1. YAZARLAR

  2. Osman Atalay

  3. Hizbullah’ın Suriye’de bulunması trajik bir Kerbela vakasıdır
Osman Atalay

Osman Atalay

Yazarın Tüm Yazıları >

Hizbullah’ın Suriye’de bulunması trajik bir Kerbela vakasıdır

28 Mayıs 2013 Salı 07:16A+A-

Suriye’de yaşanan iç savaş bütün şiddetiyle devam ederken, Hizbullah lideri Hasan Nasrullah’ın taraftarlarına Suriye’de rejiminin yanında olma gerekçesini, “Şam düşerse Hizbullah ve Kudüs’ü kaybederiz” şeklinde ifade etmesi çok kararlı bir mesajdı.

Humus ve ilçesi Kuseyr’de yaşanan savaşa Hizbullah’ın açıkça destek vermesi Sünni ve Şii mezhep gerilimini, Lübnan’ın Trablus şehrinde bir hafta devam eden çatışmaya dönüştürdü.

Suriye’de iç savaş rejimin, ülkenin kuzeyinde çok önemli şehirleri askeri tesis ve hava alanlarını kaybetmesiyle çok şiddetli bir sürece girmesine sebep olmaktadır.

 İLK DEFA İRAN VE HİZBULLAH HEDEF ALINDI

Geçtiğimiz hafta İslam Alimler Birliği, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı yaptığı basın açıklamasında, Banyas ve Kuseyr’de yaşanan çatışmalarla ilgili ilk kez İran ve Hizbullah’ı hedef aldı.

Bu durum Arap İslam dünyasında ilk kez İran ve Hizbullah’a karşı resmen cephe alındığını göstermektedir.

Hizbullah’ın Beşşar’ın yanında savaşma kararı almak zorunda kalması İslam dünyası için yeni trajik bir Kerbela vakasıdır.

Suriye’de yaşanan katliamlara Arap ülkeleri, İktidarları ve ulusal çıkarları açısından yaklaşmaya çalışınca 100 bin insan hayatını kaybetmiş oldu.

CENEVRE TOPLANTISINDAN KARAR ÇIKMAZ

Suriye’de gelinen noktaya baktığımızda ABD, Rusya ve Fransa, Suriye’nin yeni gerçekliğine alışmak için Paris’te bir araya geliyor.

2. Cenevre toplantısı, Rusya ve ABD’nin zavallı Suriye muhalifleriyle kedinin fare ile oynamasına benziyor.

 Bir yanda ABD, Suud-i Arabistan, Katar diğer yanda ise Rusya ve İran, Suriyeli muhalifler üzerinde tam saha pres ve etki politikalarıyla adeta Suriye’yi çözümsüz ve kaos ortamına mahkum ettiler.

Suriye savaşının düğüm noktası Kuseyr çatışmasında yoğunlaşırken, gelinen noktada Suriye’nin artık iki parçaya doğru bölünmeye başladığı gerçeğini kabul etmemiz ve ona göre yeni pozisyonlara hazırlıklı olmamız gerekiyor.

Suriye direnişinin yanında olduğunu ilan eden devletler diplomasi ve insani yardımla değil, fiziki, siyasi, maddi ve manevi bütün şartlarla yanında olmalıydı.

İran ve Rusya, Suriye’nin iç ve dış siyaseti ve güvenlik mekanizmalarında en az 30 yıldır sıcak temas halindedir.

Bu iki devletin Suriye savaşındaki argümanlarının çok güçlü olduğunu unutmamak lazım.

Rusya ve İran gelinen noktada Suriye jeopolitiği üzerinden asla çıkarlarını kaybetmek istemeyecek ve mevcut durumda Suriye’nin ikiye bölünmesi bir nebzede olsa İran, Hizbullah ve Rusya çıkarlarını zarara uğratmayacaktır.

Esed, kuzeyde kaybettiği bölgelerden çekilirken, 7 aydan beri ülkenin yönetimini Batı sahil bölgesine taşımaya başladı.

Birçok bakanlık ve askeri lojistiğini Lazkiye ve Tartus şehirlerine taşımıştır.

Cenevre toplantısının bugüne kadar gerçekleşen ve hiçbir sonuç alınamayan Suriye Dostları Toplantıları’ndan bir farkı olmayacaktır.

Başta ABD ve Rusya olmak üzere körfez ülkelerinin birçoğu Suriye muhalefetinin asla güçlü olmasını istemediler ve iki yıldır provoke edilerek, başarısızlığa mahkûm edildi.

Onlar; İslamcıları pasifize edip, laik bir muhalefet oluşturma çabasındadır.

ABD, Suriye meselesinde asla Türkiye ile aynı paralelde olmadı ve sürekli Türkiye’yi oyaladı.

ABD, Esed’siz ve İslamcısız Suriye isteğini hiç gizlemedi.

Türkiye, Suriye politikasını artık iki parçalı Suriye gerçeğine göre kurgulamak zorundadır.

Suriye en çok Irak’a benzeyecektir.

Kuzey, Doğu ve Güney Batı yeni Suriye coğrafyası, 12 aydır bu minvalde şekillendirilmeye çalışılıyor.

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT