1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Mülteci karşıtlığıyla oy devşirme
Mülteci karşıtlığıyla oy devşirme

Mülteci karşıtlığıyla oy devşirme

Ahmet Varol, mültecileri hedef göstererek inşa edilen bir yolun kimseyi selamete ulaştırmayacağını anlatıyor.

26 Mayıs 2023 Cuma 12:30A+A-

Ahmet Varol / Yeni Akit

Mülteci karşıtlığıyla oy devşirme

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:

“Onlardan önce o yurda yerleşen ve imana sarılanlar kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı gönüllerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile (onları) kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 59/9)

Çeşitli rivayetlerde bu ayeti kerimenin ensar hakkında indirildiği bildirilmiştir. Ensarın yanlarına hicret eden Müslüman kardeşleri için gösterdikleri fedakârlıklar hakkında pek çok rivayet nakledilmiştir.

İbnu Münzir`in Yezid el-Asam`dan rivayet ettiğine göre, ensar Resulullah (a.s.)`tan arazilerini muhacirlerle kendileri arasında paylaştırmasını istedi. Ama Resulullah (a.s.) bunu kabul etmeyerek sadece ürünlerinden ve meyvelerinden muhacirlere biraz vermelerini, arazilerinin mülkiyetlerinin yine kendilerinde kalmasını istedi. Ensar da bunu kabul etti. Bu ayeti kerime de onların bu tutumlarıyla ilgili olarak indirildi.

Hicret hadisesi günümüzde “mülteciler sorunu” olarak karşımıza çıkmıştır. Bu tanımlama genelde uluslararası prosedürle ilgilidir. Bu da siyasi statüye göre, herkesin doğup büyüdüğü ülkede “vatandaş” hükmünde olması, “vatandaş” sıfatıyla yaşamak zorunda olduğu ülkede haksızlığa uğratılması, meşru haklarını ve özgürlüklerini elde edememesi durumunda ise bir başka ülkenin himayesine sığınma ihtiyacı duyması sebebiyledir. O yüzden Türkçede yerine göre sığınmacı tanımlaması da yapılıyor. İngilizce ve Fransızcada ise “refugee” ve “refugié” kavramı kullanılır.

Çağımızda dünyadaki mülteciler sorununun üç temel sebebi savaş, işgal ve ayrımcılıktır. Diğer sebepleri bu üç ana kategorinin altında, alt başlıklarla sınıflandırmamız mümkündür.

Çağımızda savaşların büyük çapta göçe ve çok sayıda mülteci ortaya çıkmasına neden olmasının sebebi aşırı derecede yıkıcı olmasıdır.

Ayrımcılık yerine göre dinî, yerine göre etnik, yerine göre de siyasi olmaktadır.

Günümüzde mülteci durumuna düşürülen insanların istatistiklerine bakıldığında birinci sırada gelenlerin Müslümanlar olduğu görülür. Bunun sebebi ise zikrettiğimiz üç farklı etken arasında Müslüman halkları hedef alan gelişmelerin birinci sırada yer almasıdır.

Suriye’de Hafız Esed’in 23 Kasım 1970’te gerçekleştirdiği darbenin ardından kurulan Baas diktatörlüğünün baskı ve siyasal ayrımcılık uygulamaları çok sayıda Suriyeliyi yurdunu terk etmeye zorladı. Özellikle 1982’de gerçekleştirilen Hama katliamından dolayı resmî şiddetin daha da artması ve Müslüman Kardeşler’e mensup olmayı idam gerekçesi sayan yasanın çıkarılması göçe zorlananın sayısının daha da artmasına neden oldu. Totaliter rejim aynen siyonist işgal devletinin yaptığı gibi yurtlarını terke zorlananların evlerine ve iş yerlerine el koyup buraları başkalarına kiraya vererek gelirini devlet bütçesine aktarmaya başladı.

15 Mart 2011’de başlayan kitlesel protesto eylemlerine Baas zulmünün askerî şiddetle karşılık vermesinin daha sonra çatışmalara neden olması ise bugün çok sayıda Suriyelinin ülkesini terk ederek mülteci durumuna düşmesine neden oldu.

Bugün her ne kadar Arap ülkelerindeki rejimler birtakım uluslararası ve bölgesel dengeleri göz önünde bulundurarak Baas rejimiyle ilişkileri normalleştirme temayülü içine girmiş ve Arap Birliği de 12 yıldır askıda olan Suriye üyeliğini aktifleştirmiş olsa da bu ülkede değişen bir şey olmamıştır. Şam’daki dikta rejiminin baskıcı ve totaliter uygulamaları devam ediyor. Dolayısıyla bu rejimin zulmünden kaçanların hayatlarını tehlikeye atma anlamına gelen bir vaadi, oy devşirme ve siyasi iktidarı elde etme kampanyasının aracı olarak kullanmanın onaylanabilir yanı olamaz.

O insanlar ülkelerine, vatanlarına dönmeyi kendileri de arzuluyor. Ama bunun gerçekleşebilmesi için önce can güvenliklerinin sağlanması gerekir. Dolayısıyla bu meselenin çözüme kavuşturulması için en başta güvenlik ve istikrar sorununun çözüme kavuşturulması amacıyla siyasi ve diplomatik faaliyetlerin sürdürülmesine ihtiyaç var.

HABERE YORUM KAT

2 Yorum