1. YAZARLAR

  2. Kürşat Bumin

  3. G20'den çıkan kararları gerçekten anladık mı?
Kürşat Bumin

Kürşat Bumin

Yazarın Tüm Yazıları >

G20'den çıkan kararları gerçekten anladık mı?

06 Nisan 2009 Pazartesi 09:14A+A-

Cumhuriyet'in iki gün önceki manşeti iddialıydı bayağı: “Serbest piyasanın sonu”.

Manşetin üst başlığı da şöyle:

“G20'nin krizden çıkış zirvesi, kapitalizmin 233 yıllık temelinin çöktüğünü ortaya koydu”.

Manşetten ve üst başlıktan şikayetçi değilim; keşke durum böyle olsaydı. Eğer bu hızlı “çöküş” başta yoksul ülkelerin halkları olmak üzere insanlara eskiyi arattıran bir dünya ile karşılaştırmayacaksa.

Cumhuriyet'in manşeti fazla “iyimser” olmakla birlikte, G20 zirvesindan çıkan kararları tek boyutlu anlayıp aktaran günün diğer gazete manşetlerinin yanında haklı olarak dikkat çekiyor.

O gün (yani 3 Mart) zirveyi “ezici çoğunluk”a hakim havanın dışına çıkarak haber yapan iki gazete daha vardı: BirGün ve Evrensel.

Ezici çoğunluk “Ohh nihayet bu krizden de kurtulduk” havalarındaydı. Zirveye katılan Başbakan'ın gerçekleştirdiği “mini zirveler”e ilişkin haberlerde ölçünün bayağı kaçırılmış olmasına da şahit olduk.

Oysa baktım, Fransız basını hiç de “tek ses, tek yürek” değildi. G20 zirvesinin yapıldığı Londra'dan sonra NATO zirvesinin gerçekleşeceği Strasbourg'a yola çıkmaya hazırlanan bazı muhalif çevrelerin değerlendirmelerinin aktarılması da ihmal edilmiyordu. Kimi yazılar Reagan'ın 1980'den sonra dünyanın başına musallat ettiği “kapitalizm” türünün Londra'da ki zirve ile nasıl oksijen çadırına alınmaya çalışıldığını anlatıyordu.

Beni en çok şaşırtan, Fransa eski Cumhurbaşkanı Chirac'ın -bile –üşenmeyip Liberation gazetesine “İyi de ya yoksul ülkeler, onları kim düşünecek” mealinde bir yazı göndermesiydi. Tamam diyelim ki G20 içinde yer alabilen ülkeler paçayı biraz düzelteceklerdi; peki ya o milyonlarca yoksulun yaşadığı ülkeler, onlar için özel önlemler alınıyor muydu?

Biliyorum yazı giderek son seçim kampanyasında Numan Kurtulmuş ve Mehmet Bekaroğlu'nun ısrarla tekrarladıkları “anti-emperyalist” ve “anti-kapitalist” tezlere doğru ilerliyor! Olsun ne zararı var; bu gidişle zaten ülkedeki siyasal kavganın “kapitalizm” sözcüğünü bolca telaffuz eden SP ile AK parti arasında cereyan edeceği anlaşılmıyor mu?

Medya dünyasındaki “ezici çoğunluk”un G20 zirvesine ilişkin haber ve yorumları koro halinde vermesi –tabii ki- yararlı bir seçim değildir. G20'nin dışında yer alanların, G20 zirvesini “meşru bulmayanlar”ın, “bu gidiş iyi gidiş değil” diyenlerin de söz hakkı yok mu bu dünyada.

Nedense hep böyle oluyor. “Milliyetçiliği” geç keşfedenlerin herkesten daha fazla milliyetçi kesilmesi gibi “kapitalizm”i, “finans”ı geç keşfedenlerin amentüleri de hızla bu dünyanın ilkeleri ve değerleri oluyor. Zararı yok olabilir, ama dünyanın tamamı bundan mı ibaret?

(G20 zirvesinden çıkan kararlara ilişkin bir haber: “G20 finans piyasalarını endişeye sevk ediyordu. Devlet başkanları –acaba- kapitalizmi, onu daha moral kılmak için kıracaklar mıydı? Yatırımcılar sorunun cevabının 'hayır' çıkmasından dolayı inanılmaz derecede rahatladılar.” )

Güngör Uras (Milliyet) önceki günkü yazısında G20 zirvesinden çıkacak paketteki para hakkında şunları yazıyordu: “Paketlerin bir özelliği var. Hiçbir devletin kasasında 'gerçek para' mevcut değil. Dağıtılan imkânlar 'gelecekte karşılığı toplanacak sanal para'. Devlet ileride bu sanal paranın karşılığını borçlanarak bulacak, faizini halka ödetecek. Veya vergi olarak halktan toplayacak. Açık anlatımıyla, paketlerin faturasını halk ödeyecek… Sokaklara dökülenler diyor ki, 'Para batıranlar cezalandırılacak yerde ödüllendiriliyor. Paranın batmasında suçu olmayan halk bundan sonra vergi vererek bu faturayı ödeyecek. Bu politikalar yanlıştır.”

Anladığım bir konu değil, ama Uras'ın analizi hoşuma gitti doğrusu. Hoşuma gitti, çünkü “farklı” bir analizdi hiç değilse.

Yazıyı tekrar ülkenin dışına çıkarak bitirelim.

G20 zirvesinin katılımcıları arasında beni (de) en çok düşündüren IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn oldu. Fransa'nın eski Sosyalist Ekonomi Bakanı, partisinin başkan adaylığı yarışında dışarıda kalınca IMF'nin başına atanmıştı. Gazeteci Alain Duhamel, bu atanma işinde Sarkozy'nin büyük çaba sarf ettiğini de hatırlatıyor. Sarkozy, potansiyel rakiplerinin en korkutucusundan böylece kurtulmuştu.

Ne kader ama… Sosyalist Strauss-Kahn, G20 zirvesinden çıkan karara göre elindeki imkanları üçe-dörde katlayan IMF'nin başındaki kişi olarak Reagan dönemi ile başlayan farklı kapitalizm türünün içine düştüğü büyük krize karşı çareler üretmeye çalışacak…

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT