1. YAZARLAR

  2. Melih Altınok

  3. Genç ölümlerinden sorumlusunuz
Melih Altınok

Melih Altınok

Yazarın Tüm Yazıları >

Genç ölümlerinden sorumlusunuz

19 Temmuz 2011 Salı 10:37A+A-

Son olarak Van’da 18 yaşında bir kız çocuğu ateşe verdi kendini. Adı Evrim, Bu vahşi ritüel Kürt gençleri arasında ne yazık ki adeta bir moda gibi yayılıyor.

Çok açık söylüyorum, Kürt siyasal hareketinin gediklilerinin “dizginlemekte zorlanıyoruz” diyerek öne ittikleri bu gençlerin bedenleriyle kamuoyuna verilen “mesajdan” bizler kadar rahatsız olduklarını düşünmüyorum.

Öyle ya, insanların umutlarını tüketmek için ellerinden geleni yapanlar, gençlerin gün gibi ortada olan bu akıbetine bir kuru “yapmayın”la engel olamayacaklarını düşünemezler mi?

Can Yücel’in dediği, 90’ların üzerine çektikleri o süngerden sıkılınca kan damladığı halde, sabah akşam “AKP döneminde Kürtlere ve siyasilerine karşı tarihin en kapsamlı imha operasyonu yürütülüyor” demelerinin, hükümetin bölgeye “katliam” için otoban yaptığı zırvalıklarına prim vermelerinin nasıl bir sonuç doğuracağını düşünüyorlardı ki?

Tabii, “Kemalist kişilik bozukluğundan” mustarip ulusalcılar gibi “PKK olmasıydı sen yine olurdun ama baban kim olurdu bilemezdin” noktasına gelen, demokratik özerklik ilanının meşruiyetini Mustafa Kemal’le sağlamaya çalışacak kadar komikleşenler dünü manipüle etmeye mecburlar.

Evet, adeta tragedyadaki cadı korosu gibi felaket tellallığı yapan bu arkadaşlar, tıpkı karşısında konumlandıklarını iddia ettikleri ceberut ulus-devletin yaptığı gibi, Kürt gençlerine “tek yol silah” düsturunu ezberletmek için dünü hafıza kutularında imha ediyorlar.

PKK’nin silahlı mücadeleye aralıksız devam ettiği 2000 yılı başına kadar olan sürede Kürtlerin her geçen gün daha fazla baskı gördüğünü, çatışma sürecindeki kazanımların, son on yılda yaratılan çözüm ikliminin, barışın baharının meyveleri yanında devede kulak kaldığı gerçeğini gizlemeye çalışıyorlar.

Ceberut devletin ancak ve ancak silahla ıslah edilebileceği amentüsüne halel gelmesinden korktukları için, silahı reddeden Kemal Burkay’ın Özgürlük Yolu’nun, Diyarbakır’da ve Ağrı’da belediye başkanlıklarını kazandığını hatırlatacak ne kadar muhalif demokratik Kürt fraksiyonu varsa düşman ilan ediyorlar, bazen daha da ileri gidiyorlar.

Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesini gerekçe gösterip tek ve meşru diyalog zemini olan parlamentoyu boykot ediyorlar ve hükümet çözüm için cesur bir irade ortaya koysun diyorlar. Ancak hükümet, Kürt açılımının başlarında büyük bir risk alıp milliyetçi muhalefete rağmen Habur’dan girişleri organize ettiğinde Sayın Dicle’nin Baykal’a “Hükümet teröristlerle Habur için görüştü” pasını vermesinin mantığını tartıştırmıyorlar bile.

Egemen Kürt siyasetinin temsilcileri gençlerin ölümünden rahatsız olduklarını göstermek istiyorlarsa fırsat önlerine geldi işte.

Bugüne değin savaşın sürmesinin “Öcalan realitesinden” kaynaklandığı sakızını çiğneyenler, şimdi pekâlâ, İmralı’nın görece olumlu çözüm iradesini dinamitleyen Kandil’e, yine Öcalan’ın Kürt halkı üzerindeki meşruiyetine dayanarak bir of çekebiliriler değil mi?

Ha, “Öz canım kurban, vay ben ölim” falanlara da karnımız tok, söyleyelim. Net bir “öldürmeyeceksin” çığlığı, yeter ki anlaşılır olsun, kâfi.

 



Kim bu adamlar?

Dönüşüm sürecine engel olmak isteyen statüko, seçim hezimetinin ardından CHP kozunu şimdilik rafa kaldırdı. Dün olduğu gibi gözünü PKK çevresine dikti.

BDP’li vekillerin Meclis’e dönmesi için müzakereler sürerken “diyalog sürmeli” mesajı veren Öcalan’ın geçen çarşamba avukatlarıyla görüşmesi komik nedenlerle ötelendi. Bir gün sonra DTK bayram değil seyran değil üstelik de Öcalan’ın “ertelenebilir” telkinine rağmen bir acayip demokratik özerkliği ilan etti. Ve kısa bir süre önce adam kaçırma eylemlerine soyunan HPG de, DTK’nin kararıyla aynı gün Diyarbakır’da askerlere pusu attı.

Askerlerin cenazelerinin geldiği kentlerde sergilen karşı tepkiler de puzzle’daki yerine cuk diye oturuyor.

Adana’daki asker cenazesinde, cami avlusundaki ahalinin AKP Adana Milletvekili Ömer Çelik’e doğru yönlendirilmesi, Aydın’da Kürt işçilerin esir alınması, savaşçı medyanın tavrı ve pazar günü şehitlere saygı adıyla düzenlenen eylemlerdeki provokatif çıkışlara bir bakın, haksız mıyım?

Bu eylemeleri yalnızca vatandaşın tepkisiyle ya da Kandil’in performansıyla titreyip kendine gelen milliyetçi partinin hareketliliğiyle açıklamanın mümkün olmadığına dair güvenilir kaynaklardan duyumlar geliyor.

Bunlar içersindeki en kayda değer olanı ise adı bende saklı olan güvenilir bir kaynağımın, “Adana’daki provokasyonda, kitleyi galeyana getirmeye çalışan gurubun arasında MHP’liler dışında, tek tip saç tıraşlı ancak sivil giyimli kişiler olduğuna dair gözlemlerimiz var” şeklindeki net beyanatı.

Pazar günü, Silvan provokasyonunu da milliyetçi histerinin tuzağına kapılmadan en sert şekilde eleştiren ve bu yüzden savaşalım diyen iki cephenin de hedefi haline gelen Taraf’ın yakıldığı Eskişehir’deki eylemde de benzer şahısların olduğunu öğrenince tehlikeyi daha çok önemsedim.

Sizi bilmiyorum ama benim aklım Cumhuriyet mitinglerine gitti.

Benzer eylemlerinin devam edeceği dikkatte alınırsa, MHP’nin bu son derece ciddi iddialar karşında uyanık olması gerektiği ortada.


[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT