1. YAZARLAR

  2. Necmettin Turinay

  3. CHP’de yaşanan iç darbe
Necmettin Turinay

Necmettin Turinay

Yazarın Tüm Yazıları >

CHP’de yaşanan iç darbe

08 Kasım 2010 Pazartesi 00:53A+A-

Cumhuriyet Halk Partisi’nde öngörülen politik kavga sürüp gitmedi. Taraflardan biri, hiç olmazsa şimdilik, teslim bayrağını çekmiş gözüküyor. Cindoruk’un CHP’deki benzeri ve bütün sermayesi de “Ben 54 yıldır bu partideyim” demek olan Önder Sav’ın içine düştüğü şaşkınlık, doğrusu anlaşılmaya değer!..

Dolayısıyla şimdiye kadar parti içindeki hemen her gelişmeye direnen, her yenileşme denemesinin önüne bir duvar gibi gerilen bu “gizil güç”ün zavallılığını, takındığı mahzun yüz ifadelerinden okumak zor olmamalıdır. Öyleyse, nedir bu ani teslimiyetin manası demekten kendimizi alamıyoruz.

Düşünün ki, parti meclisinin tamamı kendi adamı!.. Düşünün ki, meclis grubunun büyük ekseriyeti de aynı şekilde!.. İsterseniz bir adım daha atarak parti il teşkilatlarının da, benzer biçimde, garip bir alt-kültür dayanışması temeline oturtulduğunu ifade edelim.

İşte alınmış tüzük kararlarını erteletebilen, dilediği adayları genel başkanlara dayatan, dahası partide oluşturduğu oligarşik yapı ile, liderleriyle kedi gibi oynayan ve onları alelade birer mikrofon/megafon seviyesine indirgeyen bu “gizil güç”, her imkân elinde olduğu halde bir anda tuzla buz oluverdi.

Yani eskilerin tabiri ile, CHP’de “ân-ı vahid”de bir şey oldu, bir tel koptu ve kendini Herkül zanneden bir gücün kispetleri üstünden dökülüverdi. Yani üstündeki kispetlerin yerlere dökülmesi ile de, hemen bütün CHP kamuoyu, “kralın çıplaklığını” fark etmek imkânını buldu.

CHP’DE NE OLDU DERSİNİZ?

Öyleyse Türkiye şartlarında değilse bile, muhakkak ki CHP şartlarında, bir darbenin vuku bulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında fizik ve kapasite itibariyle Önder Sav’dan farksız olan, fakat elinde avucunda da onunkiler gibi ne sayısal, ne de nitelik bakımından silahlar bulunmayan Kemal Kılıçdaroğlu, böylece CHP iktidarının başına geçmiş oldu.

O zaman soralım: Bu sonuç Kılıçdaroğlu’nun emeği ile, mücadelesi ile mi elde edilmiştir? Bir kongre yapılmış da, orada bir rövanşlaşma mı yaşanmıştır? Elbette böyle bir şey yok. Fakat sanki yaşanmış gibi de bir zafer var orta yerde. Daha doğrusu da bu zafer Kemal Kılıçdaroğlu’na, altın tepsilerin içinde sunulmuş görünüyor. Nitekim elde edilen zaferin şaşkınlığı içinde, neler söylüyor Kılıçdaroğlu? “Partideki korku duvarını yıktık” demiyor mu? Kuşkusuz bu korku sfenksinden asıl çekinen, yılan, yılgınlaşmış görünen kişinin, bizatihi Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu ortaya koymuyor mu bu sözler? Dolayısıyla mezarlıktan geçen çocuğun ferahlamaları okunuyor onun sözlerinden!..

Asıl meseleye gelecek ve bu sahte Pirus zaferinin sırrını çözmek istersek, bakın karşımıza ne çıkıyor? Rejimin bekçisi ve siyasi partilerin üstünde Demokles’in kılıcı gibi duran Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu safhada iki defa karşımıza çıktı. Birincisinde dedi ki, tüzük için CHP’nin yeni bir kongreye gitmesine gerek yok!.. Peki vardır dese, ya da meseleyi sükûtla geçiştirse ne olurdu? CHP kuşkusuz kongreye gider ve Kılıçdaroğlu da kesinlikle kaybederdi. Böylece başsavcı ne yapmış oldu? Kongreyi engelledi ve Önder Sav’ın destek kıtalarının elini ayağını bağlayıverdi.

Sonra başsavcı bir kere daha çıktı karşımıza: Kılıçdaroğlu’nun belirlediği başkanlık divanını, yani yeni CHP takımını yıldırım nikâhı ile onaylayıverdi. Bu sonuca itiraz eden, dilekçesinin ardından Yargıtay merdivenlerinde ha bire koşuşturan Önder Sav, o anda neye uğradığını bile anlayamadı. Daha garibi Başsavcı üç beş gün, bir hafta veya on gün durumu değerlendirmek, tarafları dinlemek için bir süre bile kullanmak ihtiyacını duymadı. Yani aynen Baykal’ın tasfiyesi sırasında olduğu gibi, “ân-ı vahid”de bu işin sonuçlanıp bitmesi istendi.

CHP İZLENMEYE DEĞER HALE GELDİ:

Kuşkusuz bu sonucu hukukçular, dilediği gibi yorumlayabilir. Bizim aklımız işin o tarafına ermez zaten. Bizim gördüğümüz, önceden planlanmış bir süreci, CHP’nin yaşamak mecburiyetinde kaldığı gibi bir şeydir.

Fakat yerimiz de kalmadığı için, sizin ferâsetinize emanet bıraktığımız en önemli yanı kaldı bu işin!.. AK Parti’yi, laiklik karşıtı bir odak haline geldiği iddiasıyla kapatmaya kalkışan sayın Başsavcı; “Laiklik Türkiye’de tehlikede değil, böyle bir tehlike söz konusu değil” diyen Kılıçdaroğlu’nun önünü, niçin açmak istemiş olabilir?

CHP darbesinin sırrı ve amacı da orada yatıyor zaten. Dolayısıyla yeni sürecin ruhunu yakalamak icabeder. Çünkü “ân-ı vahid”de bir tel koptu, yeni bir şeyler oldu gibi bir şey!..

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT