1. YAZARLAR

  2. Koray Düzgören

  3. Mesele sadece saygısızlık olsa…
Koray Düzgören

Koray Düzgören

Yazarın Tüm Yazıları >

Mesele sadece saygısızlık olsa…

31 Ağustos 2007 Cuma 01:32A+A-

Askerlerin yeni cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yönelik, devlet geleneklerine ve genel saygı kurallarına aykırı davranışları eleştiriliyor.

Şimdiye kadar uygulanan devlet teamüllerinin aksine cumhurbaşkanının yemin törenine gelmeyişleri, yeni cumhurbaşkanı Gül'ün katıldığı törende onu selamlamayarak, 'cumhurbaşkanım' yerine 'cumhurbaşkanı' diye hitap ederek, mesafeli durarak tepki beyan etmek bunlardan birkaçı.

(Aslında bana kalsa askerler Meclis'e sadece görevleriyle ilgili bir konu olduğunda gelseler daha iyi. Bu 'cumhurbaşkanım, valim, komutanım laflarını da hiç hazzetmiyorum. Efendi-kul ilişkisini çağrıştırıyor.)

Askerin demokratik sürece karşı çıkmamakla birlikte Gül'ün cumhurbaşkanlığına bu çeşit tepkiler vereceği zaten bekleniyordu. Genelkurmayın siyasi partisi gibi görünen CHP, cumhurbaşkanının seçimi sırasında Meclis'e ve sonra da yemin törenine katılmayarak bunun işaretlerini vermişti.

Askerin nabzını tutma konusunda uzman olduğu söylenen bazı gazetecilere bakılırsa bu tavır devam edecek.

Askerin buna hakkı var mı? Demokratik siyasi iradeye ve Meclis'in kararına karşı böyle bir tepki beyanı devlet geleneklerine ve hatta hukukun genel ilkelerine uygun mu?

Tabii ki değil, ama bu kurumun adı unutmayalım ki, 'Silahlı kuvvetler.' Elinde, bu hiçe saydıkları iradenin sağladığı olanaklarla edinilen silahlar olduğu için onları haklı saymamızı istiyorlar.

Üstelik mesele sadece Gül'ün cumhurbaşkanlığına tavır koymak da değil.

Meclis'i oluşturan iradeye kuşkuyla bakıyorlar ama, bu iradenin bir bölümünü ise tamamen yok sayma gayretindeler.

Nitekim Genelkurmay, bu iradenin ayrılmaz bir parçası olan DTP'li milletvekilleriyle Meclis Başkanlık Divanı'nda görevli DTP'li üyeye Zafer Bayramı Resepsiyonu için davetiye göndermeyerek, 'milli irade'ler arasında bir ayrım yaptığını da belirtmiş oluyor.

Ne hakla ve cüretle?

Hani Türkiye milleti ve ülkesiyle ayrılmaz bir bütündü?!

Bu anlayışın nasıl bir şey olduğunu Genelkurmayın 30 Ağustos davetli listesine bakarak değerlendirelim.

Kutlama için 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e “eşsiz” davetiye gönderildi.

Yani cumhurbaşkanına, “Senin eşini istemiyoruz, getirme” denilmiş oldu.

Buna karşılık Hürriyet Gazetesi'nden çıkarılan Emin Çölaşan 30 Ağustos resepsiyonunun davetli listesine dahil edildi.

Birkaç gün önce yapılan Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanları devir teslim törenlerine, “Gül cumhhurbaşkanım değil” dediği için Erdoğan'ın “vatandaşlıktan çık” tepkisi gösterdiği Hürriyet yazarı Bekir Coşkun da davet edilmişti.

Bu törenler için ayrıca Milliyet'ten Fikret Bila, Kanaltürk'ten Tuncay Özkan ve Radikal'den Mehmet Ali Kışlalı'ya davetiye gönderildiğini gazetelerden öğreniyoruz.

Genelkurmayca makbul kabul edilenler bu isimler.

Bunlar arasında DTP'li temsilciler yer almıyor.

Peki bu durum sadece DTP'yi ve Kürt seçmenleri mi ilgilendiriyor? Bu -en hafifinden- saygısızlık sadece DTP'li milletvekillerine ve Kürt seçmenlere mi yönelik? Yoksa Meclis'i oluşturan iradenin tümüne mi yönelik?

Konu Meclis Başkanı Köksal Toptan'a soruluyor.

Başkan, “Davetiye listesinin kendisinde olmadığını, bu yüzden bir yorumda bulunmasının doğru olmadığını belirtiyor ve, “Nihayetinde davet sahibi biz değiliz” diyor.

Topu taca atıyor. Meclis'in haysiyetine sahip çıkıp yapılan saygısızlığa tepki koymak yerine, Meclis'i, halkın temsilcilerini sahiplenmekten kaçınıyor.

Oysa, “Zafer Bayramı kimin bayramı? Meclis'in bu bayramla bir ilgisi yok mu? Kim kimi nereye davet etmiyor? Ne hakla?” diye soramıyor.

“Halkın temsilcileri Zafer Bayramını kutlayamıyacak, o halkı siyasi tercihleri nedeniyle hor gören bir takım isimler protokolde yer alacak. Bu nasıl olur?” diye karşı çıkamıyor.

Karşı çıkmak ve Meclis'in de itibarını korumak yine bu dışlanan Kürt temsilcilere düşüyor.

DTP Grubu'nun sözcüsü Ahmet Türk, bu yaklaşımı doğru bulmadıklarını ifade ederek, Meclis'te grubu bulunan ve belli bir düşünceyi, belli bir kitleyi temsil eden bir partiye gösterilen bu tutumun yanlış olduğunu söylüyor ve 'Hep ağızlardan düşürülmeyen bölücülük kelimesinin aslında kimler tarafından yapıldığı ortaya çıkıyor' şeklinde konuşuyor. Haksız da değil.

Mesele Gül'ün cumhurbaşkanlığına tepki koyarken devlet geleneklerini ve protokol kurallarını ihlal etmekten öte milli iradeyi ciddiye almamakla ilgili.

Meclis bütün tartışmalara ve engelleme girişimlerine rağmen Gül'ü seçerek bu meseleyi hallettiğini düşünüyorsa çok yanılıyor.

Bugün DTP'li vekilleri saldırılardan koruyamayanlar yarın kendilerini de koruyamazlar.

Yeni Şafak Gazetesi

YAZIYA YORUM KAT