1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Devrimcilerin çelişkileri derinleştirme huyu: Müslümanları çelişkileriyle vurmak
Devrimcilerin çelişkileri derinleştirme huyu: Müslümanları çelişkileriyle vurmak

Devrimcilerin çelişkileri derinleştirme huyu: Müslümanları çelişkileriyle vurmak

​​​​​​​Sol ve laikçi kesimlerin medya platformları, İslam’a karşı tam bir ikirciklik içindeler. İslam’a uygun davranmadığımızı söylüyorlar. Sanki kendileri daha iyi bir Müslümanlık istiyorlarmış gibi…

23 Eylül 2020 Çarşamba 19:12A+A-

Ergün Yıldırım’ın Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan yazısı:

Nasıl bir saldırı altındayız? Bizi bizle vurmaya çalışıyorlar. Eleştiriden öte anlam dünyamızı alt üst etmenin peşindeler. “Ateist ve deist müftüler var” diyorlar. Peki varsa ne yapalım? İnsanların sonunda hesap verecekleri yer ahiret günü. Bunu söyleyen ilahiyat profesörünün amacı nedir? Ateist ve deist müftüler mi olsun istiyor? Ateizmi ve deizmi onların inanç tercihi olarak görmemizi mi bekliyor? Nasıl bir akıl! Ağızdan çıkanı akıl tartıyor mu? Aynı ilahiyatçı profesör, sol cenahın medya platformunda “ilahiyatlarda tarikat vesayeti var” diye devam ediyor. Tarikat vesayeti? Nedir bu? Bunları ya somutlaştırarak söyleyin ve ona göre de önemler alınsın ya da böyle genellemeler yapmayın. İlahiyat fakülteleri bir kamplaşma içine çekiliyor. Bir taraftan ilahiyatçılar pozitivistleşti ve selefiliğin vesayetine girdi diyenler, öte yandan tarikatların vesayetine girdi diyenler... İki tarafın üslubu birbirine benziyor. Oysa ilahiyat fakültesi, bir bilim yuvası. Orada farklı yaklaşım ve yorumların olması kadar doğal bir şey olamaz. Eğer selefi, deist ve pozitivist yorumlarla aşırılaşanlar varsa eleştirilir ve orta yol bulunmaya çalışılır. Yine eğer tarikatların vesayeti varsa, onları analitik bir biçimde, bilim yöntemiyle tartışırsınız. Bilim kutuplaşmaya kilitlenerek yapılmaz. Bilim cepheleşerek ve karşıt pozisyonlar üreterek olmaz. Bilim sorunlarımızı belli bir yönteme dayalı bir biçimde konuşarak, müzakere ederek ve diyaloğa girerek yapılır. Ötekinin algılanmadığı ve tartışmaya sokulmadığı bir bilinç kördür. Gadamer, ufukların kaynaşmasıyla hakikat ortaya çıkar der. Yani doğruya farklı ufukların birbirine açık olması, etkileşime girmesi ve diyalojik ortamla varılabilir. Oysa “tarikat vesayeti” ya da” selefi vesayet” tasnifleri ile ilahiyat da “dini kutuplaşmaya” çekiliyor.

Tarikatlar nerede şikayet konusu yapılıyor? Hangi platformlarda hesaba çekiliyor? Tarikat vesayetinden bahsedenler neden bilimsel davranmıyorlar? Tarikatların modernite ve sekülerleşme şartları ve devlet politikalarının etkileri üzerinde hiç durulmuyor? Aslında bu önerme gündemde olan tarikat reddiyeciliğinin bir parçası olarak ortaya atılıyor. Buna bağlı olarak da tarikat reddiyeciliği çerçevesinde fonksiyon icra ediyor.

Başka bir saldırı konusu da “muhafazakâr ailelerin kızları başlarını açıyor” meselesi etrafında dönüyor. Son zamanların modası oldu bu konu. Başını açmak veya örtmek diye bir meselesi mi var laik ve sol kesimlerin? Muhafazakârlar ailelerde yaşanan sorunlarla saldırıyorlar. Yaşadıkları paradoksları onların gözüne sokmak istiyorlar. “Siz başörtü için mücadele ettiniz, ama kızınız başını açıyor” önermesini gözümüze sokuyorlar. Din Allah’ındır. Ne başı açık olanın ne da başörtülünün. Ne muhafazakârın ne de başkasının. Muhafazakârların ya da başörtülü insanlarımızın paradoksları ve tercihleri günah ve sevapları ile onları ilgilendirir. Herkes de hesabını ahirette Allaha verir. Buna inanan için bu böyledir. İnanmayana sözümüz yok zaten.

Sol ve laikçi kesimlerin medya platformları, İslam’a karşı tam bir ikirciklik içindeler. İslam’a uygun davranmadığımızı söylüyorlar. Sanki kendileri daha iyi bir Müslümanlık istiyorlarmış gibi… Bu bir yanılsama. İslam’ı daha düzgün yaşama gibi bir dertleri yok. Bizim ıslah olmamızı ve İslamı daha düzgün yaşama dertleri ise hiç yok. Aslında istedikleri bizim sorunlarımızla bizi vurmak: Çelişkilerimizi derinleştirmek. Solun huyudur. Çelişkiler derinleşerek değişimin olacağını, hatta devrimin olacağına inanır. Herhalde “devrimci çelişki” teorisini iktidara uygulamak istiyorlar. İslami camianın çelişkilerini daha da derinleştirerek onların etkisini azaltacaklarını umuyorlar. Kimi ilahiyatçılar da bunun sözcülüğünü yapıyor. Her Allah’ın günü İslam içindeki çelişkileri konuşuyorlar. Tek bir defa emperyalizmin, laikçilerin ve Batının Müslümanlar üzerinde ürettiği patolojik şartların bu çelişkilerin doğmasına neden olan yönleri üzerinde durmuyorlar. Bu konuda lal kesilmişler. Kur’an’a bakışta bile eleştirel davranırken, Batının ve yerli işbirlikçileri olan fikirler ve kesimler üzerinde hiçbir eleştirileri yok. Böylece devrimci çelişkileri derinleştirme çabasına onlar da su taşımış oluyor.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum