1. YAZARLAR

  2. Cihan Aktaş

  3. Dağ yolcusunun dersleri
Cihan Aktaş

Cihan Aktaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Dağ yolcusunun dersleri

12 Temmuz 2010 Pazartesi 00:37A+A-

İçinde bulunduğumuz günlerde İranlı bir kadın, Leyla İsfendiyari dünyanın en yüksek ikinci dağının zirvelerine doğru tırmanışını sürdürüyor. Pakistan sınırları içinde, Karakurum Sıradağları’nda bulunan K2 Zirvesi ya da Katil Kale ismiyle tanınan, yüksekliği de sekiz bin metreyi geçen zirveye ulaşma ihtimali yüzde on, geri dönme ihtimali ise yüzde elli. Zirveye çıkmayı o kadar istiyorum ki, geri dönmemeyi göze alıyorum, geri dönmesem bile bu benim yenik düştüğüm anlamına gelmeyecek, diyor İsfendiyari, tek başına Karakurum Dağları’nın yolunu tutarken.

İsfendiyari üç yıl önce Himalaya Dağları’nda bulunan ve dünyanın ulaşılması en zor ikinci zirvesi olarak bilinen Nanga Parbat Zirvesi’ne kadar çıkmayı başarmış 40 yaşlarında bir dağcı.

 Her birimizin yaşadığı çevrede orta yükseklikte bir dağ vardır, büyük ihtimalle. Bazen bu dağı tırmanmayı da denemişizdir. Fakat ölümü göze alarak zirve yolculuğuna çıkan kaç kadın var ki çevremizde! İsfendiyari’nin çocuğu var mıdır, bilmiyorum. Gözü arkada kalmadan ölümcül zirve yolculuğuna çıkacak anneler de olmuştur dağcılık tarihinde. Tırmanmayı seven çoğu kadın yarı yolda kalıyorsa, sırtında (gönlünde) taşıdığı sevgili simaların vazgeçilmezliği nedeniyle ayaklarının geri geri gitmesi olmuştur bunun nedeni.

Bulutlara doğru tırmananlar bir taraftan da iç âlemlerine doğru inişe geçmeden yapamıyor olmalılar. Nasuh Mahruki’den okuduğum her cümle, bu tırmanmaların kendini bilme çabasına götüren bir yönü olduğunu anlatıyor. Cehd ve emeğin dağ yolcusuna hediyesi, kendini bilme çabasını güçlendiren bir farkındalık. Müslim Coşkun’un Milli Gazete’deki yazılarında dağ yolculuğu, kirlenmemiş toprağa dokunma hasretine karşılık gelir. Coşkun’un İbrahim Tenekeci ve Selçuk Özer’le birlikte Belengerme Tepesi civarında bir yayla evine sığınma macerasını anlattığı “Yüksek dağın kuşuyum, serviye konacağım “ başlıklı yazısını döne döne okuyorum.   

Sanki, yeniden bulmak üzere bir kendini yitirme yolculuğudur da dağlara doğru gerçekleşen, yeryüzünü aynı açıdan görmek artık yetmemeye başladığı için de... Leyla İsfendiyari K2’ye tırmanırken meydana gelen tufan sırasında kaybolan İranlı dağcı Davud Haddamasl’ı hatırlatıyor. İsfendiyari K2 Zirvesi’ne ulaşan ilk İranlı kadın dağcı olmayı bütün kalbiyle diliyor. Bu tırmanmayı o kadar istiyor ki kimseyi kendisine sponsor olmaya ikna edemediği için, bir evin maliki olduğu bölümünü satmış.

Başka türlü dağ yolculukları da var; 14 temmuzda gerçekleşen Srebrenica Yürüyüşü gibi... Bir geleneğe dönüşen yürüyüşün ayrıntılı tasvirini Afganistan’a yetim projesi için gittiği sırada uçağının Hindikuş Dağları’na düşmesi sonucu yitirdiğimiz yazar Bahattin Yıldız’ın kaleminden okudum. Yazı, geçen yılın yürüyüşünün ardından www.dunyabulteni.com’da yayınlanmış.

6 Haziran 1995’de Sırpların tank ve toplarla üzerlerine saldırdığı Srebrenica halkı içinde on beş bin Boşnak, bir umutla kendilerini Tuzla’ya götürecek dağ yoluna vurur. Onlar dağa çıkmaya çalışırken Sırplar kurdukları pusularla toplu katliamı gerçekleştirir. Sadece yürüyüşün başlangıcındaki bölgede beş bin kişi şehit olur. Şehitlerin hatırası için her 6 haziranda üç saatlik bir asfalt yoldan sonra büyük otobüslerin sokulmadığı bozuk zeminli bir dağ yolunda binlerce kişi tırmanmayı da gerektiren bir yürüyüş gerçekleştiriyor: “Yol daralmış ve kayganlaşmıştı. İlk defa giydiğim ayakkabılarımın, çamur inişlerde iyi tutunup kaymamasına seviniyordum. Yine de elime kalın bir sopa aldım.” Bacağı protezli bir genç adam, on yaşındaki Rahima, yetmiş beş yaşında bir Fransız aktivist, yaşlı bir İtalyan çift vardır, yağmur altında yürümeye devam edenlerin arasında. “Nehir üstündeki köprüden karşıya geçenlerden ateş yakıp eşyalarını kurutarak dinlenenler vardı. Sık orman içinde güneşin süzülüp içine giremediği bir dağ patikasını tırmanmaya başladık” diye anlatmaya devam ediyor Yıldız...

Zirvelere tırmanma, derin ve ucu bucağı belirsiz mağaralara inme! Dağlara sığınma, mağaralarda bir yuva arama. Dağlara kaçarak düzlüğü ıslaha inanma. Peki, dağlarda nereye kadar nüfuz edilebilir düzlüğün meselelerine... Sonsuzluğa ulaşma arzusu bir şekilde karşılığını buluyor olmalı yerkürenin üzerinde ya da derinlerindeki en uç noktaya dokunurken.

Hindikuş Dağları’nda şehit olan Yıldız, Srebrenica yürüyüşünü ömrüne bir ömür daha katmış gibi kelimelere dökmüş. İsfendiyari için ise sanki bütün geleceği Karakurum’un zirvelerinde saklı.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT