1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. “Onlar Yapınca İyi, Biz Yapınca mı Kötü?” Mantığıyla Hareket Etmek Zorunda mıyız? 
“Onlar Yapınca İyi, Biz Yapınca mı Kötü?” Mantığıyla Hareket Etmek Zorunda mıyız? 

“Onlar Yapınca İyi, Biz Yapınca mı Kötü?” Mantığıyla Hareket Etmek Zorunda mıyız? 

Ali Karahasanoğlu AK Partili bir ismin AYM üyeliğine seçilmesine yönelik eleştirileri, aynı göreve geçmişte CHP’li isimlerin getirildiğini hatırlatarak cevaplıyor. İyi ama bu ülkede partili kimlik taşımayan güvenilebilecek bir hukuk adamı kalmadı mı? 

28 Ocak 2019 Pazartesi 14:14A+A-

HAKSÖZ-HABER

Akit Yazarı Ali Karahasanoğlu AYM’de Osman Paksüt’ten boşalan koltuğa Cumhurbaşkanı tarafından eski bir AK Partili vekilin, Rize eski milletvekili Yıldız Seferinoğlu’nun getirilmesine yönelik eleştirileri cevaplamış. AYM’de bugüne kadar CHP ile irtibatlı üyelerin görev yaptığını hatırlatarak bu konuda eleştiri getirenlerin samimiyetini sorgulamış. Önemli olanın kişinin siyasi kimliği değil, verdiği kararların adil olup olmadığıdır demiş. Öncelikle başkalarının ne yaptığını kendi yaptığımıza delil getirmenin haklı ve güzel bir yöntem olmadığının altını çizelim.  

Tam bu noktada geçmişte Ahmet Necdet Sezer tarafından AYM üyeliğine atanman Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok olayı hatırlanmalı değil mi? CHP üyesi olduğu için Özok’un atanması çok tepki çekmiş ve sonuçta kendisi de görevden istifa etmek zorunda kalmıştı.

Bu noktada, bunca yıllık AK Parti iktidarının siyasi kimliği bulunmayan bir hukukçuya güvenemiyor gibi bir görüntü sergilemesi dikkat çekici değil mi? Bu kadar çok hukuk fakültesi olan, on binlerce hakim, savcı, avukat kadrosuna sahip bir ülkede iktidar partisinin ancak Rize milletvekilliği yapmış bir isimden başkasını bu göreve layık bulmaması gerçekten üzerinde durulmaya değer bir konu.

Ali Karahasanoğlu’nun yazısını ilginize sunuyoruz:

Davul Boynumuzda Tokmak Solcularda mı Olsun?

Anayasa Mahkemesi üyeliğine, AK Parti’de milletvekilliği yapmış bir isim seçilmiş..

Son olarak Adalet Bakan Yardımcılığı görevini üstlenen Yıldız Seferinoğlu.

Bizim mahallenin insanları bile, itiraz ediyorlar.

Ne yalan söyleyeyim..

Ben dahi, kısa bir süreliğine de olsa..

“Acaba şık oldu mu?” diye, kendimi sorguladım..

Hemen ardından hafızamı yokladım..

Uzaklara gitmeye gerek yok ama.

Bilincimizi nasıl esir aldıklarını, yorumlarımızı nasıl etkilediklerini göstermek için aktarmak zorundayım..

CHP’nin, yıllarca parti genel merkezinde özel avukatlığını yapan.

Avukatlığı belki, “profesyonel meslek” olarak nitelendirebilirsiniz..

Ayrıca CHP’de..

Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiği 11 Ocak 1979 tarihinde bile, CHP Gençlik Kolları Merkez Yönetim Kurulu üyesi olarak çalışan bir isim, yüksek mahkemeye üye yapılabilmişti..

Sonrasında da mahkeme başkanlığına getirilmişti.

Kim o isim?

Yekta Güngör Özden..

Şimdi nerde bu adam?

Sözcü gazetesinde..

“Sözcü” deyince, siz kafa yapısını da anladınız.. Mantığı da anladınız.. Dindar insanlara bakış açısını da anladınız..

“Biz Sözcü’yü biliyoruz da, bu kişinin yüksek mahkeme üyeliği başkanlığı sırasındaki icraatını bilmiyoruz” diyenlere hatırlatayım..

O mahkemede görev yaparken, tam bir despot CHP kafası ile oy kullanmış, örneğin başörtü  yasağının Anayasa Mahkemesi’ne götürüldüğü 1989 ve 1991 yıllarında, “Laiklik gereği, başörtü zaten yasaktır” skandal nitelikteki kararın alınmasında etkili olmuştu.

Şunu da hatırlatayım.. CHP’li Yekta Güngör Özden’i Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçen kimdi?

O tarihteki Cumhuriyet Senatosu..

Cumhuriyet Senatosu nasıl oluşuyordu?

Büyük kısmı seçimle gelse bile..

27 Mayıs darbesindeki düzenleme sonucu, seçilmeden oraya oturtulan adamların da bulunduğu bir topluluktu..

O tarihte CHP, tek başına Anayasa Mahkemesi üyeliğine kendi adamını seçtirecek senatör sayısına sahip olmasa bile.. Darbe kalıntısı düzenleme gereği, otomatik senato üyesi olan isimlerin (seçilmeden senatör olanlar) desteği ile, CHP’li ismi üyeliğe getirmişlerdi.

Seçimi kazanıp, kendi istedikleri adamı seçseler, ona bile razı olacağız..

Ama bunlar, seçimde çoğunluğu elde edemedikleri halde, darbe anayasasındaki hüküm gereği, tabii senatörlerin desteği ile, CHP’li isimleri, yüksek yargıya seçtirmiş oldular..

Bu örnek biraz eski yıllardan oldu.. Belki gençler hatırlayamadılar..

Onların da hatırladıkları tarihten de örnek verelim..

Yakın tarihte..

Şu an, “AK Parti eski milletvekili Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi”şeklindeki haberlerin ayrıntısında anlatıldığı üzere..

Yıldız Seferinoğlu’nun, kimin yerine Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiğine bakalım..

Üyeliği sona eren kim?

Osman Paksüt..

2005’te seçilmiş, 14 sene sonra artık yaş haddini doldurduğu için, zorunlu olarak emekli olmuş.

Kim bu Osman Paksüt?

İstiklal Mahkemesi döneminde idam kararları ile tanınan Kel Ali’nin torunu..

1960’lı yıllarda CHP’den bakanlık yapmış Emin Paksüt’ün de oğlu..

Peki, bu kişiyi Anayasa Mahkemesine kim seçti?

Malum zat: Necdet Sezer!

Düşünebiliyor musunuz?

Necdet Sezer görevden ayrıldıktan sonra, Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oldu..

Görevini tamamladı.. Yerine Tayyip Erdoğan seçildi.

O da ilk dönemini bitirdi.. İkinci dönemine seçildi..

Necdet Sezer’in Anayasa Mahkemesi’ne seçtiği üye, hâlâ görevde..

Görevde iken de..

Ne kararlar verdi, ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.

Başörtü yasağının kaldırılmasına ilişkin Anayasa değişikliğinde, CHP’li bakanın oğlu olduğunu gösterdi ve “iptal” dedi..

AK Parti’nin kapatılması davasında, “Laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline gelmiştir. Kapatın gitsin” dedi.

Şimdi, Anayasa Mahkemesi üyeliğine, bu Osman Paksüt’ün yerine seçilen eski bir AK Parti milletvekili hukukçunun durumunu bir daha yorumlayalım..

Onlar çok daha politize olmuş isimleri, kendi partilerinin çalışanlarını, CHP adına militanlık yapanları seçince güzel..

Hukuka uygun.

Ama.. Belki de bir geçiş dönemi olduğu için.. CHP’lilerin ideolojik hale getirdiği Anayasa Mahkemesi’ndeki işleyişin hukuka uygun hale gelmesi sürecinde, o ortamı nötrleştirmek için solcuların yaptıklarının bir benzerini AK Partili cumhurbaşkanı yapınca, “kötü” ve “hukuka aykırı” oluyor, öyle mi?

Ne diyelim, “Yesinler sizin, şaşı bakışınızı..”

**

Biliyorum.. Hemen itiraz edecekler de çıkacaktır.

“Biz onlarla aynı yanlışlarını yapacak isek, aramızda ne fark olur?”

Doğrudur..

Biz onlarla aynı yanlışları, yapmamalıyız..

Ama o yanlışları yapmama noktasında, seçilen kişilerin kimliklerine bakarak değil, verdikleri karar ile değerlendirme yapmalıyız.

Anayasa Mahkemesi’ne seçilen bir üye, “Üniversitelerde başı açıklar okuyamaz” kararı verirse,o zaman eleştiri getirelim..

Yoksa..

Seçmen, “Bu ülkeyi ancak dindar insanlar yönetebilir. Biz dindar insanlara güveniyoruz” der iken..

“Yok yok..Kilit görevlere,dindar insanları değil, solcuları getirmeliyiz. Yoksa, politik davranmış oluruz” ezikliği ile bir yere varamayız..

Varacağımız yer olsa olsa.. Davulun bizim boynumuzda, tokmağın başkalarının elinde olduğu bir yer olur..

HABERE YORUM KAT

2 Yorum