1. YAZARLAR

  2. Taha Kıvanç

  3. Kaset koleksiyoncusu
Taha Kıvanç

Taha Kıvanç

Yazarın Tüm Yazıları >

Kaset koleksiyoncusu

23 Eylül 2008 Salı 06:09A+A-

Son gözaltına alınanlardan biri 28 Şubat'ın simge isimlerindendi; ben henüz onun rolünden habersiz, “Bütün bunlar tezgâh” diye yazarken, birileri “Gözümüzle gördüğümüz şeyi bile farklı yansıtıyor, komplocu bu” diye üstüme üstüme geliyorlardı.

Şimdi o dönemin kahramanlarının birer kukla olduğu daha iyi görülüyor. Kuklacı o simge isimdi işte.

Kuklacı bir kaset koleksiyoncusuymuş aynı zamanda; yalnızca 'irtica' kasetleri toplayıp kanallara servis etmiyormuş, elinde önemli kişilerin kimsenin görmesini istemeyecekleri türden görüntüleri de varmış... Ne zaman paraya ihtiyacı olursa yaklaştığı önemli kişiden istediği kadarını koparabiliyormuş...

28 Şubat, bir yönüyle, kasetler savaşıydı... Hemen her gece bir ekranda RP'lilerin eski konuşmalarının kasetleri yayına sokuluyordu. RP'lilerin bu kadar konuşmaya ve konuştuklarını kasete almaya meraklı olduklarını ekranlarda gördüklerim sayesinde bir kez daha öğrenmiştim.

“Bir kez daha” dememin sebebi şu: Bir keresinde bir gençlik örgütünde konuşmaya davet etmişlerdi, bir keresinde de Almanya'da düzenlenen bir panele katılmıştım; her ikisinde de kameralar harıl harıl çalışıyordu. Konuşmalarım yeterince 'radikal' bulunmamış olmalı ki, onlardan başka davet almadım.

Almanya'daki panelde, insanların ülkelerinden uzaktayken gevşediğini, başka türlü asla söylemeyeceği şeyleri birbiri ardına konuşmasına sokuşturduğunu görüp çok şaşırmıştım. Paneller radikallik yarışıydı sanki.

Köln kentindeki bir kitap fuarında ünlü hatiplerin kasetleri de satılıyordu; panellerde bazılarını dinlediğim hatiplerin... Birçok ünlü hatibin durumunu anlamakta zorlandım: Panelde kullandığı ismi başka, kasetlerde yazan ismi başkaydı... “Esas ismiyle konuştu, kasetlerdeki takma ismi” diye fısıldamışlardı kulağıma...

Bir şeyi merak etmiştim: Herkese açık bir kitap fuarında satılan kasetler istihbarat örgütlerinin de ilgisini çekmez mi? İstihbarat örgütlerinin elinde kasetlerin varlığı sonradan ortaya çıktı.

Ergenekon dalgalarından birinde tutuklanmış birinin de son dalganın içeriye savurduğu arkadaşı gibi 'kaset koleksiyoncusu' olduğunu öğrenmiştim. 1997 yılında ekranlara çıkarılan kasetler resmi ellerin teslimatı idiyse, 2000 yılı dolayımında yeniden piyasaya sürülenler bir kasabada yaşayan 'kaset koleksiyoncusu' tarafından sağlanıyordu. Adamın evinin dört duvarının değişik yerlerden toplanmış veya satın alınmış kasetlerle dolu olduğunu duymuştum. Kulağıma fısıldandığına göre, adam bayağı servet sahibi olmuştu...

Aynı adamın resmi bir makam tarafından maaşa bağlandığı gazetelere yansıyınca bu yüzden çok güldüm. Öyle üç-beş kuruşa yüz veren biriymiş demek ki...

Bir ara servisi yapan koleksiyoncu ile kanalında yayınlayan 28 Şubatçı arasında kavga da çıktı. Uzanlar'ın kanalına transfer olan televizyoncu 2000 yılında birbiri ardına kaset yayınlıyor, koleksiyoncu bundan memnun olacak yerde mızmızlanıyor, televizyoncuyu 'gericilerle işbirliği yapmak' ile suçluyordu... Kaset 1993 yılına aitmiş ve suçu cezalandıran yasa maddesi beş yılda zaman aşımına uğradığı için, kasetteki kişiyi cezalandırmak artık mümkün değilmiş…

O sırada biri kulağıma, “Televizyoncu kendisinden parayla almak yerine DGM'nin el koyduğu kasetleri bedava kullanmış” diye açıklamıştı durumu.

Bu konuyu aklıma getiren, geçen akşam kanalın birinde yayımlanan eski bir kaset oldu. Yine 1990'lı yılların başlarında yapılan bir konuşmanın kaseti... Yayınlayan kanal 2000 yılındaki aynı kanal. Yayınlayan televizyoncu da sahip değiştirdikten sonra aynı kanala geçen aynı televizyoncu...

Demek ki, 2000 yılında kendisine kaset sağlayan kişinin itirazı üzerine yayınlamaktan vazgeçtiği eski kasetleri yeniden fırına veriyor...

Veriyor da ne oluyor? İlgi uyandırmayı beceremiyor.

Artık ortalıkta kaset de kalmamış olmalı. Bildiğimiz sıradan kasetlerin ömrü sınırlı çünkü; bilemedin en fazla on yıl sonra bozuluyor, izlenemez hale geliyor. Dijital formata çevrilip CD veya DVD'ye dönüştürülmediği takdirde, o eski kasetlerin koleksiyon değeri de bitiyor.

Ara sıra eski yazılarıma göz atmam gerektiğinde, her birkaç yılda bir işlediğim konulardaki çeşitliliğin arttığını, ilgi alanımın genişlediğini, hatta üslubumun bile değiştiğini fark ediyorum. Normal olan da bu... Oysa kaç yıldır piyasada 'gazeteci' kimliğiyle dolaşıyorsa o kadar yıl boyunca hep aynı kasetleri ekrana taşımakta beis görmeyen niceleri var.

Kasetler eskiyip bozuluyor, kullandıkları piyonlar işlevsiz kalıp cezaevlerini boyluyor, onlar aradan geçen bunca yıla rağmen kasetçiliğe devam ediyorlar.

Etsinler bakalım.

Yeni Şafak gazetesi

YAZIYA YORUM KAT