1. YAZARLAR

  2. Carlton J. H. Hayes

  3. Milliyetçilik Dini Üzerine Düşünceler

Carlton J. H. Hayes

Yazarın Tüm Yazıları >

Milliyetçilik Dini Üzerine Düşünceler

Mayıs 2005A+A-

Carlton J. H. Hayes'in 1960 yılında New York'ta basılan ve Türkçe'ye Murat Çiftkaya tarafından tercüme edilen Milliyetçilik: Bir Din adlı kitabın son bölümünden iktibas edilmiştir. Bkz. İz Yayıncılık 1995, Sayfa 228-233.

Modern milliyetçilik evvela, geleneksel olarak Hıristiyan olan halkların arasında ortaya çıktı ve bir din olarak, mahiyeti gereği, tarihi Hıristiyanlığın pek çok adet ve örfünü alarak kendi amaçlarına uydurdu. Tıpkı evrensel Kilise'ye olduğu gibi, milli devlete de necata erdirme misyonu ve ölümsüzlük ideali atfedilmektedir. Millet baki kabul edilmekte, sadık evlatlarının ölümü olsa olsa onun ölümsüz ihtişamını artırmaktadır. Üyelerini dış şeytana karşı korumakta; onları sanatlarla ve bilimlerle beslemekte; rızkı onlara o vermektedir. Milli devletin rolünün, kâr amacı gütmese de, yalnızca ekonomik olduğu düşünülemez. Onun rolü her şeyden önce manevidir, hatta uhrevidir ve itici gücü kolektif imanıdır, onun misyonu ve mukadderatına, gaybi şeylere imandır -dağları yerinden oynatacak bir imandır bu.

Çağdaş milliyetçilik ile Ortaçağ Hıristiyanlığı arasında çarpıcı bazı paralellikler bulunmaktadır. Günümüzde, fertler artık milli devlet içine doğmakta, doğumun laik tescili, geçirilmesi, milli vaftiz ayinini teşkil etmektedir. Sonrasında devlet onu tüm hayatı boyunca tecessüsle takip eder, ona milli ilmihal dersi verir, muttaki bir okul eğitiminden geçirir ve milli kutsiyetin güzelliklerini öğretir, (ne kadar yüce veya aşağı olursa olsun) devlete kulluk hayatına uygun hale getirir, yalnızca doğumunu değil, evliliğini, çocuklarının doğumunu ve ölümünü de (ücret karşılığı) resmi kayıt altına alarak, onun hayati krizlerini yâd eder. Eğer milliyetçilik adına savaşmışsa, kabrine kulluğunun alâmeti koyulur. Milli kahramanların ve hükümdarların cenaze törenleri, muazzam bir geçit resmiyle ve muhteşem şekilde gerçekleştirilir; I. Dünya Savaşı'ndan beri milli başşehirdeki en kutsal türbe, "Meçhul Asker Kabri"dir. Sürekli çiçeklerle bezeli olan burada sürekli ışıklar yanar.

Milli devlete üyelik mecburidir. Fertler, dünyevi Cebbar Devlet'ten; ancak ya ölümle ya da göçle çıkabilirler. İkinci çıkış şekli, günümüzde tamamen engellenmese de genelde kısıtlanmıştır ve fertler göç edebilse de, yerleşik milliyetçilik biçimine sahip olmayan herhangi bir toprak parçasında yerleşmeleri pratikte mümkün değildir. Dinlerini değil, olsa olsa mezheplerini değiştirebilirler.

Kişi, milli imandan kuşku duyabilse de, milli bir devlete mecburi üyeliğin, devletin bekası ve misyoner kurumu için gerekli mecburi mali desteği sonuç verdiğini fark eder; zira böyle bir devlet vergilerin toplanmasında, öşür toplayan bir kiliseden çok daha insafsızca ısrarlıdır.

Beşeri zaaflara münasip biçimde biraz göz yumulsa bile, herkesten milliyetçiliğe dahili adanma beklenir. Umumi ayinler ve merasimler nezihçe icra edildiği takdirde, abid/fertlerin kalplerinin çok yakından araştırılmasına ihtiyaç kalmaz. İnsanlar elbetteki farklı şiddette dini duygular beslerler ve bazıları belki hiç dini duygu taşımayacak kadar normal dışıdır. Beri yandan, en yüksek sesle dua edenlerin ve bağırlarına en gösterişli şekilde vuranların maalesef hakiki dahili adanmadan mahrum olabildiği de nicedir bilinmektedir. Şüphecilerin usulleri adı çıkacak ölçüde ince olmuştur ve samimiyetle adanmış milliyetçiler içinde sahte sofuların ve riyakarların mevcut olup olmadığını pekala sorgulayabiliriz.

Harici milli tapınmanın popüler ve cebri karakteri ise şüphe götürmez. Küfür ve hürmetsizlik, adet olduğu üzere, çirkin suçlar olarak görülmüştür ve günümüzde, milli kült aleyhine istihzaya veya şakaya vurulmuş gelip geçici bir zihni şüpheye izin veren bir kişinin yeri ya tımarhane ya da hapishane olacaktır.

Modern milliyetçilik ayini, diğer bazı dinlerden daha basittir; ama nispeten genç olduğu gözönüne alınırsa, bu ayin oldukça iyi geliştirilmiştir. Bu ayinin başta gelen sembolü ve merkezi tapınma nesnesi milli bayraktır. Dar anlamda konuşursak, Avrupa kıtasında hiçbir şey on sekizinci yüzyılın sonlarındaki Fransız Devrimi'nden, önce gelmez; Birleşik Devletler'in yıldızları ve şeritleri de daha eski değildir. Artık dünyadaki her milletin bir bayrağı var ve Birleşmiş Milletler'in seksen küsur üyesi -diğerleri de onlara katılmak üzere- için ayrı ayrı renk ve model düzenlemeleri oluşturmak oldukça maharet gerektiriyor.

Bayrağı "selamlama"nın, "yarıya indirme"nin, "indirme"nin "göndere çekme"nin evrensel ayin biçimleri vardır. Erkekler yanlarından bayrak geçtiğinde şapkalarını çıkarırlar; şairler bayrağa hamd ve sena etmek için kasideler yazarlar; ve çocuklar bayrak için ilahiler okur, sadakat yeminleri ederler. Bütün kutsal milliyetçilik bayramlarında, bayrak gözler önünde diğer kutsal şeyle, yani milli marşla birliktedir. Sivri bir edebiyat eleştirmeni, saf laik kabiliyetiyle "Rule Britannia" (Hükmet Britanya)'da, "Deutschland über Alles"de ve hatta "Marseillaise"deki ifadelerde eleştirecek bir şeyler bulabilir, edebi açıdan "Ah söylesene, görmüyor musun?" gibi sakat bir başlangıca itiraz edebilir. Ama bir milli marş dindışı (profane) bir şey değildir, dolayısıyla da metin eleştirisine izin vermez. Tedeum (Te Deum: Allah'a hamd ve övgü. Hıristiyan ayininde ilahinin açılış sözleri. (ç.n.)) yeni tertibiyle okunmaya başlandığında kullar ayağa kalkar, askerler "hazır ol"a geçer, erkek siviller şapkalarını çıkarırlar, harici saygı ve ihtiramın her türlüsü gösterilir.

Milliyetçiliğin kendi kutsal yolculukları ve kutsal günleri vardır. Hıristiyan Kilisesi nasıl paganizmden bazı bayram günlerini alarak benimsemişse, milli devlet de Hıristiyanlık'tan birtakım bayram günleri almıştır. Mesela, Birleşik Devletler'de, 4 Temmuz milliyetçi bir yılbaşıdır, Bayrak Günü Corpus Christi (Hz. İsa'nın cismi)'nin bir uyarlaması, Nisan Günü ya da Gaziler Günü de Tüm Ruhlar Günü'nün vatansever bir versiyonudur. Hıristiyan takvimindeki azizlerin günlerini takliden, Washington ve Lincoln gibi milli azizlerin ve kahramanların doğum günleri kutlanır.

Aynı şekilde, milliyetçiliğin kendisine ait tapınakları vardır. Amerikalıların fazla kutsallaştırdığı yerleri ve yapıları görmek isteyen birisi, Hıristiyan katedrallerini değil, Philadelphia'daki bağımsızlık binasını, Boston'daki Faneuil binasını, Lexington'daki General Lee'nin ve New York'ta da General Grand'ın türbelerini; bütün bunlardan başka; kubbeleriyle ve sütunlarıyla, Kongre ve Yüksek Mahkeme tapınaklarıyla, Beyaz Sarayı'yla, Lincoln, Jefferson ve Washington abideleriyle, Arlington ve Vernon Tepesi yatırları ile popüler haccın tam bir Mekkesi olan, milli başşehri gezmek zorundadır. Avrupa'daki mütekabil kutsal yerler arasında, Londra'daki Westminister Abbey'i, Paris'teki Arc de Triomphe'yi, Roma'daki Victor Emmanuel abidesini, Moskova'daki Kremlin'i sayabiliriz. Delhi'de, Cakarta'da ve Kahire'de; Gana'nın, Sudan'ın ve Kongo'nun başşehirlerinde de benzer türbeler mevcuttur veya vücuda getirilmeleri yakındır!

Modernler, Ortaçağ'daki atalarının putlara, ikonlara mukaddes emanetlere ihtiramını "batıl itikat" olarak görüyorlar; ama gelin bunları değiştirelim, sözgelişi St. Joseph'in heykelinin yerine Abraham Lincoln'ün oyma putunu, mübarek Meryem'in ikonu yerine Marta Washington'un veya efsanevi Molly Pitcher'in taş basma resmini, kutsal haç mukaddes emaneti yerine parça parça olmuş bir savaş bayrağını koyalım; işte, modernler de tam tamına bir huşu sergilemektedir. Milli "atalar"ın ve kahramanların resimlerinin debdebeli zengin kulüplerini, hem de basit fakir barakalarını süslediğini hatırlarsak, çağdaş milliyetçiliğin dini cazibesini değerlendirebiliriz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR