1. YAZARLAR

  2. Necmettin Turinay

  3. Ne oldu böyle?
Necmettin Turinay

Necmettin Turinay

Yazarın Tüm Yazıları >

Ne oldu böyle?

13 Ekim 2010 Çarşamba 00:05A+A-

AK Parti iktidarı döneminde, sistem güçleri ile iktidar arasında, iki büyük rövanşlaşmaya şahit olduk.

Bunlardan ilki, cumhurbaşkanı seçimi arefesinde yaşanmıştı. Mevcut meclis tablosundan ve özellikle de orijini itibariyle AK Partili olan birisinin cumhurbaşkanı seçilmemesi için neler neler yapıldığını hepimiz biliyoruz. İleride böyle bir sonucun, nasıl olsa nasıl olacağını hesap eden ABD Musevi çevreleri, meşhur gazetelerinde, Türkiye’nin ekonomik olarak iflas ettirilmesinden başka çare kalmadığını dahi yazabilmişlerdi. Demek istiyorlardı ki, “ey Türk bankalarına, borsalarına para yatıranlar!.. Bir ‘G’ gününe hazır olun!..”

Böylece Türk ekonomisi göz göre göre çökertilecek, hükümet bu durumun altında kalacak ve laiklik kompleksi kaşınınca, harekete geçmek için hazır bekleyen kıtalar, bunu bir nimet telakki edecekti. Fakat Türkiye bu tehditten yılmadığı gibi, muhtemel mali operasyonlara karşı da, tedarik kotarmaktan geri durmamıştı. Sonucu biliyorsunuz: Türkiye, bu uluslararası mali blokajı soruşturmakta zorlanmadı bile!

BİRİNCİ SONUÇ

Bir de bunların, Sabih Kanadoğlu fetvalarıyla amel eden yerli versiyonları vardı ki, onların neler ettiği de malûm!.. Yok öyle değil şöyle, yok öyle değil böyle şaklabanlıklarından, değil meclis, büyük milletimiz de adeta bizar hale gelmişti. Sonuçta, yapılan halk oylamasının ortaya koyduğu büyük gerçek meydanda!.. Dış politika tecrübesine haiz, başbakanlık yapmış, yani Türkiye’nin birikimine sahip birini cumhurbaşkanı yapabildi Türkiye. İşte bu tecrübedir ki insanı, ülkesi adına, teenni ile konuşmaya mecbur bırakıyor. Burada kullandığın teenni ifadesi, kuşkusuz üslupla ilgili bir husus. Yoksa Türkiye, son on yıldır, yüksek ateşlerde kıvamını bulan bir çelik gibi, gergin ve kararlı!..

İşte birinci rövanşlaşmanın akıbeti bu!..

İkinci gergin, ciddi rövanşlaşmaya ise Türkiye, geçtiğimiz bahar aylarından itibaren girdi, 12 Eylül 2010’da yapılan referandumla, bu sınavı da başarıyla ikmal etti. Şimdi, bugünlerde, Anayasa Mahkemesi’nin ve Yüksek Hakimler Kurulu’nun yeni üyelerinin belirlenmesi için çalışılıyor. Bu çalışmaların da, aynen referandumda olduğu gibi, yargı camiasını ve halkımızı memnun eden bir sonuç üreteceğini kuvvetle tahmin ediyoruz.

ZARFIN MAZRUFU

Peki öyleyse, bütün bunlar ne ifade ediyor, ne anlama geliyor?

Türkiye’de Ergenekon çetelerinin üzerine, ne zaman gidilmeye başladığını hatırlamaya çalışın o zaman. Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen sonra değil mi? Demek ki, şahidi olduğumuz bütün bu çete operasyonları, çeşitli darbe şebekelerinin çökertilmesi denemeleri için bir vakit, saat bekleniyormuş ki, o da cumhurbaşkanlığı seçiminden başka bir şey değilmiş!..

Bunun manası şu olmalı herhalde: Cumhurbaşkanının değişmesi ile birlikte, demek ki devletin iç dengelerinde de, tahminlerin ötesinde ciddi bazı değişiklikler gerçekleşmiş. Dolayısıyla buradan yeni, alışık olmadığımız bir kararlılık hasıl olmuş. Yani bildiğimiz Ergenekon operasyon ve davaları, bu kararlılığın bir sonucu olarak tezahür etmiş bulunuyor.

Türkiye’nin hop oturup, hop kalktığı bu süre zarfında da; dışarıdan güdümlenen, ABD neokonlarıyla dayanışma içinde olduğu anlaşılan yerli güç odaklarının, ne hale düştüğü ortada değil mi? Yani böylece, Türkiye’deki mevcut güç dengeleri arasında, korkunç bir altüst oluş yaşandığı anlaşılmıyor mu?

İKİNCİ SONUÇ

Son krizin, son rövanşlaşmanın sonucunu ise, şöylece okumak mümkündür sanırım:

Güç dengelerindeki yer değiştirme müsellem olmakla birlikte, bunda bir emniyet bulunmuyor ve lazım gelen bir hukukla da takviyesine ihtiyaç duyuluyordu. Son referandum işte, ihtiyaç duyulan bu yeni hukuku üretmiş oldu. Yüksek yargı üyelerinin belirlenmesinde; bir yandan TBMM’nin yetki ve inisiyatifi, öbür yandan da, savcı ve hakimlerden oluşan demokratik kamuoyunun temayülleri kendini iyice hissettirecek. Yani kapalı devre çalışan ve sistem üzerinde adeta tehdit kılıcı gibi davranan merkezlere fetva biçen bir imkân bitmiş olacak.

Böylece Türkiye yavaş yavaş, belki de aşırı bir hızla, bir noktadan bir noktaya gelmiş oldu. Yani sizin anlayacağınız, Türkiye’nin iki yakası bir araya gelmiş oldu. Ülkeyi birbirine katan, karışıklık çıkaran, faili meçhul cinayetlerle sabıkalı karanlık merkezlerin işte encamı!..

Öyleyse, sürsün gitsin bu davalar!.. Biz asıl, ülkemizle ilgili önemli gelişmelere yüzümüzü çevirelim. Emeğimizin ürettiğine bakalım!..

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT