1. YAZARLAR

  2. Selçuk Gültaşlı

  3. Evet, Kürtler ayrımcılığa maruz kaldı, itiraf edelim!
Selçuk Gültaşlı

Selçuk Gültaşlı

Yazarın Tüm Yazıları >

Evet, Kürtler ayrımcılığa maruz kaldı, itiraf edelim!

27 Ekim 2008 Pazartesi 03:52A+A-

Çünkü itiraf gelmeden, adam gibi teşhis etmeden neyi, nasıl çözeceğiz? Evet önce itiraf gelmeli. Önce bu ülkenin Kürtlerine haksızlık ettiğimizi kendimize anlatacağız, ondan sonra oturup PKK'yı deşifre etmeye çalışacağız.

Evet, önce kaba-saba Türk milliyetçiliğinin, İslam'ı ikame edemediğini, en azından Müslüman milletlerden müteşekkil Osmanlı bakiyesi bugünkü topraklara zaman zaman ırkçılık sınırlarında dolaşan bir milliyetçiliği empoze etmenin yanlış olduğunu itiraf edeceğiz.

Önce, I. Dünya ve İstiklal Harbi'nde yüz binlerce Kürt'ün Çanakkale'de, Kanal Harekâtı'nda, Allahuekber Dağları'nda bu topraklarda Türkçülük yapılsın diye şehit olmadığını, vatan, din ve Halife için canlarını verdiklerini öğreneceğiz.

Önce, İstiklal Harbi'ndeki başarının temelinde Doğu Orduları ve Kazım Karabekir olduğunu, Doğu Cephesi'ni İngilizlerin bütün ağır tahriklerine ve cazip tekliflerine rağmen Kürtlerin ayakta tuttuğunu aklımızdan çıkarmayacağız (Ermeni meselesi bir başka makale konusu).

Önce, 1925'ten sonra birdenbire Kürt kelimesinin, dilinin ve her şeyinin yasaklandığını, yokmuş gibi muamele gördüğünü, bu topraklardan kazınmaya çalışıldığını okuyacağız. Hilafetin kaldırılması ile Şeyh Sait isyanı arasındaki sürenin kısalığı kafamızı kurcalayacak. Şeyh Sait isyanından sonra gelen 28 başkaldırının neden hızla milliyetçi bir söylem kullandığını sorgulayacağız.

Önce, Milli Mücadele'yi zafere ulaştıran milletin Anadolu ve Rumeli'nin "Müslüman ahalisi" olduğunu, Misak-ı Milli'de "Türk" ifadesinin yer almadığını bilmiyorsak öğreneceğiz.

Önce, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Kürtleri bu topraklardan soğutmak için akıl almaz işlerin yapıldığını, mühim siyasî şahsiyetlerin mesela İnönü'nün Türk Ocakları'nda "Türk'e ve Türklüğe riayet etmeyeni ezeceğiz. Memlekete hizmet edenlerden talep edeceğimiz, her şeyden evvel Türk ve Türkçü olmaktır." ya da Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un 1930'larda, "Benim fikrim ve kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi Türk'tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır." dediklerini duyduğumuzda ağzımız açık kalmayacak.

Önce, Türkçe konuşamadığı için ürettiği sebzeyi, meyveyi pazarda ancak oğlunun kırık Türkçesi ile satabilen Kürt babanın ezilmişliğini, dışlanmışlığını hissedeceğiz!

Önce, Hasan Cemal'in Kürtler kitabının ilk 40 sayfasını okuduktan sonra "Diyarbakır Hapishanesi'ne nasıl oldu da Ebu Gıreyb muamelesi yapılmadı bu memlekette?" diye dövüneceğiz, utanacağız.

İstiklal Harbi'ne kanını akıtmış, Cumhuriyet'in iki asli unsurundan biri olan bu "Kürtler" 29 defadır isyan ediyorsa, bir dertleri var olmalı diye düşüneceğiz!

Ondan sonra oturup mel'un PKK'yı, mel'un destekçilerini konuşacağız. Ondan sonra her şehit haberinin ardından patlamanın çeperlerinde dolaşan bir etnik çatışmanın nasıl engelleneceğini müzakere edeceğiz. Ondan sonra Apo denen adamın Ergenekon'un neresinde olduğunu, nasıl olup da müptezellikte sınır tanımayan böyle birinin en azından bazı Kürtlerin sempatisini kazandığını düşüneceğiz. Ve yine dövüneceğiz.

Cumhurbaşkanı Gül, Spiegel'e tarihî bir itirafta bulundu ve dedi ki: "Evet Kürtler etnik kimliklerine göre ayrımcılığa maruz kaldılar, Kürtçe yazmalarına ve konuşmalarına müsaade edilmedi." Ermenistan ziyaretinde olduğu gibi Gül, tam da 'cumhur'un başının yapması gerektiğini yapıyor, aslî meselelere hakiki teşhisler koyuyor. Umudumuz, Gül'ün aynen Özal gibi Kürt meselesini gündemin öncelikli konularından biri haline getirip, ezberi bozmasıdır!

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum