1. YAZARLAR

  2. Andrew Finkel

  3. Kimin yararına
Andrew Finkel

Andrew Finkel

Yazarın Tüm Yazıları >

Kimin yararına

28 Haziran 2011 Salı 18:35A+A-

Türkiye, son sürat bir seçimden çıkmışken, birdenbire kendini siyasi bir zincirleme kazanın ortasında buldu. Peki, nasıl oldu?

İki teori var. Britanya Başbakanı Harold McMillan’a, “Hangi şiddette bir rüzgârın hükümetini rotadan saptırabileceği” sorulduğunda o meşhur cevabı vermişti: “Olaylar evladım, olaylar.” Kadere boyun eğmeyen milletlerin bu bakış açısı, tarihi, gizli bir teşkilatın işi olarak gören milletlerinkinden çok farklı.

Benim tercihim McMillan ekolünden yana. Bana göre, hükümetin öncelikli görevi umulmadık olanı ummaktır; bu bir deprem, kapı komşunda bir devrim ya da bir mahkeme kararı olabilir. Öte yandan, rastlantıdan daha ziyade komploya inanan ve işler yolunda gitmediğinde suçu birtakım karanlık kimselere atmaktan mutlu olan bir ülkede yaşadığım için bu ironiyi anlıyorum.

Yaşanan son krize bakalım. Bir kere ‘kriz’ kelimesini kullanmak yerinde olur. Günlerdir manşetlere çıkan haberleri burada tekrarlamayacağım elbette. Türk demokrasisi baldırına sağlam bir tekme yedi. On binlerce seçmen, seçilmelerine rağmen Meclis’e girmeleri engellenen muhalif adaylara oy verdi. Bağımsız adaylar arasından seçilebilmek için büyük engelleri aşan Hatip Dicle’nin kendi aldığı oylarla, karşı olduğu aday seçilecek.

Bu, dürüst bir seçim yapılmasını sağlamakla yükümlü kamu kuruluşu Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) bir şekilde çuvalladığı anlamına geliyor. Bunu kasten mi yaptı, yoksa içinde bulunduğu sistem çoktan çöktüğü için mi?

Kâinatın komplocu yaklaşımına göre, Türkiye’de siyasi sürece tuzak kuruldu. O zaman da şöyle sormak gerekiyor: Kim tarafından? Bu soruyu cevaplamanın klasik yolu bir başka soru sormak. “Kime yarar”ın Latincesi “Cui Bono”, komplo teorisyenlerinin kördüğümlerini çözmek için kullandığı bir tür standart bıçak.

Bu mevcut karmaşa içinde “Cui bono”yu sorun! Cevabı kesinlikle “Hiç kimse” olacaktır.

Milletvekili sayısını 330’a çıkarma ümidiyle birkaç vekil daha koparmaya çalışan AK Parti’yi suçlayanlar olabilir. Fakat bu, çok anlamlı değil. Bir hafta önce herkes AK Parti ve Başbakan’ın müthiş seçim zaferinden söz ediyordu. Şimdiyse insanlar karmaşaya batmış bir ülkeden söz ediyor. Hükümetin yeni anayasa oluşturma fikri şimdi gerçek dışı görünüyor, Kürt meselesini çözme vaadi ise kötü bir şaka gibi. AK Parti’nin yurtdışındaki, yüksek bir oy oranıyla iktidara gelen baskın güç imajı bozulmadı ama fena halde 
zayıfladı.

O zaman, bu karmaşanın sorumlusu AK Parti’nin muhalifleri olmalı. BDP’yi YSK ile aynı kulvarda olmakla suçlayan insanlar bile gördüm. Ama bu daha da saçma. Seçim yasası BDP’nin önüne, olabilecek her türlü engeli koydu. Ceza Kanunu, BDP’nin destekçilerini hapse atmaya çalışıyor. Hatip Dicle’yi zorla bağımsız aday olduğu, partisini de, mahkeme kararı açıklanmadan önce onu suçlu ilan etmediği ve aday olmasını reddetmediği için suçlayarak adil yargıya karşı geliyor.

Geriye bir tek sanık kalıyor: Ergenekon. Ama hâlâ çok saçma. Eğer Ergenekon bu kadar zeki olsaydı, hükümeti çoktan devirmişti bile. Herşeyin sorumlusu olarak Ergenekon’u gösterirseniz, aslında onu hiçbir şeyle suçlamamış olursunuz.

McMillan bakış açısıyla bu, ‘kazaya davetiye çıkarmaktır’. Eğer arabayı yanlış yönde sürerseniz, duvara tosladığında da şaşıramazsınız. Sigortanız da yoksa, faturasını kendiniz ödersiniz. Yüzde onluk seçim barajının anti-demokratik olduğunu herkes biliyor ama hiçbir hükümet –kısa bir süre önce Anayasa referandumuna giden bir hükümet bile– yasayı değiştirmeye tenezzül etmedi. Düşüncelerini ifade ettikleri için insanları hapse atmanın yanlış olduğunu herkes bilir ama o yasalar hâlâ kanunda var. Eğer insanları, mahkûm edildikleri için değil de, bitmek tükenmek bilmez bir soruşturma kapsamında içeri tıkarsanız, sistemin çökmesine de şaşıramazsınız. Benzer bir şekilde, eğer cezaevindeki insanları aday göstermek yanlışsa, o zaman milletvekili dokunulmazlığının da çoktan kaldırılmış olması gerekir.

Dolayısıyla, eğer “Cui bono”nun yanıtı “Hiç kimse” ise, o zaman “Ortalığı toplamak kimin yararına olacak” sorusunun yanıtı da “Herkes” olur. Hükümet yüzde 50 oy oranıyla iktidara geldiğine göre, buna öncülük edecek olan da onlar olmalı.

TARAF 

YAZIYA YORUM KAT