1. YAZARLAR

  2. Duran Kömürcü

  3. İlişkilerimiz
Duran Kömürcü

Duran Kömürcü

Yazarın Tüm Yazıları >

İlişkilerimiz

07 Aralık 2009 Pazartesi 02:14A+A-

Huzursuz ve tedirginim. Yaşadığımız hayatın rahatlığını düşünürken ahireti unutmaktayız. İbadetlerimizi laik düzenin tarif ettiği, iyiye, güzele ve doğruya hasretmiş durumdayız. Allah’ın istediği sırat-ı müstakimin bu olup olmadığına eğilmiyoruz. İşimize geldiği gibi yorumluyoruz.

Yaşadığımız hayatın içinde bulunan ibadetin sadece namaz, oruç gibi ibadetler olduğunu sanıyoruz. Allah’ın ne istediğini düşünmüyoruz. Kendimizi de buna şartlandırıyoruz. Kâfir, fasık ve münafık bir sistemden sırat-ı müstakim yolu çıkmayacağını düşünmüyoruz. Dünya hayatının rahatlığında ahiret hiç aklımıza gelmiyor.

Müslüman, iki hayatı için vardır. Dünya hayatını yaşarken, ahiretin tarlasının dünya olduğunu unutuyoruz. Ahiretin nelerle kazanılacağının üzerinde düşünmüyoruz. Rızayı bari yolunun dışındaki hiçbir yol çıkış yolu değildir. Çıkış yolu Kur’an yolu ve sünnet yoludur. Kur’an emirlerini ikinci plana atarak ahiret kazanılmaz. Ahireti kazanmanın yolu Allah’ın Kur’an’da bildirdiği yoldur. Bu yol da İslami bir düzenle sağlanır. Müslümanların düşünce ve amelde bu yolda olması ile mümkündür. Biz ise İslami bir hayatı değil, düzen içindeki hayatımızı düşünüyoruz. Düzenin ise İslami olup olmadığına kafa yormuyoruz. Beşeri sistemler içinde İslam kalmak arzusundayız. Bu anlayış ise İslam’da yoktur.

İslam’da Allah’a kulluk vardır. Sadece ve sadece O’na itaat vardır. Allah:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygamberine itaat edin, sizden olan emir sahiplerine itaat edin.” (Nisa 54)

Buyururken bizim gündemimizde Allah ve Resulü’ne itaat vardır. O da arzu ettiğimiz yönde yorumlanır. Sizden olan emir sahipleri yoktur. Gündemimizi hiç ilgilendirmez. Kim kime itaat edeceğinin, kimin adına itaat edildiğinin farkında değil.

Tedirginliğim burada başlıyor. Biz Müslümansak, Allah da böyle emrediyorsa, emir sahipleri üzerinde neden durmuyoruz? Demokrasi, laik ve cumhuriyet sistemleri bizi temsil ediyor mu? Bizden mi? Hedefi beşeri sistem olan bu sistemler müslümanı temsil yetkisini nereden alıyor? Çıkış noktaları Allah’ın haramlarını helâl saymak olan bu sistemler Allah’ın emrettiği emirler yerine geçer mi? Müslümanlar bu çarkın dönmesinde rol alabilir mi? Bu sorulara müslümanın cevap bulamaması beni tedirgin ediyor.

“Rahatım, çünkü Müslümanım” diyenin hayat damarı Kur’an’dır, Kur’an’a sarılmaktır. Bunu gündeme taşıdığım için de rahatım. İnsanların kınaması, “Senden başkası yok mu?” demeleri beni ırgalamıyor. Beni, Müslümanın hayatını ilgilendiren bütün meseleler ve ilişkiler ilgilendirir. Müslümanın beşeri sistemler karşısındaki dik duruşları, İslami bir sistemi istemeleri ilgilendirir.

Cenab-ı Allah, yüce peygamberi Muhammed Mustafa’ya hitaben:

“Sana beyat edenler ancak Allah’a beyat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların eli üstündedir. Şu halde kim ahdini çözerse, kendi aleyhine çözmüş olur. Kim de Allah ile sözleştiği şeye vefa ederse, Allah da ona büyük ecir verecektir.” (El-Fetih 10)

Buyruğunun vefa bölümü ilgilendirir. Müslümanların birbirleriyle olan ilişkileri ilgilendirir. Siyasi otorite ile olan ilişkileri ilgilendirir. İslam’ın hükümlerine razı olmaları ilgilendirir. Müslümanın Müslümanca tavır alması ilgilendirir.

Bütün bu ilişkilerin sırat-ı müstakim yolunda olmasını sağlayan sizden olan emirlere beyat ilgilendirir. Onsuz İslam hayat bulmaz. Onsuz Müslüman Müslümanlığını konuşamaz. Beşeri sistemlerin Müslümanı tahrif etmesinin önüne geçilemez. Çıkış yolu, Kur’an, sünnet ve sahabi yoludur. Sapma, sapıtmaların, yaşadığı hayatı İslam sanmaları vesile olur. Allah’ın Resulü:

“Allahü Teala’ya isyan olan yerde mahluka itaat yoktur. İtaat ancak maruftadır.” (Ebu Davud, Cihat; Nesa-i Beyat)

Allah’a inanan, ahirete iman edenin ilişkisi sadece Allah iledir.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT