1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. “Bu Ülkede Irkçılık Yoktur” Derken Bizzat Irkçılık Tuzağına Düşmek!
“Bu Ülkede Irkçılık Yoktur” Derken Bizzat Irkçılık Tuzağına Düşmek!

“Bu Ülkede Irkçılık Yoktur” Derken Bizzat Irkçılık Tuzağına Düşmek!

Yeni Şafak’ta Hasan Öztürk’ün Suriyeli muhacirleri ‘sorun’ olarak tanımlayan dizi yazılarının ardından bu kez de Faruk Aksoy aynı zihniyeti yansıtan bir yazı kaleme aldı.

13 Haziran 2019 Perşembe 11:38A+A-

Yazısında Suriyelilerin bu ülke düzeni ve insanları için bir sorun oluşturduğunun gizlenemeyeceğini ifade eden Faruk Aksoy CHP’li bazı belediyelerin uygulamaları üzerinden gündeme gelen ırkçılık-faşizanlık suçlamalarının ise çok haksız ve abartılı olduğunu iddia etti.

Faruk Aksoy’un yazısı aynen diğerleri gibi! Bir dizi iddiayı, suçlamayı alakasız olgularla ve popülist tezlerle iç içe geçirip buradan ‘muhacir sorunu’ üretmekte! Suriyeliler konulu yazı ‘görüntü kirliliği’, ‘haksız rekabet’, ‘Suriyeliler üzerinden faşizm testi’ vb. kalıplarla dolu.

 İşte Faruk Aksoy’un yazısından bazı satırlar:

“…Ya arkadaş…

Adam belki malını vermek istemiyor, aşını, işini, piyasasını bölüşmek istemiyor.

Hemen faşist mi oluyor?

Kendine ait olanı korumaya çalışmak faşizm değildir.

Faşizm, başkasını ve başkasına ait olanı külliyen ortadan kaldırma faaliyetidir.

Fatih’te elli yıldır tatlıcılık yapıyorum, haksız rekabet karşısında çözüldüm, dayanamıyorum, iflas etmek üzereyim, diyor.

Ekmeğim elimden gidiyor, diyor.

Der demez faşist oluyor…”

Yazarın tezi ‘kendine ait olanı korumak’ ifadesinde saklı. Biz bu mantığı iyi biliyoruz. Kemalist tarih bu mantığı en güzel biçimiyle yansıtır. Kemalistler kendilerine ait olan iktidar alanını korumak için başörtülüleri öcü olarak görmüyorlar mıydı? Ege’de, Trakya’da basit kavgalar sonrasında Kürtlerin mahallerine yürüyen ‘yerli halk’ güruhunun ruh hali farklı mıydı? 

“…Şu işi çözelim, delik büyüdükçe büyüyor, milyonlarca genç işsizimiz var, güvenli ortam sağlansın, herkes memleketine dönsün, demek…

Burada yemek yemenin, denize girmenin, oturup kalkmanın adabı şöyledir, bunlara riayet edin, demek…

Faşistlik mi oluyor?..

Suriyeliler konusunda bir cümle kurmak için en az beş kere “kardeşiz, komşuyuz” girizgahı yapılıyor.

Bu kadar da önyargılı olmayın lütfen…”

Yok kardeşim, siz lütfen kardeşlikten falan söz etmeyin! Çünkü kardeşlik temelde İslami bir mana içerir ve ensar-muhacir ilişkisini görmezden gelen insanların zaten kardeşlik hukukunu anlaması beklenemez.

Yazarın kendisini en haklı ve güçlü olduğunu zannettiği ama aslında ne kadar büyük bir körlük içinde olduğunu ortaya koyan satırlar ise şunlar:

“…Arkadaşlar…

Anadolu insanı faşizmi bilmez, hiç bilmez.

Sağcısı da bilmez, solcusu da bilmez.

Dünyanın alışageldiği şeyler Anadolu’da farklı işler.

Gün gelir, bizim solcumuz sağcımızdan daha milliyetçi, sağcımız solcumuzdan daha demokrat olur.

Ama hiçbiri faşist olmaz.

Türkiye’deki Suriyeliler konusunu konuşurken faşizm tartışması başlatmak pek iyi olmadı…”

Vay be, ne şerbetliymiş bu ‘Anadolu insanı’ adı verilen mübarek toplum! Her şey olabilirmiş ama istese de ‘kötü’ olmazmış!

Bu ülkede yaşayan, bu ülkeyi bilen herkes bu ülkenin ne büyük zulümlere, ihanetlere, insanlık suçlarına ev sahipliği yaptığını iyi bilir. Bu ülkede yaşayan insanların bir kısmının eline devlet sopasını alıp, diğer kısmına inancından, kimliğinden ötürü ne büyük acılar yaşattığına herkes şahitlik etmiştir. ‘Anadolu insanı’ diye topyekün tezkiye edilen, kutsanan insan unsuru içinden çıkanların bir kısmının diğerlerine ırkçılığın, faşizmin, zalimliğin katmerlisini yaşattığı inkar edilemez bir gerçektir. Ama gelin görün ki, yazar modaya uyup anlamsız bir genellemeyle son dönemlerde sert esen ‘milliyetçilik’ rüzgarının etkisiyle bir şeyler söylüyor!

Oysa biraz muhakemeyle, biraz adaletle bu sözlerin tutarlılıktan uzak olduğu çok rahat görülebilir. Zaten fazla söze ne hacet! ‘Anadolu insanı’ vb. yüceltmeler bizatihi faşizan bir zihniyetin yansıması değil midir?

HABERE YORUM KAT

3 Yorum