yarım yüz yıl önce, bugünkü demokrasisini, İkinci Dünya Savaşı ile bir büyük boğuşma ve toplumları zoraki homojenleştirme deneyimi üzerine oturtabildi. Biz tüm bunları, demokratik çerçevede başarmaya çalışıyoruz, o nedenle demokrasi sıklıkla rayından çıkıyor. Bunu bu raydan çıkmaları makûlleştirmek, meşrulaştırmak için söylemiyorum. İşimizin ciddiyetini, zorluğunu hatırlatıp, muhtemel daha kötü savruluşlara karşı ihtiyatlı olmak için gayret sarf etmek adına yapmaya çalışıyorum. Umarım, en azından, olanlardan, siyasi çıkış veya şov alanı çıkarmak isteyenler kadar, bir makul vasat yakalama, bir umut kapısı bulma arayışında olanlara derdimi anlatabiliyorumdur. Daha önemlisi, umarım, bu ülkede bu dertte olanlar az değildir.

Radikal gazetesi

YAZIYA YORUM KAT