1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Cuntacılarla Dostluğu mu Öneriyorsunuz?
Cuntacılarla Dostluğu mu Öneriyorsunuz?

Cuntacılarla Dostluğu mu Öneriyorsunuz?

Dış politikada “teenni ile hareket edilmesi” önerisi nasıl bir zihniyetin dışavurumudur?

28 Ağustos 2013 Çarşamba 16:12A+A-

HAKSÖZ-HABER

Ortadoğu’da zorbalık görüntüleri belirginleştikçe adaletten yana tutum takınmak daha riskli bir hal alıyor ve Müslüman halklar aleyhine geliştirilen baskıcı, zalimane politikalara karşı çıkmak da giderek daha bir zorlaşıyor. Bu çerçevede AK Parti hükümetinin Suriye ve Mısır konusunda izlediği siyasetin maliyetinin de giderek arttığı görülüyor.

Hükümetin dış politikasına yönelik olarak muhalif cephede zaten uzun bir süredir birtakım eleştiriler-suçlamalar yoğunlaşmıştı. İlginçtir dün İran’a fazla yakınlık gösterildi diye eleştirenler Suriye meselesinden beri AK Parti hükümetini İran penceresinden suçlayabiliyorlar. Eleştirileri-suçlamaları popüler zemine oturtmanın kalıbı ise değişmiyor: İlişkilerimiz bozuluyor, kaybediyoruz, güvenliğimiz riske giriyor!

Anti-emperyalizm sosuna batırılmış ulusal çıkar muhafızları korosu geniş bir koro. Bilumum sol ve Kemalist çevreler yanında ülkücü ve milliyetçi kesimleri, ayrıca da Saadet Partisinden Haydar Baş grubuna kadar geniş bir muhafazakâr cepheyi kuşatıyor. Bu cepheye son dönemlerde Fethullah Gülen cemaatine yakın medya organlarının da kenardan katılma sinyalleri verdiği görülmekte.

Genel manada söyledikleri şu: “Bazı siyasi oluşumlara çok fazla angaje oluyor ve ülkemizin çıkarlarını riske sokuyoruz!” Çözüm olarak net şeyler söylemiyorlar ama özetle temkinlilik adına statükoculuğu önerdiklerini söylemek yanlış olmasa gerek. Bu zevata sorulsa yeridir: Peki ne yapılmalı, ülke menfaatleri zarar görmesin diye Esed’in zulümleri görmezden mi gelinmeli? Mısır cuntasının işlediği zorbalıklara rağmen bir şey olmamış gibi mi davranılmalı?

Şüphesiz sol-Kemalist çevrelerin bu konuda söyledikleri-savundukları açık. Onlar her halükarda İslami kimlikli yapıların, hareketlerin karşısında durulmasını savunduklarından adalet, hakkaniyet gibi bir dertleri yok. Diğerlerinin ise hükümet karşıtlığı gözlerini adeta kör etmiş gibi!

Dikkat çekici olan ise hükümet içinden de bazı isimlerin bu ilkesizlik korosuna destek çıkan açıklamalarda bulunuyor olmaları. Örneğin Suriye konusunda eski dışişleri bakanı Yaşar Yakış’ın uzun süredir bir şeyler söylemeye çalıştığı, daha doğrusu mızmızlandığı görülmekte. Malum medya organları bu sözlere bekleneceği üzere geniş yer vermekte. Başta Ahmet Davutoğlu olmak üzere hükümetin dış politika belirleyicilerini alttan alta hırpalamaya yönelik sözlerinin belli medya organlarında manşet olması bu tipleri hiç rahatsız etmiyor demek ki!  

Bu zevata Mısır üzerinden yeni isimler de eklendiği görülüyor. AK Parti Kütahya milletvekili Prof. İdris Bal’ın Bugün gazetesinde dün yayınlanan röportajı bu açıdan önem arz ediyor. “Mısır’ı kaybedebiliriz” başlığıyla sunulan röportaj baştan aşağı çelişkilerle dolu ve ne söylediği net değil. İdris Bal gidişattan rahatsızlık duyduğunu söylüyor ama ne yapılması gerektiğini söylemiyor. Mursi’nin hataları diye bir başlık açıp bir dizi iddiada bulunuyor. Pek çoğu bugüne kadar defalarca yalanlanmış bu bayat iddiaları bir kere daha piyasaya sürmenin mantığını anlamak zor olsa da bu tür gereksiz sızlanmaların bu isimlere belli çevrelerde itibar kazandırdığı belli. 

***

Söz konusu röportaj-haber:

AK Parti'li İdris Bal: Mısır'ı Kaybedebiliriz!

AK Parti Milletvekili Prof. Dr. İdris Bal, Mısır’daki darbenin ardından sergilenen dış politika konusunda uyarılarda bulundu. Türkiye’nin seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak Mursi’nin arkasında durmasının, darbecileri eleştirmesinin doğal olduğunu belirten Bal, “Mısır’ı kaybedebiliriz” dedi.

METİN ARSLAN - BUGÜN GAZETESİ

Mısır’la ilgili rapor hazırlayan AK Parti Kütahya Milletvekili Prof. Dr. İdris Bal, Türkiye’nin Mısır’ı kaybetmemesi gerektiğini söyledi. Bal, “Zaten İran’la, Irak’la, Suriye’yle, İsrail’le, Ermenistan’la, Yunanistan’la ilişkilerimiz malum iken, bu sorunlu olduğumuz ülkeler grubuna Mısır’ı da eklememek gerekiyor. Dikkatli olmalıyız” değerlendirmesi yaptı.

Türkiye’nin seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarakMursi’nin arkasında durmasının, darbecileri eleştirmesinin doğal olduğunu belirten Bal, “Fakat Mısır’ı anlayamaz, iç ve dış dinamikleri, dengeleri iyi okuyamaz, ağır eleştirilerimize devam edersek, Mısır’ı kaybedebilir ve bunun ekonomik, politik ve güvenlikle ilgili bedellerini ödemek zorunda kalabiliriz. Sorunlu olduğumuz ülkeler grubuna Mısır’ı da eklememeli, dikkatli olmalıyız” değerlendirmesi yaptı.

SOKAK EYLEMLERi TEHDiT

Mısır’da ve Arap Baharı’nın gerçekleştiği diğer ülkelerde insanların korku eşiğini aştıklarını ve sokaklarda polis ve askere şiddetle karşılık verebildiğini ifade eden Bal, “İşte demokratik kültürün, geleneğin olmadığı ülkelerde bu psikolojik durum başlı başına bir tehdittir” değerlendirmesi yaptı. Seçimi kaybeden, sandıktan istediğini elde edemeyen kesimlerin, eleştiri ve önerilerini demokratik geleneğe uygun bir şekilde ifade etmek yerine, sandığın hesabını meydanlarda sorma mantığıyla sandıkta başaramadıklarını meydanlarda başarma yoluna gidebildiğini vurguladı.

BATI’YA DARBE ELEŞTiRiSi

Bal, “Mısır’da yaşanan da bu olmuştur. Mübarek’i indirirken etkili olan silahı, bu defa seçilmiş iktidara, Mursi’ye karşı kullanmışlardır” görüşünü paylaştı. Mübarek’in devrilmesinin ardından Mısır’da seçim ve demokratikleşmeyi iç dinamiklerin talep ettiğini, dış dinamiklerin de bunu desteklediğini ifade eden Bal, sandıktan Müslüman Kardeşler’in temsilcisi Mursi’nin çıkmasından özellikle Batı’nın memnun olmadığını kaydetti.

Benzer bir durumun Filistin’de Hamas açısından da yaşandığını vurgulayan Bal, “Mursi’nin başarısı Batı tarafından alkışlanmamış, desteklenmemiş ve kendisine yönelik darbe girişiminin ise karşısında durulmamıştır. Bu durum ise darbecileri güçlendirmiş ve cesaretlendirmiştir” ifadelerini kullandı.

ORDU BELiRLEYiCi GÜÇ

Mısır içerisinde her ne kadar iktidarlar değişse de ordunun çok önemli ve kayırılmış bir pozisyonu bulunduğuna dikkat çeken Bal, ekonominin üçte birinin Mısır ordusunun kontrolü altında olduğunu belirtti. Siyaset ve ekonomi üzerindeki dolaylı ve dolaysız etkileri göz önüne alındığında Mısır ordusunun ülke içinde belirleyici bir rolü bulunduğunu belirten Bal, “Mısır ordusu bu kayırılmış pozisyonunu kullanarak Mursi’yi devirmiştir. Bu duruma göz yummuştur” dedi.

Seçilmişin hataları

Uzun yıllar ‘tek adam’ yönetiminin bulunduğu Mısır’ın demokratik tecrübe ve birikim eksikliği bulunduğuna işaret eden Bal, Mursi’nin ve taraftarlarının da demokratik gelenek anlamında bazı eksiklikleri ve hataları olduğunu kaydetti.

“Tabii ki, bir seçilmişin hiçbir hatasının onu demokratik gelenekler dışında devirmeyi meşru göstermeyeceği bir gerçektir” diyen Bal, Mursi’nin seçim zaferinden sonra gerek yeni anayasa yapım sürecinde, gerekse muhalefetle ilişkilerinde daha yumuşak, uzlaşmacı ve az tahrik edici bir üslup benimsemesi gerektiğini ifade etti. Bal, raporunda şunları belirtti: “Fakat böyle olmadı. Örneğin, 29 Kasım 2012’de muhalefet üyelerinin katılmadığı anayasa komisyonu toplantısında, komisyon 15 saat çalışarak 236 maddelik anayasa taslağını hiç tartışma yapmadan kabul etti ve takip eden 2 hafta içerisinde muhalefetin boykot ettiği referanduma gidildi.

Yüzde 32 katılımla gerçekleşen halk oylamasında sadece %64 evet çıktı. Oysa yeni anayasa hazırlıklarında muhalefetle ilişkilerde daha uzlaşmacı olunabilirdi. Başka bir örnekte ise, Mursi bir kararnameyle başkanlık kararlarının yargı denetimine tabi olmayacağını açıkladı ve tepkiler üzerine kararından geri dönmek zorunda kaldı.”

DİKKATE ALMADI

Mursi’nin iktidara gelmesiyle ülke ekonomisinin daha da kötüye gittiğini, işsizlikteki artış, Mısır parasındaki değer kaybı, kuyruklar gibi olumsuz gelişmeler yaşandığını vurgulayan Bal, şöyle dedi:

“Oysa Mursi seçimlerde başarı kazanan bir lider olarak, iç ve dış siyasette, iktidar ve tam muktedir olduğunu düşündü.

Muhalefet ve farklı dengeler dikkate alınmadı. İçeride aşırı özgüvenle, bazen de demokratik gelenekler ihlal edilerek atılan adımlara paralel olarak, dışarıda da özgüvenle adımlar atılmaya çalışıldı. Örneğin Mursi devrilmesinden bir ay önce Suriye lideri Esed’e istifa çağırısında bulunmuştu.”

SSCB’DEKİ ŞARTLAR YOK

Bal, raporunda ‘gösteriler başarılı olabilir mi, süreç geri döndürülebilir mi’ sorularının cevabını aradı. Başta Türkiye olmak üzere bazı ülkelerin, 1990’da SSCB’ deki darbe girişimi başarısız olan Kızıl Ordu’nun geri çekildiği gibi Mısır ordusunun geri çekilmesi ve Mursi’nin görevine iade edilmesini ümit ettiğini belirten Bal, şu görüşü paylaştı:

“Öncelikle darbecilerin Sovyetler’deki gibi geri adım atmasını gerektiren şartlar yok. Mısır’da meydanları dolduranların hepsi darbeye hayır diye bağırmıyor. Tam tersine bu defa Tahrir Meydanı’ nı darbe çağrısı yapanlar doldurdu ve darbeyi havai fişeklerle kutladılar.

Başka meydanları ise darbeye hayır diyenler doldurmuştur. Yani meydanlar tek bir sesle, darbeye hayır diyememekte, bir kısmı desteklemekte, bir kısmı ise hayır demektedir. Bu ise darbecilerin elini güçlendirmek te, hatta kendilerini kurtarıcı gibi göstermelerine, konuyu ‘Biz olmasak halk birbirine girecekti ’ noktasına getirmelerine yardımcı olmaktadır.”

CEZAYiR BENZETMESİ

Mısır’da tarafların şiddet kullanması ve 1990’larda Cezayir’deki FIS örneği gibi iç savaşa sürüklenmesi ya da Suriye gibi kutuplaşması, iç savaşın içine düşmesinin en önemli risk olduğunu anlatan Bal, “Bu ihtimalin gerçekleşmesi Mısır için felaket senaryosu olacak, bu durumunda hem Mısır halkına yazık olacak, büyük bedeller ödemek zorunda kalacak, hem de bölge ve dünya barışı, istikrarı bundan birçok açıdan olumsuz etkilenecektir. Bu bağlamda hem İhvan’ın, hem tüm diğer kesimlerin provokasyonlara gelmemesi, silaha sarılmaması, İhvan üzerinde etkisi olanların bu yönde telkinlerde bulunması büyük önem arz etmektedir” görüşünü paylaştı.

GERi ADIM BEKLENMEMELİ

Mısır ordusunun da ülkedeki hem ekonomik, hem siyasi gücü göz önüne alındığında, geri adım atmasını beklemenin gerçekçi görünmediğini vurgulayan AK Partili vekil, “Belki tek ihtimal, ordunun içerisinde İhvan’a yakın geniş ordu mensuplarının tepki göstermesi ve ordu içinde bir kırılma olmasıdır. Bunu destekleyecek elimizde veriler ve gelişmeler bulunmamaktadır. Temelde bu faktörler göz önüne alındığında geri adım beklemek, Mursi’nin iadesini beklemek gerçekçi değildir” ifadelerini kullandı.
 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum