1. YAZARLAR

  2. Muhammed Nureddin

  3. Erdoğan’ın Davos çıkışı arabuluculuk rolünü etkilemez
Muhammed Nureddin

Muhammed Nureddin

Yazarın Tüm Yazıları >

Erdoğan’ın Davos çıkışı arabuluculuk rolünü etkilemez

09 Şubat 2009 Pazartesi 14:48A+A-

Erdoğan'ın İsrail'e yönelik eleştirilerinin Türkiye'nin arabuluculuk çabalarına zarar vereceğini söyleyenler yanılıyor. Zira ABD'nin geçmişteki çabalarının gösterdiği gibi zaten tarafsız arabuluculuk diye bir kavram yoktur.

Türkiye'nin, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Gazze'ye yönelik İsrail saldırılarına karşı ortaya koyduğu yaklaşımlardan -özellikle de İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'i 'öldürmeyi iyi
bilen adam' olarak tanımlamasından- zarar göreceğine dair farklı uyarılar yapıldı. Türkiye'nin
'arabuluculuk rolü', bu ülkede olduğu gibi İsrail'de de en fazla tartışılan konulardan oldu. İsrail destekçisi Türk yazarların yorumu şöyle: Türkiye, Gazze'nin ve Hamas'ın yanında durarak ve İsrail'i sertçe eleştirerek
Hamas'la Mahmud Abbas yönetimi arasındaki arabuluculukta ve Arap-İsrail çekişmesinde tarafsızlığını kaybetme riskine girdi. Bu bakış açısına birkaç yönlü bir yanıt verilebilir.
Öncelikle, Türkiye esasında yeni dış politikasında bu tür bir arabuluculuk için çalışmıyordu. Türkiye çok boyutlu bir siyaset izleyeceğini ifade ettiğinde, Arap ve İslam dünyası, Rusya, Avrupa ve İsrail yörüngesi dışındaki güçlerle ilişkilerindeki boşluğu doldurmayı hedefliyordu. Bu nedenle Suriye, İran, Körfez ve Rusya'ya yönelik büyük bir açılım gerçekleşti.
Özellikle de İsrail-Suriye müzakerelerinde, Türkiye'nin kendisi arabulucu olarak ortaya çıkmadı; bu talep düşman hükümetin başbakanı Ehud Olmert'ten geldi. Suriye'nin de onay vermesi sonrası Türkiye bu arabuluculuk talebini kabul etti.
Arabuluculuk Ankara'nın hedefi değil. Bu rol, Ortadoğu sorunları gibi çözümsüz konularda kaybetme riski taşıyor. Türkiye'nin bölge sorunlarının çözümü için harekete geçme girişimleri arabuluculuk rolü oynadığı anlamına gelmez. Girişim ve arabuluculuk ayrı şeylerdir.
Türkiye, Irak'a komşu ülkeleri toplama girişiminde de bulunmuştu. Amaç ABD'yle ilgili güçler arasında arabuluculuk yapmak değil, Amerikalıları işgalden ve bölge haritasını sarsmaktan alıkoyacak bir vizyonun oluşmasıydı. Türkiye, Irak'ın bölünmesi ihtimali gibi çıkarlarıyla çelişen ABD planlarını durdurmak isteyen tarafsız bir ülke olmadı. Türkiye Lübnan krizinde de müdahalede bulunmadı, ancak taraflar isterse müdahale edeceğini ortaya koydu. Arabuluculuk bir hedef ve Türkiye için kazanım olsaydı, Erdoğan Gazze saldırısını şiddetle kınamazdı ve arabuluculuk rolünün sürmesi için tarafsız kalırdı.
Erdoğan'ın yaklaşımları öncelikle ahlaki değerlerin yanındaydı; Gazze'deki mazlumların yanı sıra ülkesinin saygınlığını savunuyordu. Türkiye'nin rolünün getirdiği en büyük kazanım budur. Gazze olayları sadece Filistinlilerle İsrail arasındaki değil, Filistinlerle Araplar arasındaki çatlağın da büyümesine yol açtı. Lojistik ve coğrafi bağlamda da olsa, üçüncü bir tarafın müdahalesine ihtiyaç var. Türkiye dışında herkesle iyi ilişkilere sahip tek bir taraf ortaya çıkmış değil. Türkiye İsrail'e en sert eleştirileri yönelttiği sırada bile ekonomik, askeri ve diplomatik bağlamda bu ilişkilere zarar verecek bir adım atmamak konusunda dikkatli davrandı. Arabuluculuk kavramı yeniden tanımlanmalı. Arabuluculuk kendiliğinden tarafsızlık anlamına gelmez. Eski başkan Bill Clinton döneminde ABD arabuluculuk rolü oynayıp, topraklarında Yaser Arafat'ı, Ehud Barak'ı, Suriye dışişleri bakanı Faruk El Şara'yı ve İsraillileri misafir etmedi mi? Acaba ABD İsrail terörüne ve suçlarına boyun eğmiş bir devlet olarak çekişmede tarafsız mıydı?
Devletlerin gücü ve büyüklüğü, değerlerinde ve doğal olarak askeri ve ekonomik kuvvetlerinde yatar. Türkiye bu manada arabulucu olmasa da, bu rolü özelliklerine en fazla taşıyan ülke. Ankara insani tutumlarıyla cellatla kurban arasında tarafsız arabuluculuğun kazandıracağından daha fazla saygı kazandı.

(Katar gazetesi Şark, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 8 Şubat 2009)

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT