1. YAZARLAR

  2. RIDVAN KAYA

  3. MHP’yle Ortaklığın Bedeli
RIDVAN KAYA

RIDVAN KAYA

Yazarın Tüm Yazıları >

MHP’yle Ortaklığın Bedeli

04 Mayıs 2019 Cumartesi 13:53A+A-

Büyük harflerle konuşmak MHP adına söz söyleyen herkesin ortak özelliği adeta! Başta adı itibariyle de devletlû genel başkanları olmak üzere ağızlarını her açtıklarında hakaret, aşağılama ve tehdit cümleleri birbiri ardına dökülmekte. Sadece devletin değil, cihanın da sahibi bir edayla had bildirmeye bayılıyorlar.

Gazetecilere yönelik tehditkâr üslubun MHP’nin siyaset dilinin ayrılmaz bir parçası olduğu çok açık. 24 Haziran genel seçimleri sonrasında Devlet Bahçeli’nin yazarlar listesi yayınlatmış bir siyasetçi olduğunu düşündüğümüzde MHP sözcülerinin doğrudan gazetecileri hedef alan sözler sarfetmelerini garip karşılamamak gerek. Bu yüzden de MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın son yaptığı açıklamada Mehmet Ocaktan ve Kenan Alpay hakkında kullandığı ifadelere şaşırmıyoruz. Bilakis buyurgan ve saldırgan bir zihin yapısını deşifre eden bu sözlerin sahibine yakıştığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Anlamakta, anlamlandırmakta zorlandığımız şey iktidara sempati duyan çevreler nezdinde bu zihniyetin hala ‘engin bir hoşgörü’ ile karşılanması ve itibar görmesi!

Darbeci Askerlerin Bildirilerini Hatırlatan Bir Üslup!

Semih Yalçın “Cumhur İttifakından Rahatsız Olanlara Cevaben" başlığıyla yaptığı açıklamada “MHP aleyhine algı oluşturulma çabaları”ndan söz etmiş ve şunları söylemiş:

“…Algı çalışmasına soyunanlardan bazıları; Mehmet Ocaktan ve MHP aleyhtarlığıyla yatıp kalkan Kenan Alpay’dır.

Seçim sonuçlarını bahane ederek Cumhur İttifakının bir MHP ipoteğine dönüşebileceği fitnesini ortaya atan ve MHP’nin hem Ak Partiyi hem de kamuoyunu kendi ikliminde seyre icbar ettiğini iddia eden bu şahısların maksadı; kafaları karıştırmak, partimizin iyi niyetli çabaları hakkında soru işaretleri oluşturmaktır.

Kenan Alpay’ın kavmiyetçi ve kayyum gibi kelimelerle kurduğu cümleleri; MHP karşıtlığından her gün biraz daha daralan lobları, kendi sığ kapasitesini zorlayan küçük bir beyinden taşan ön yargıların tezahürüdür.

Adı geçen yazar taslağının satırlarından, MHP’nin siyasi ağırlığı ve dominant rolünden duyduğu rahatsızlık taşmaktadır.

Bu gibi yazarların; FETÖ’nün algı operasyonlarının çamur kalıntılarıyla kirlenmiş ifadelerinde, MHP’yi siyaset üretemiyormuş gibi göstermesi ise cehaletten öte kasıt içermektedir.

Bu tiplerin ittifak konusunda, peşin hükümlerinin son bulmasını beklemek her ne kadar beyhude olsa da kamuoyuna duyduğumuz saygıdan ötürü meseleyi değerlendirme ihtiyacı duymaktayız… Ak Parti çevrelerinde de böylesi densiz ve kifayetsiz kalemlerin sözüne itibar edilmeyeceğini düşünüyoruz ve görüyoruz.”

MHP Genel Başkan Yardımcısı ‘yazar taslağı’ olarak tanımladığı Kenan Alpay’ın, MHP’nin siyasi ağırlığından ve dominant rolünden rahatsız olduğunu belirtiyor. Kullandığı edep yoksunu tanımlamalar bir yana, bahsettiği ‘rahatsızlık’ hususunda kendisi haklıdır! Gerçekten de İslami bir perspektiften dünyaya bakan ve milliyetçiliğin dar, şoven, kısır çerçevesine sıkıştırılan bir Türkiye’nin nasıl bir çıkmaza doğru ilerlediğinin kaygısını taşıyan bizler MHP’nin dominant/baskın rolünden çok rahatsızız!

Rahatsız Olmamak Mümkün mü?

Beka söyleminin her türlü ilkesizliğin, adaletsizliğin örtüsüne dönüştürülmesinden rahatsızız. Özgürlük alanının otoriter devlet mantığı lehine her gün biraz daha kırpılmasından, daraltılmasından rahatsızız. Yüz yıldır bu coğrafyaya sadece düşmanlık ve nefret tohumları ekilmesine neden olmuş ve bin yıldır kardeşçe yaşayan halkları birbirinden uzaklaştırmış milliyetçilik cahiliyesinin, AK Parti’nin ‘tek başına iktidar olduğu dönem’de ağır ağır da olsa yaşanan bir sorgulanma-hesaplaşma sürecinin ardından, maalesef yeniden palazlandırılmasından çok rahatsızız.

Ve şüphesiz, AK Parti yöneticileri, kadroları ve savunucularının gayet iyi tanıdıklarına emin olduğumuz MHP ideolojisi ve pratiğini unutmuş görünen, konjonktürel hesaplarla unutmuş gibi yapan tutumlarından çok daha fazla rahatsızız!

Dünü Unutanlar Yarınlarda Unuttuklarıyla Tekrar Karşılaşırlar!

AK Parti yöneticileri, yetkilileri, sorumluları daha 3 yıl öncesine kadar MHP’nin kendilerine ne tuzaklar kurduğunu unutmuş olabilirler. CHP ile ‘ulusalcılık’ paydasında buluşup asker ve yargı bürokrasisini kışkırtan söylemleri nasıl dillendirdiğini; üniversitelerde başörtüsü serbestisi getiren anayasa değişikliği gerekçe gösterilerek AYM tarafından AK Parti hakkında kapatma davası açıldığında, üstelik de o anayasa değişikliğini birlikte gerçekleştirmiş olmalarına rağmen MHP’nin partinin kapatılmamasının bedeli olarak Tayyip Erdoğan’a siyasi yasak getirilmesini savunduğunu; CHP ve Gülen yapılanması ile birlikte Ekmeleddin formülüne sarıldığını; 17-25 Aralık’ı Yolsuzlukla Mücadele haftası ilan ettiğini hatırlamak işlerine gelmeyebilir. Tüm siyasi ufukları 15 Temmuz sonrasında Başkanlık sisteminden ibaret olanlar için bütün bunlar mazide kalmış şeyler sayılabilir.  

Ama biz böyle bakmayız, bakamayız!

MHP’nin 28 Şubat sürecinin başaktörü olduğunu asla unutamayız. Alternatifi de varken, DSP ve ANAP’la birlikte asker gölgesinde kurdukları koalisyonun icra ettiği İslami kimliğe düşmanlık siyasetinin ülkeyi nasıl bir cehenneme çevirdiğini unutamayız! Kendi içlerinden çıkan Sadi Somuncuğlu’nun, üstelik de FP ve DYP’nin de destek vereceklerini açıklamalarına rağmen, adaylığını engelleyip Ahmet Necdet Sezer’i 7 küsur yıl Çankaya’ya musallat ettiklerini unutamayız! Bu arada cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıkladığında Sadi Somuncuoğlu’nun, son günlerde dağda ulumasıyla gündem gelen Cemal Enginyurt adlı milletvekili tarafından Meclis bahçesinde nasıl saldırıya uğradığını da hatırlamadan edemiyoruz.

Biz politikacı değiliz. Konjonktürel hesaplarla ilkelerimize, kimliğimize ‘tali unsur’ muamelesi yapamayız. Bu yüzden de doğal olarak hadiseleri politikacılarla aynı düzlemden yorumlamayız. Ama politikanın da asgari bir tutarlılık içermesi gerektiğini söyleyebiliriz. Ayrıca sürekli zarar yazan bir ortaklığın kerametlerini kimselere sorgulatmama tavrının da saçmalığına dikkat çekmek isteriz.

2014 yerel seçimlerinde Ankara’da CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak girdiği seçimde Mansur Yavaş MHP tabanının da büyük desteğini almasına rağmen AK Parti karşısında kaybetmişti. 31 Mart 2019 seçimlerinde aynı Mansur Yavaş, MHP’nin aday çıkarmayıp AK Parti’yi desteklemesine rağmen seçimi kazandı. Yine 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan CHP ve MHP’nin ortak adayı olarak karşısına çıkan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu % 52 oy alarak yenmişti. Ama aynı Tayyip Erdoğan 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde MHP’nin desteğine rağmen ancak aynı oyu alarak ipi göğüsleyebildi.

Bunlar belki çok genel veriler, aradaki dönemde yaşanan farklı gelişmeleri, değişkenleri dikkate almadan değerlendirme yapmak yanıltıcı da olabilir. Ama tüm göstergeler somut bir gerçeğe işaret ediyor, MHP desteği AK Parti’ye bir şey kazandırmadı! Daha önemlisi de şu ki, Başkanlık sistemi ile birlikte kendisini MHP’ye muhtaç ve mâhkum konumuna düşüren AK Parti’nin MHP ile ortaklıktan siyasi avantaj anlamında ne elde ettiği meçhulken, kimlik, söylem ve icraat açısından bir hayli kirlendiği, hırpalandığı çok net görülebiliyor.

Zaten dağda ulumayı faziletli, örnek alınması gereken bir eylem olarak gören bir zihniyetle yol arkadaşlığının her adımda daha fazla kirlenme ve yıpranmadan başka bir sonuç vermesini beklemek hayaldir!

YAZIYA YORUM KAT

31 Yorum