1. YAZARLAR

  2. Mustafa Ünal

  3. Böyle giderse hiçbir şey tartışamayız!
Mustafa Ünal

Mustafa Ünal

Yazarın Tüm Yazıları >

Böyle giderse hiçbir şey tartışamayız!

25 Haziran 2008 Çarşamba 05:02A+A-

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın bir Amerikan gazetesine söylediği 'Atatürk devrimleri toplumda büyük travma yaşattı' sözlerinin yankısı Ankara'da büyük oldu.

Dün muhalefet partilerinin gündemindeydi, CHP ve MHP liderleri Fırat'a sert tepki gösterdi. Bahçeli "Cumhuriyetle sorunlu ve kavgalı geçmişinin hıncını bu hezeyanlarla dışa vurmuştur." dedi. Baykal da "Fırat'ın sözleri AKP'nin niçin Anayasa Mahkemesi karşısında olduğunu gözler önüne serdi." dedi. Bu tartışmanın bir süre daha devam edeceği kesin.

Özellikle hassas dönemlerde bir siyasetçinin konuşmasına dikkat etmesi gerektiğine kuşku yok. Hele mensubu olduğunuz parti Anayasa Mahkemesi'nde kapatma talebiyle yargılanıyorsa... Ve de sona yaklaşıldıysa... Ben Fırat'ın açıklamasına bu noktadan yaklaşmayacağım. Haklı veya haksız olduğuyla da pek ilgili değilim. Söylediklerinin doğru olup olmadığını, tarihî gerçekleri ne derece yansıttığını konunun uzmanları ayrıca değerlendirir.

Sizin de mutlaka dikkatinizi çekiyordur, Türkiye'de bir süredir aykırı düşünceye karşı inanılmaz boyutlarda tahammülsüzlük var. Bazı çevrelerin herhangi bir konunun konuşulmasına, tartışılmasına zerre tahammülü yok. Karşımıza sorun olarak çıkan birçok konu 'konuşulmaz, tartışılmaz' denerek etrafına duvarlar örülüyor. Tabular kavileşiyor, yenileri ekleniyor. Fırat'ın sözleri rejim krizi olarak yorumlanacak sözler mi? Atatürk'e hakaret anlamına mı geliyor? 1920'lerde o günün şartları içinde gerçekleşen devrimler 2008'de eleştirilemez mi? İlk yıllarda en katı biçimde uygulanan şapka devriminden bugün eser yok. O dönem şapkasız sokaklarda dolaşmak mümkün değildi, şimdi şapkalı birine rastlayamazsınız. Bir siyasetçi tarihe eleştirel bakamaz mı?

Sadece Fırat'ın sözlerinden yola çıkarak varmıyorum bu yargıya. Bülent Arınç, Meclis başkanlığı sırasında 'Laiklik yeniden tanımlanmalı.' dedi. Başına gelmedik kalmadı. Acımasız bir linç kampanyasının hedefi oldu. Bu ilk kez mi söyleniyor? Hayır. Daha önce siyasiler tarafından tekrar edilmiş bir cümle bu. Sağ politikacıları geçtik, merhum Bülent Ecevit'in laiklik konusunda benzer açıklamaları arşivlerde duruyor. Ne kadar inkar edilirse edilsin, Türkiye laikliğin uygulaması konusunda problemleri olan bir ülke. Laiklik niye konuşulamasın, neden tartışılamasın? Bu korku neden?

Anayasa'yı tartışmak da neredeyse imkansız hale geldi. Yeni anayasa ihtiyacı, siyasi ve sivil toplum örgütleri tarafından defalarca dile getirilmiş bir konu. Bu uğurda geçmişte taslaklar hazırlanmış. Şimdi Ankara'da bir siyasetçi 'yeni anayasa' der demez hemen ağzına acı biber sürülüyor. Dün CHP lideri Baykal konuşmasında konuyu buraya getirdi ve kesin ifadelerle 'Anayasa değiştirilemez' dedi. Laikliği konuşma, başörtüsünü tartışma, Kemalizm'i eleştirme, cumhuriyet tarihine yan gözle bakma... Modern ve çağdaş bir ülkede bu kadar kısıtlama olabilir mi?

Farkında mısınız, daraltılan sadece siyasetin alanı değil. Düşünce ve fikir özgürlüğünün sahası daraltılıyor. Söylenenler yanlış olabilir, art niyet de taşıyabilir, hatta belli siyasi amaç uğruna dile getirilmiş olabilir. Burada yapılması gereken konuşanı susturmak, düşünceyi boğmak değil; yanlışın karşı görüşle çürütülmesi, doğruların ortaya konması... Bu çok mu zor? Türk toplumu yanlışla doğruyu seçecek bilince ve donanıma sahip. Yanlış konuşan konuştuğuyla kalır.

Bu ülkenin sistemden kaynaklanan yapısal sorunları var. Bunları konuşmaktan, tartışmaktan korkmamak lazım. Laiklik, rejim, Atatürkçülük konuşmayı kısıtlayarak, tartışmayı yasaklayarak korunmaz. Aksine konuşmak, tartışmak daha da kuvvetlendirir. Rejimi bu şekilde koruma anlayışı her şeyden önce devlet düzenine zarar veriyor. Aman, rejimi güçlendirmek isterken devleti yıkmayalım, milleti parçalayalım. Ne yazık ki Ankara gelişmelerine bakıldığında böyle bir tehlikenin söz konusu olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Zaman gazetesi

YAZIYA YORUM KAT