1. YAZARLAR

  2. Necmettin Turinay

  3. Diplomatik zaaf ve ordu
Necmettin Turinay

Necmettin Turinay

Yazarın Tüm Yazıları >

Diplomatik zaaf ve ordu

07 Şubat 2011 Pazartesi 02:09A+A-

Mısır’daki gelişmelerin nasıl sonuçlanacağını hep birlikte bekliyoruz. Bu sonucu Türkiye beklediği gibi bütün dünya da bekliyor. Sonuç ne olacak, nereye varacak diye!..

Devrim hareketlerinin dalgalı bir seyir takip ettiğini hatırdan çıkarmamak kaydıyle; Mısır için şimdiden söylenebilecek şudur: Hareket kalabalık gösterilerle sürüyor ve bu kalabalıklar arasında, “merkez bir güç” kendini fazlaca öne çıkarmıyor. Bazıları bu durumu Müslüman Kardeşler’in ihtiyatı ile izah etse bile, biz bundan biraz farklı düşünüyoruz. Yani orta yerde, taraflarını iyi tayin edemediğimiz bir nevi “koalisyon” söz konusu!.. Mübarek gittiği takdirde bu koalisyon, hükümeti birlikte teşkil edecek, ülkeyi de seçime kademe kademe bir koalisyon götürecek.

Nitekim Tunus’ta da benzer bir durumla karşı karşıya kalındığı unutulmamalıdır. Dolayısıyla önce halk ayaklanması ile iktidarın devrilmesi, arkasından geçici bir yönetimin teşkili ve bilâhare de seçim!.. İşte ilgili ülkelerin istikametleri, mevcut koalisyonun, birbirinden ayrı partilere dönüşmesi şeklinde devam edip gidecek!.. Farklı farklı siyasi partilerin politikalarını da, biz ancak o zaman tanıma imkânı bulabileceğiz.

Yani izah etmeye çalıştığımız sürecin sonunda Mısır, İran devriminden aşinası olduğumuz gibi bir yol üzerinde ilerlemeyecek!.. Orada devrim, Fransız ve Rus devrimleri gibi büyük rüzgârlar estirir, devrimci manifestolarla da tesirini kat kat artırırken; burada tam aksine, biribirini dengeleyen kuvvetler, karşılıklı meşruiyetlerini kabul ile hareket edecekler gözüküyor. Belki de bir nevi, çok partili demokratik sistem üzerinde karar kılacaklar. İşte görünen bu!..

Peki, ya görünmeyen tarafı? Hatırlarsanız ihtilâllerin, devrimlerin dalgalı bir seyir takip ettiğine işaret etmiştik. İşte Mısır devriminin merkez gücünü iyi teşhis edemediğimiz, toplumsal-siyasal grupların da sağlam şekilde analizini yapamadığımız için, bu noktada daha ileri gidilememektedir.

Bilindiği gibi genelde devrim hareketleri, “merkez bir güç”ün etrafında, geniş bir “ortak cephe” hareketi biçiminde gelişir ve başarıya ulaşır. Hareket başarıya ulaşınca da, o “ortak cephe” kademe kademe tasfiye olur ve sonuçta da asıl, yegâne güç ortada kalır. Fransız, Rus ve İran devrimlerinin seyrinden zaruri olarak çıkan sonuç budur.

Nitekim Abdülhamid’in devrilmesinin ardından İttihatçılar, bu noktada bayağı zorluk yaşamış, inip-çıkan koalisyonlar arasında da kolay kolay iktidar olamamıştır. Abdülhamid’e muhalefette ittifak eden “ortak cephe” adeta birbirini yemiş, bu arada da Osmanlı Balkanları, Libya’yı göz göre göre kaybetmek durumunda kalmıştır. Bu acı akıbetin ardından nihayet bir yeni “iç darbe” gerçekleşmiş ve bildiğimiz asıl İttihat Terakki iktidarları da böylece, 1913’den sonra başlayabilmiştir. Dolayısıyla 1908-1913 arasında kalan beş yıllık dönemin, tam bir fetret ve felâket dönemi olarak algılanması daha gerçekçi olur.

İşte Mısır devrimi muvaffak olsa bile, böyle iç sarsıntılara maruz kalır mı? Bunu okumak kuşkusuz, mevcut ortak cepheyi tanımaya bağlıdır. Onu da maalesef şimdilik tanıma imkânımız yok.

Fakat burada asıl dikkati çekmesi gereken husus, bizatihi Mısır ordusudur. Ordu kısmen tarafsız bir hava veriyor ve konuşmuyor. Yani devrim muvaffak olsa bile, ordu yara almamış, bütünlüğünü korumuş olarak çıkacak bu süreçten!.. Dolayısıyla Hüsnü Mübarek’in polis gücü tasfiyeye maruz kalsa bile, tarafsızlığı(?) yüzünden ordu bundan masun kalacak, sonuçta da tayin edici güç rolünü oynamaya devam edecek demektir.

İsterseniz bir adım daha atalım ve sonucu bağlamaya çalışalım: Mısır’da ileride ordu, siyasi parti ve grupların hangisi ile birlikte hareket ederse, Mısır’ın geleceği ona göre şekillenecek demektir.

Son bir not daha: Devrimler kendi içinde evrile evrile ilerlerken, ona dışarıdan müdahale ve yönlendirmeler de eksik olmaz. Bu da asgari koalisyon güçlerinden biri ile, sıkı bir ilişkiyi gerektirir. Ya da devrilen, devrilecek iktidarın iç kuvvetlerinden biri ile sürekli teması!.. Türkiye’de sivil-İslâmi kesimlerin böyle bir tecrübesi bulunmadığına göre, bu rolü kim oynayabilir dersiniz?

Gönül isterdi ki şu anda Mısır’da, resmi veya sivil, sekiz-on seksiyon faaliyet içinde bulunsun!.. Önemli olan, olumlu veya olumsuz tepki geliştirmek değil; tam tersine pozisyon geliştirmek ve etkili olmaktır.

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT