Abdurrahman GÜNER / HAKSÖZ HABER 

CHP ve Türkiye solu Suriye’de yaşanan kıyam sürecini hiçbir zaman doğru değerlendiremedi. Baas'ın yol arkadaşı olan CHP'den zaten asgari insani söylemleri beklemek dahi anlamsız bir işti. CHP de kendisine yakışanı yaparak Esed çetesinin sözcülüğünü üstlendi.

8 Aralık devrimi Rusya, İran gibi aktörler dışında Türkiye içinde de CHP'nin ve İrancıların hezimeti anlamı geliyordu. Esed katiline arka çıkan tüm devlet ve partiler gibi CHP de yaşadığı hezimetin oluşturduğu şoku atlatamadı. Bu bağlamda Suriye devriminin tesirini hafife almamak lazımdır. İnsan her şartta unutmaya meyilli bir varlıkken Türkiyeli Müslümanların Suriye halkının zaferini hiçbir koşulda aklından çıkartmaması ve gündemleştirmesi gerekiyor.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve  'gölge kabinenin' Dışişleri Bakanı İlhan Uzgel, Birgün de yayımlanan "Suriye'de yaşanan neydi?" başlıklı yazısında aklın, mantığın ve ahlakın dışına çıkan yorumlarda bulunuyor. Uzgel her şeyden önce tüm komplocular gibi hadiseleri iç faktörler ve tarihsel arka plandan ayrıştırarak "dış faktörler" yani ABD ile izah etmeye çalışıyor. HTŞ'nin kuruluşu ve gelişim sürecini "güçlendirildi, önü açıldı" ifadeleriyle geçiştiren Uzgel, Esed diktasının yıkılmasını da "İsrail'in güvenliği" ile ilişkilendiriyor.

Yazısının ilk başlığını "Suriye devrimi mi, mi?" şeklinde belirleyen İlhan Uzgel, Suriye’de yaşanan sürecin toplumsal devrim olarak nitelendirilemeyeceğini iddia ediyor.

"Suriye’de Aralık 2024’te yaşanan sürece devrim demek, tarihteki toplumsal devrimlere haksızlık etmek olur. ABD’nin ve Türkiye’nin askeri varlığının bulunduğu, yabancı istihbarat servislerinin cirit attığı, İsrail’in HTŞ’ye havadan destek sağladığı, Suriye’de yaşayan halkın yönetime kitlesel bir direniş göstermediği bir ortamda, HTŞ gibi dünyanın birçok yerinden gelen cihatçıyı barındıran ve bütün dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiği bir örgütün perde arkası pazarlıklarla Şam’a kadar uzanmasına 'toplumsal devrim' demiyoruz.

30 bin kişilik bir silahlı grubun, ülkedeki bütün diğer bileşenleri dışarıda bırakarak, yaygın sokak gösterilerinin olmadığı, halkın doğrudan katılmadığı bir operasyonla yönetimi ele geçirdiği bir süreç yaşandı.

Eğer Mart 2011’de Suriye halkının verdiği mücadele sonucu o dönemde Esad yönetimi devrilseydi buna toplumsal devrim denebilirdi. Bu yüzden Suriye’deki 8 Aralık olayına 'toplumsal devrimden' çok 'dış destekli bir rejim değişikliği' demek daha doğru olur."
 

CHP, - Allah korusun- iktidar olsa Dışişleri Bakanı olacak ismin çapı bu kadar işte! Binlerce şehidin, kadın ve çocuğun hayatları pahasına elde ettiği zaferi küçümseyip geçiştirmek... HTŞ'ye işgal rejiminin havadan destek verdiğini ifade edecek kadar akıl tutulması yaşayan bir kimseye ne anlatabilirsiniz? İlginçtir ki aynı Uzgel yazısının devamında Siyonistlerin devrimden sonra gerçekleştirdiği saldırılarla Suriye'de düzenli bir ordu ihtimalini ortadan kaldırdığını da zikrediyor:

"HTŞ yönetimi konvansiyonel bir ordu kurup İsrail’e saldırabilecek ya da kimyasal bir saldırı yapabilecek kapasiteye ulaşamayacak. İsrail Hava Kuvvetleri Esad’dan kalan cephane ve ağır silahları yok etti. Yeni yönetim zaten Suriye’ye tehdit olarak İsrail’i değil İran’ı işaret ediyordu. Fiilen de bir hava gücü oluşturacak, güçlü ve düzenli tank birlikleri kuracak, bir hava savunma sistemi geliştirecek imkânı da yok. "

HTŞ'nin devrimi gerçekleştirmesini sağlamak için havadan onu destekleyen Siyonist çete, Esed'in yıllardır işgal rejimine karşı hiçbir şekilde kullanmadığı silahlarını devrimden sonra hemen yok ediyor. Bu ikisini yapan aynı Siyonist çeteyken İlhan Uzgel'in hayal aleminde tüm bunlar Suriye'de "dış destekli bir rejim değişikliği" anlamına geliyor. Pes doğrusu demek isterdik ama bunlar sadece başlangıç!

Siyonist yetkililer Suriye’deki yeni yönetimin İslamcı hassasiyetleri sebebiyle kendileri için sorun teşkil ettiğini defalarca dile getirdiler. Esed katili başta Golan'ın işgali olmak üzere yıllardır Siyonistlerle karşı karşıya gelmemek için danışıklı dövüşün kitabını yazdı. Sadece Yermuk'u gören bile Suriye’deki Filistinli mültecilere de akıl almaz zulümler gerçekleştiren Baas diktasını savunmak için "İsrail kartını" kullanmanın ne kadar alçakça bir iş olduğunu anlayacaktır.

Sonuç kısmında ise İlhan Uzgel, Esed diktasını tanımlarken "baskıcı ama dış politikada bağımsız" ibarelerini kullanarak muhteşem değerlendirmesini taçlandırıyor.

"Suriye 2011 öncesinde Rusya’ya yakın, baskıcı, devletçi ama dış politikada bağımsız hareket eden bir ülkeydi. İç savaş, Suriye’yi Rusya ve İran’a bağımlı hale getirmişti. Bu durum sona erdi ve Suriye artık Batı’ya her açıdan bağımlı bir ülke oldu. Bu bölgesel açıdan çok önemli bir stratejik dönüşüm ve etkileri ileride daha çok anlaşılacak."

Şunu herkes anlamalı ki Uzgel'in siyasi dehası ve ahlak abidesi karakteri Türkiye’ye fazla!  PKK’nın kadim dostu, Rusya ve İran'ın kuklası olan bir çeteyi savunmak anca bu kadar iyi yapılabilirdi... Teşekkürler gölgelerin bakanı! 

Meraklısı için notlar:

Ben de İlhan Uzgel gibi insanı dumura uğratan yazılar yazmak istiyorum o halde ne yapmalıyım? 

1-Dünyada yaşanan her hadiseyi "Amariganın oyunu" olarak görüyorsanız Uzgel'in yazısından iki adet çıktı alıp birini evinizin bir köşesine asın. İkinci çıktıyı zarar görmesini istediğiniz bir kişiye verip okumasını sağlayın ve etkileri gözlemleyin.

2- Eve astığınız çıktıyı muhakkak görünür bir yere koyun ki ara ara okuyup sağlıklı düşünme ihtimalinizi tamamen ortadan kaldırabilin. (Bu adımı düzenli olarak gerçekleştirmezseniz işlem tamamlanmayacaktır!)

3-Bir süre sonra rüyanızda İlhan Uzgel ile astral bir yolculuğa çıkacaksınız. Size iki tane hap uzatacak. Hangisini seçmeniz gerektiğini de yine uzun ve sıkıcı bir yazıyla size aktaracak. Bu esnada zaten hipnotize edilmiş olacaksınız. Nihayetinde işlem tamam. Artık siz de İlhan Uzgel gibi başkalarını dumura uğratabilirsiniz... 

CHP'nin Gölge Dışişleri Bakanı'nı takip etmeyi unutmayın! Bizlere o engin düşünce ve hayal dünyasından neler aktaracak kim bilir? Her şey daha yeni başlıyor...