1. YAZARLAR

  2. Fikret Ertan

  3. İran'ın füzeleri: Şahinlerden Şahaplara
Fikret Ertan

Fikret Ertan

Yazarın Tüm Yazıları >

İran'ın füzeleri: Şahinlerden Şahaplara

13 Temmuz 2008 Pazar 04:26A+A-

Herhalde 20 yıl kadar oluyor; Ankara'da Türkiye'nin ilk Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı (İDEF) düzenlenmişti.

Ben de bu ilk fuarı mutlaka görmek, intibalarımı yazmak için bir değil, iki defa bu fuara gitmiş, bütün gösterileri izlemiş, katılan bütün ülkelerin silah pavyonlarını gezmiş, yetkililerden bilgi almış, bu arada kilolarca katalog da toplamıştım.

Bu fuarda merakla gezdiğim pavyonlardan birisi de İran İslam Cumhuriyeti pavyonuydu. Tüfek, bomba gibi klasik silahların yanında bir de füze sergileniyordu burada. İki-üç metre boyunda, 30-40 santimetre çapında bir boru görünümündeydi bu füze. Sanırım adı da 'Şahin'di. O zaman 'Şahin'i ilginç bulmuş ama fazla etkilenmemiştim.

Bugünlerde işte bu 'Şahin', İran'ın füzeleri ile ilgili bu hafta içinde çıkan tartışmalar dolayısıyla aklıma ve gözümün önüne geliverdi.

İran, bugün 'Şahin'i hâlâ yapıyor mu yapmıyor mu, bilmiyorum ama bu ülke artık 20 yıl önceki o ilkel diyebileceğimiz 'Şahin füzeleri'ni çoktan aşmış bulunuyor, çevresindeki ülkeleri korkutan oldukça kaliteli ve müessir modern balistik füzeler yapıyor, karşısına çıkan bütün engellere rağmen.

Bunlar en başta Şahap adı verilen uzun menzilli ve hızlı balistik füzeler. Şahaplar da 1-2-3 olarak 3 sınıfta imal ediliyor. Mesela bunlardan Şahap-3 bugünlerde İran'ın Devrim Muhafızları (Pasdaran)'nın bu hafta içinde yapılan Büyük Peygamber tatbikatı sırasında tatbikat atışları dolayısıyla bugün dünya gündeminin en üst sıralarına çıkmış bulunuyor.

Pasdaran'ın çarşamba 9, perşembe de 4 ya da daha fazla sayıda attığı Şahapların en son modeli olan Şahap-3B'nin menzili 2 bin-2 bin 500 km civarında ve bu da şüphesiz İran'ın füzeleriyle hem İsrail'i ve hem de Ortadoğu'daki Amerikan hedeflerini menzili içine aldığı anlamına geliyor. Bu yüzden her iki ülke de endişe duyuyor.

İran, bugün hasımlarını rahatsız eden balistik füze kabiliyetine durup dururken sahip olmayı da istemedi doğrusu. Bu konuda İran-Irak Savaşı sırasında mecburiyetten dolayı karar verdi. Irak, bu savaşta İran'ın sivil ve askerî hedeflerine yüzlerce Scud ve başka füzeler attı. Bunlardan birine ben de şahidim. 1987 yılında Tahran'da savaşı izlemek üzere bulunduğum sırada gece 50 metre kadar ötemde patlayan ve göğü bir anda kızıl bir ateşle aydınlatan Scud füze patlamasını hâlâ unutamam mesela.

İran, işte bu savaş sırasında Kuzey Kore, Libya ve başka ülkelerden yüzlerce Scud almak zorunda kaldı ve böylece balistik füzelerle tanışmış oldu; sonra da kendi imkanlarıyla bunları tadil etti, bunlara başka kabiliyetler ilave etti; o zaman kurduğu küçük birimiyle kendi balistik füze sanayiinin temellerini attı; sonunda da gayretinin, çalışmasının meyvesini, bugün birçok ülkeyi korkutan kendi milli füze sanayiini kurarak toplamış oldu.

Diğer yandan, sadece karadan-karaya atılan füzelerden de ibaret değil bugün İran'ın füze sanayii; denizden-denize atılan hızlı füzelerde de İran hayli mesafe kat etmiş bulunuyor. Bunu da geçmiş yıllarda yapılan tatbikatlardaki atışlardan biliyoruz.

İran, anlattığım gibi yaklaşık 20 yılda başta çevre ülkelerin olmak üzere birçok ülkenin çekindiği, korktuğu bir füze sanayiini kuran, geliştiren bir ülke oldu ve bunu da gizli-açık ambargolara, baskılara, çeşitli milletlerarası manevralara rağmen yaptı. Bu sanayiyi kurarken bunun altyapısı olan bilimsel temeli de iyi attı. Bugün İran, önceleri dış yardım almış olsa da artık füzeler konusunda kendi bilim ve teknolojik altyapısına sahip bir ülke sayılır. Ayrıca, füze sanayiine paralel olarak yine aynı süre içinde bugün bir dünya meselesi haline gelen milli bir nükleer sanayisini de kurmuş bulunuyor.

İran, Şahinlerden Şahaplara uzanan çetin yolu sadece 20 yıl içinde almış bulunuyor. Bu, nereden bakılırsa bakılsın büyük bir başarı elbette...

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT