1. HABERLER

  2. HABER

  3. Erdoğan’dan Hamaney’e: Böyle Bir Dinî Lider Olabilir mi?
Erdoğan’dan Hamaney’e: Böyle Bir Dinî Lider Olabilir mi?

Erdoğan’dan Hamaney’e: Böyle Bir Dinî Lider Olabilir mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'İsrail'e karşı dik duran tek kişi Esed'dir' dediğini aktardığı İran dini lideri Hamaney'e tepki gösterdi.

13 Ekim 2014 Pazartesi 17:10A+A-

Marmara Üniversitesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İsrail'e karşı dik duran tek kişi Esed'dir" dediğini aktardığı İran dini lideri Hamaney'e tepki gösterdi ve "Böyle bir dini önder olabilir mi?" dedi.

Erdoğan "Kalkıp da bir dini lider, 'Suriye'de 250 bin kişi öldürülüyor, Niye buna karşı koymadınız?' dediğimizde; 'İsrail zulmüne karşı ayakta dik duran tek kişi Esed'dir' diyor. Kendisine şunu diyorum, orada öldürülenler İsrail kendisine saldırırken dik durmadılar mı? Esed'in İsrail'e karşı bir tane kurşunu var mı? 250 bin insanı öldürüyor, siz hâlâ bunlara destek veriyorsunuz. Hâlâ bunlara silah, para gönderiyorsunuz. Böyle bir dini önder olabilir mi?" şeklinde konuştu.

"Haritayı çizenler öyle istedi"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının geniş bir kısmını 100. yıldönümündeki 1. Dünya Savaşı'na ayırdı. Birinci Dünya Savaşı'nın bugünü şekillendiren bir savaş olduğunu söyleyen Erdoğan, savaş sonrası sınırları çizen Skyes-Picot anlaşmasının bugünkü çatışmaların başlıca kaynağı olduğunu belirtti. Erdoğan, hem Sünnilere hem Şiilere hem de konuşmalarında sık sık aynı kefeye koyduğu IŞİD ve PKK örgütlerine seslendi. 

"21. yüzyılın başına kadar dünyada Ortadoğu diye bir kavram kullanılmıyordu. Ortadoğu kavramı bir coğrafi bölgeyi değil petrolü anlatmak için icat edildi. Ellerine cetvel alanlar sancısı bugüne kadar devam edecek sınırlar çizdi. Sınırların keyfi ve gerçeklikten uzak çizildiğini görürsünüz. Birinci Dünya Savaşı'nın 100. yıldönümünde sınırları tartışmaya açacak değilim. Hiçbir ülkenin sınırlarında, iç işlerinde gözümüz yok. Ülkelerin toprak bütünlüklerini savunmak konusunda Türkiye her zaman en önde olacaktır. Ama burada coğrafi değil, zihinlerdeki ve gönüllerdeki sınırların tartışmaya açık olduğunu belirtmek isterim. Burada sınırlar kasıtlı olarak, hiç bitmeyecek çatışmalar üretmek üzere çizilmiştir. Başta Irak’ta Şii ve Sünniler neden kanlı bir çatışmanın içinde? Çünkü haritayı çizenler öyle istedi."

"Ey Şii, Sünni kardeşim..."

"Şiiler ve Sünniler birbirlerini katlederken Müslümanlar üzülüyor ama bu gerilimi kurgulayanlar seviniyor, ellerini ovuşturuyor. Çatışmayı kurgulayanlar başka yaşayanlar başkaları. Ortadoğu toprağına pipet batırıp petrolü çekenler de başkaları. Ölenler biziz. Cinayetleri kurgulayanlar iştahla seyrediyorlar. Burada bombaları atanlar barış için değil petrol kuyularını kendi tasarruflarına almak için atıyorlar. Ey Şii kardeşim, Bağdat’ta camiye dalıp namaz kılanları katlettiğinde kimi sevindiriyorsun? Ey Sünni kardeşim, Kerbela’da üzerindeki bombayı patlatıp çocukların bile ölmesini sağladığında kimi sevindiriyorsun? Ey IŞİD, ey PKK katliamlarla kimleri sevindirip mutlu ettiğinizi düşündünüz mü? Kimlerin değirmenine su taşıdığınızı, kimlerin hangi tür tasarımlarına alet olduğunuzu hiç düşündünüz mü? Filistin’deki taraflara da seslenmek istiyorum, aranızdaki anlaşmazlığın kimleri sevindirdiğini düşündünüz mü?"

"Modern Lawrence'lar..."

Erdoğan, 1. Dünya Savaşı sırasında Arapları Osmanlılara karşı ayaklandıran İngiliz Subay Lawrence'a da atıf yaptı. Fethullah Gülen Cemaati için "modern Lawrence" dedi.

"Lawrance Arap görünümlü bir İngiliz’di. Şu anda ise artık ajanlar birer hain olarak kendi halkları içinden çıkabiliyor. Bakıyorsunuz ki din adamı görünümünde, hizmet eri görünümünde, gazeteci, yazar görünümünde hatta ve hatta terörist görünümünde yeni Lawrence'ların bölgeyi ateşe atmak için çabaladığını görüyorsunuz. Şu anda bile gerek Türkiye'de gerek yakın coğrafyamızda hizmet diyerek, düşünce ve basın özgürlüğü diyerek, kimi zaman da bağımsızlık savaşı ya da cihat diyerek Sykes Picot gizli anlaşmasının gereğini yapanlar gönüllü Lawrence'lık yapanlar maalesef var. Yeni Türkiye, 100 yıl önce zihinlerimize biçilen ve artık o dar gelen kıyafetlerden kurtulmak demektir. Yeni Türkiye, 100 yıl önce zihinlerimiz ve gönüllerimiz önüne kurulan bariyerleri kaldırma mücadelesi demektir. Bu coğrafya içinde yaşanan her çatışma, her gerilim, anlaşmazlık 100 yıl önce tasarlanmıştır. İşte bu tasarımı bozmak, bu tuzağı altüst etmek bizim vazifemizdir. Bunu herkese anlatmak zorundayız. Terör örgütünün tuzağına düşen, yani modern Lawrence'ların peşinden gidenlere, Pensilvanya'nın peşinden gidenlere bunu tane tane anlatmak durumundayız. Bizim inancımızda Allah'tan başka kimseye kulluk yoktur. Ulaşabildiğimiz herkese bu büyük oyunu, büyük kumpası anlatmak zorundayız."

"Mesleklerinin onuruna sahip çıktılar"

Erdoğan konuşmasının başında, 12 Ekim Pazar günü yapılan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimleriyle Fethullah Gülen Cemaati'ne gereken cevabın verildiğini de söyledi.

"Ülkemiz, yargı sistemimiz adına oldukça başarılı bir seçim tamamlandı. Hâkim ve savcılarımız yargının ve mesleklerinin onuruna sahip çıktılar. Yargıyı ele geçirmeye, vicdanları ipotek altına almaya çalışan yapıya gereken cevabı verdiler. Kazanan ülkemiz, milletimiz olmuştur."

 

 

HABERE YORUM KAT

5 Yorum