1. YAZARLAR

  2. Merve Kavakçı

  3. Birkaç suç duyurusu
Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Yazarın Tüm Yazıları >

Birkaç suç duyurusu

09 Ekim 2009 Cuma 00:50A+A-

Birinci bahsimiz, hafta boyu ülkemizi hayrete düşüren başörtülü evlenme konusunda.

Denizli’mizin ilçesi Çivril’in beldesi Gürpınar Belediyesi memuru olan zat, başörtülü fotoğraf veren Cennet Güngör’ün nikâhını kıymayı reddetmiş. Gürpınar, Baykal’ın CHP’sine ait bir belediye, hatırlatalım. Nişanlı Ramazan Acar, Avustralya’da doğmuş büyümüş bir gurbetçimiz. Hayırlı bir evlilik yapmak için vatanına gelmiş, Cennet hanımla hayatını birleştirmeye karar vermiş. Gelgelelim Cennet hanımın başındaki örtüyü bir türlü CHP’li belediyenin, hani şu, iki sene önce çarşaf açılımı yapan(!) CHP’nin belediyesinin nikâh memuru Mehmet Eryılmaz’a beğendirememişler. Damat ömrümde böyle şey görmedik diyedursun, imdada komşu belediye yetişmiş. Gürpınar’dan yükselen ‘Türkiye laiktir laik kalacak’(!) sloganları arasında bir türlü evlenemeyen nişanlılar Ağaçbeyli’nin yolunu tutmuşlar. İyi de etmişler. Çünkü orada, diğerinde tehdit görülen başörtüsü ne gericiliğin sembolü imiş ne de bölücülüğün. Buradaki evlendirme memuru aydınlanma çağının götürülerinden nasiplenmemiş olacak ki gençlerin nikâhlarını kıyıvermiş. Şimdi. Bu haber günlerdir medyada. Başta ülkemizin başbakanı olmak üzere yetki mercilerinin dikkatini çekmek istiyorum. Sizler bir çeşit açılımla meşgulken diğer bir kapanım aldı başını gidiyor. Hem de size rağmen.

Bu tür ayrımcılıklar kumaş söküğü gibidir. Dur demezseniz, bir bakmışsınız işler sarpa sarmış. Kanun devleti elinizden kaymış gitmiş. Gürpınar evlendirme memurunun örneğinde olduğu gibi herkes kendi kanununu yapmış uygulamış. Zannedersiniz “jungle.” Nasıl diyor şimdikiler? Cangil! Orman yani.

Bir başka orman da bunu müteakip Eskişehir’de ortaya çıktı bakın. Neden? Zira müsebbib biliyor ki dilediğini yapsın kimsenin gıkı çıkmıyor bu ülkede. İstedikleri gibi at koşturuyorlar tabiri caizse. Kuralları, kanunları dilediklerince eğip büküyorlar sonuçta. Fatma Arduç 69 yaşında bir kadın. Çarşaflı. Hani şu Baykal’ın CHP’sinin iki sene önce oy uğruna yaptığı açılımın çarşafı gibi çarşaflı! Arduç ağrı sancı içinde kıvranarak Alanönü Aile Sağlık Merkezi’ne gidiyor. Doktor Gülşen hanım kıyafetini beğenmiyor hastasının. Sorgu sual, yolluyor hastayı geri. Bir değil iki defa hem de! İş başına düşünce de çağdaş Türk kadını doktorumuz yorum yapmak istemediğini söyleyiveriyor. Ortada yanlış anlama varmış. Doğrudur, bir yanlış anlama olduğu kesin. Hipokrat yemini eden bir doktorun verdiği sözün ne anlama geldiği konusunda bir yanlış anlama olmasın bu?

Son örnek için İstanbul camilerinin minarelerine dönelim. Bu marifet Diyanet’ten kimin eseridir diye merak edip duruyorum. Olsa olsa Türkiye’de olur böyle bir şey. Acaba ne zaman devlet-i alimizin değerli mensupları tarafından fark edilip sorgulanacak, bekleyip göreceğiz... Dinin bu derece siyasete alet edilmesi ancak pes dedirtir insana, başka bir şey değil. Hem de devletin bizzat kendi eliyle. Efendim konu, İstanbul’u çepe çevreleyen birbirinden muhteşem camilerimizin Türk ırkımıza atıfta bulunan slogan ışıklarıyla süslenmesi. “Hoş geldin ya şehr-i Ramazan” değil minarelerimizi birbirine kavuşturan bu günlerde. Ama “Ne mutlu Türküm diyene.” Veya “Önce vatan”! Şimdi ne demek bu? Önce vatan sonra?.. Sonra İslam. Önce vatan sonra İslam?.. Öyle mi, değil mi? Bunun başka izahı var mı? İslam’da vatan, İslam’da millet, İslam’da milliyet?.. Bravo. Türk İslam sentezi bu olsa gerek!

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT