1. YAZARLAR

  2. Hüseyin Öztürk

  3. İyilerin ölümü barışa davettir tartışmaya değil
Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Yazarın Tüm Yazıları >

İyilerin ölümü barışa davettir tartışmaya değil

27 Mayıs 2009 Çarşamba 04:33A+A-

Bütün dünyada iyilerin ölümü, içinde yaşadıkları topluma barış getirir, dayanışma getirir, tartışmaya sebep olmaz. Bir ölüm, barış yerine kavga çıkarıyorsa, ölen kişinin kimliğine, kişiliğine, nasıl yaşadığı ve nasıl yaşanmasını istediğine bakmalıdır.

Aziz milletimizin hiçbir değer yargısını paylaşmayan, insanca herhangi bir sosyal yarasına merhem olmayan, toplumun dini ve milli değerlerine karşı devamlı ateş püsküren ve her zeminde hakaret etmeyi maharet sayan Türkan Saylan’ın arkasından, herhalde bu milletin ah edip vah etmesi beklenemezdi.

Aklı başında olan, mantığını, zekâsını, hafızasını, muhakemesini yerli yerinde kullanan, nasıl bir ülkede ve nasıl bir halk içerisinde yaşadığını bilen, yediği ekmeği, içtiği suyu inkâr etmeyen kim olursa olsun, ilgili şahsın hakkında asla olumlu bir kanaat beslemesi mümkün değildir.

Hal böyle olunca, eğer hâlâ birileri meseleyi kaşıyor ve gündemde tutuyorsa, o insanların iyi niyetli olduklarını düşünmek safdillik olmaz mı? “Halep oradaysa arşın burada” derler. İlgili bayanın yaptıkları ve yapmak istedikleri gün gibi ortada değil mi?

O zaman herkes doğru oturup, doğru konuşmalıdır. Madem bu şahıs bir kısım çevrelerin savunduğu ve sevdiği kadar önemli işler yapmış ve kayda değer hizmetlerde bulunmuşsa niye toplumun küçük bir kesimi dışında diğer kesimler kabullenmiyor?

Cenazesine katılanlara baktığımızda kaç kişinin toplumla ve toplumun değerleriyle barışık insanlar olduğunu görebildik. Hakkında savunma yapanların hangi biri, bu memleketin insanlarıyla dayanışma ve sevgi içerisinde yaşamaktadır? Niye daha ölür ölmez tartışmalar başladı da kimse arkasından rahmet okumadı, iyiliklerini sayıp dökmedi.

Rahmet deyince aklıma geldi. Bizim kültürümüzde, medeniyetimizde ve dini- milli geleneklerimizde, ölen kişinin arkasından, dualar, Fatihalar, mevlid-i şerifler ve daha da önemlisi hatimler indirilir. Bugüne kadar böyle örnekleri binlerce defa gördük. Hatta yüzyıllar ve yıllar önce vefat etmiş insanların arkasından hâlâ aynı görevler ifa edilir.

Peki, çağdaş yaşam adına, yetişmesinde, büyümesinde hiçbir emeği olmayan yüzlerce ailenin kızlarının nerede yatması, nerede kalması ve nasıl kullanılması gerektiğine karar veren malum hatunun arkasından hiç Fatiha okuyan olmuş mudur? Okumayı bilen varsa tabii.

Cenaze namazını kıldıran İhsan Özkes adlı emekli hocanın bile samimi bir şekilde dua ettiğini ve Fatiha okuduğunu sanmıyorum. Çünkü hoca bilir ki, cenaze namazının arkasından; “Ey Cemaat bu kişinin dini bütün biri olduğuna şahitlik eder misiniz?” diye sorulur. “Evet” diye şahitlik edenler, nasıl yüzleri kızarmadan yalan söylediler. Ayrıca bile bile yalan söyleyince şahitlikleri kabul mü edilecek? Kimi kandıracaklarını zanneder bu şahıslar.

Sözü uzatmayalım ama meselenin iç yüzünü de atlamayalım. Ölen kişinin ne halde yaşadığını ve milleti ne halde yaşatmak istediğini göre göre lades yapmak, akıl ve vicdan işi değildir. Bu sebeple de kadın üzerinden tartışmaların uzaması topluma zarar vermektedir.

Nasıl olsa eninde sonunda mahşer günü herkes layık olduğu şekilde hesabını verecektir. Kimse kimsenin hesabını ne bu dünyada ne de öbür dünyada ödeme hakkına ve yetkisine sahip değildir. Herkesin defteri kıyamet günü önüne gelecek ve “Haydi bakalım şu defterde yazılanların hesabını ver” denilecektir. Bu gerçeğe iman Müslümanlığın gereğidir.

O gün ne bir annenin çocuğuna, ne bir babanın eşine, ne de herhangi bir akrabanın veya hükümdarın kimseye gücü yetmeyecek; her fert, kendi hesabıyla baş başa kalacaktır. İyiler hakkında iyilerin yaptığı şahitlik dışında hiçbir şahitlik kabul edilmeyecektir.

Müslümanların kitabı Kur’an-ı Kerim’de böyle yazılıdır. Bu gerçeği cenaze namazı kıldıran ilgili hoca da bilmektedir. Allah kimseyi yanıltmasın ve şaşırtmasın. Maalesef yanılmış ve şaşırmış olanların dilleri, gerçekler karşısında böyle zaaflara uğruyor.

Tabii yanılmışlık ve şaşırmışlık üzerine ısrar etmek de yine kişilerin kendi bileceği iştir. Bu dünya bir seçim meydanıdır. Doğrular ve yanlışlar, aklıselim insanların anlayacağı dilde ve şekilde beyan edilmiştir. İsteyen doğruları, isteyen yanlışları kabul eder. Tercihlerin sonucu, hesap gününde ortaya çıkacaktır.

Bize düşen dua etmektir. “Allah isteyip dileyen herkesi, Türkan Saylan’la birlikte haşretsin ve o neredeyse yanından hiç ayırmasın.” Amin.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT