1. YAZARLAR

  2. Hamdullah Öztürk

  3. Gazze, Ergenekon ve uzun secdeli namazlar
Hamdullah Öztürk

Hamdullah Öztürk

Yazarın Tüm Yazıları >

Gazze, Ergenekon ve uzun secdeli namazlar

18 Ocak 2009 Pazar 15:14A+A-

İsrail'in açıkladığına göre, Gazze'ye giriş maksadı "Hamas'ın altyapısını çökertmek"ti. Şimdi gelinen nokta gösteriyor ki, "altyapı" ile kastedilen Gazzeliler imiş.

Çünkü savaşan Hamaslılardan kaç kişinin öldüğü belli değil; ama ölenlerin ekseriyetinin tüyü bitmemiş çocuklar olduğu kesin. İsrail sivilleri vuruyor, hastane vuruyor, cami vuruyor, gazetecilerin bulunduğu binayı ve Birleşmiş Milletler'e ait yerleri vuruyor. Ve bugüne kadar görülmemiş silahlar kullandığına dair bilgiler geliyor!

Hamas'ın altyapısını çökertmek bu mu? İsrail ne demek istiyor?

Yaptıklarına bakınca şunlar anlaşılıyor: Gazzeliler Hamas'a oy vermeyecek, gazeteciler İsrail'in katliamlarını haber yapmayacak, hastaneler İsrail'in vurduklarını tedavi etmeyecek, BM de İsrail'in yaptıklarına muvafakattan başka herhangi bir adım atmayacak!

İsrail, kuvvetin sarhoşluğunu yaşıyor. İslam ülkelerinde ve dünyanın güçlü ülkelerinde çıldırtan bir sessizlik var. "İslam dünyası diye bir şey yok. Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan kültür Müslümanlığı var" tespiti, doğruluğunu acı acı hissettiriyor. İslam ülkelerinde yaşayan Musevi cemaat tedirgin; İsrail'in ve Siyonist ideolojinin tetiklediği öfkenin kendilerine yönelmesinden çekiniyorlar. Endişelerini dile getiriyor ama İsrail'i itidale çağıracak bir ses veremiyorlar; iki makas arasında sıkışmış gibiler. Başbakan Erdoğan, On Emir'i okuyarak İsrail'in sadece Gazze'yi değil, Museviliği de katlettiğini ifade ediyor...

Bu arada Ergenekon sanıklarının ajandalarından bölgeyi barış havzasına çevirmek için yoğun bir diplomasi yürüten Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ına yönelik suikast planları çıkıyor. Başbakan'ı lav silahıyla vurmak isteyenleri doğrudan veya dolaylı yollardan koruyanlar, polisi hedef tahtasına koyup, habire atış yapıyorlar. Ya polis olmasaydı ve İsrail'in Gazze'yi dümdüz ettiği bir zamanda barış için çırpınan başbakan öldürülseydi? Türkiye'nin içi ne hale gelirdi; düşünebiliyor muyuz? Güya suikast planlayan Ergenekoncular Başbakan'ı "Musa'nın çocuğu" saydığından bu işe yelteniyor!.. Ergenekon sanığı Ergün Poyraz'ın kaleminden döktürülmüştü bu isimlendirme!..

Diğer taraftan bir Tuncay Güney kasırgası aldı başını gidiyor. Ergenekon davasını Tuncay Güney'in üstüne yıkarak karıştırmak Perinçek yapımı bir operasyondu ve Doğan Grubu balıklamasına dalmıştı. Şimdi pirincin taşını ayıklamak yerine içine düştükleri operasyonda hata yapmadıklarını ima eden "terleme" haberleriyle sıyrılabileceklerini zannediyorlar. Hürriyet'in tüm köşelerini Tuncay'ı psikopat ilan etmek için ayırıyorlar. Zanlarının içinde bocalayanları kendi haline bırakmaktan başka ne yapabiliriz ki? Doğan Grubu elindeki imkanlarla suçluları açığa çıkarma çabalarına destek olmak yerine, Ergenekon'a sütre olup, masumları zan altında bırakacak roller üstlenmeyi sürdürmekle çok büyük veballer alıyor.

Devletlerin ebkem olduğu bir ortamda, insanlar güçleri yettiğince ses vermeye çalışıyor. Dinleri, ırkları ve coğrafyaları farklı kimselerin vicdanlarından kopan çığlık, İsrail'in dikkatini çekmese bile politize olmamış Musevilerin içini sızlatıyordur. Onlar arş-ı Rahman'a ulaşan bu çığlıkların zulüm irtikabından vazgeçmeyenlere nasıl döneceğini bilirler. Hele bir de protesto eylemleri uzun secdeli namazlarla tamamlanıyorsa!

Hz. Peygamber'in buyruğundan hareketle Allah'a en yakın olduğumuz secde halini dualarla uzatanlar varsa, karşı koyacak silahlardan ve örgütlü güçlerden mahrum kalmanın aczini, utancın en ağır tabakası halinde yaşayarak kıvrananlar varsa... Ve bu insanlar zillet ve meskenet gömleğini yırtıp, izzet urbasını giydirecek yegane gücün Allah olduğunu derinden hissediyorlarsa... İşte o zaman içimizde uyanan barış güvercinlerinin zulmün kartallarını yere indirebileceğini ümit edebiliriz...

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT