1. YAZARLAR

  2. Hasan Cemal

  3. Ben ne yapardım ‘sivil faşizm’ olsa?..
Hasan Cemal

Hasan Cemal

Yazarın Tüm Yazıları >

Ben ne yapardım ‘sivil faşizm’ olsa?..

08 Ocak 2010 Cuma 17:23A+A-

Kimileri 2006, 2007’nin Cumhuriyet mitingleri döneminde şu sloganı severlerdi:
“Ne şeriat, ne darbe!”
Utangaç bir slogandı bu.
Ergenekoncular bu slogana bozuk atarlardı. Bunlardan biri de eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur Paşa’ydı.
Halen Ergenekon davasında sanık olarak yargılanan Eruygur Paşa bir seferinde çok sinirlenmişti. İzmir’deki Cumhuriyet mitingi sırasında sahneden, “Ne şeriat, ne darbe!” sloganı atan bir sanatçının sesini sahne arkasından mikrofon fişini çektirerek kesmişti.
“Hem irticaya karşıyım, hem de askeri darbeye” tutumu bir başka açıdan bana da sakat gelirdi. Eski deyişle, zevahiri kurtarmaya dönük bir çaba gibi gözükürdü.
Bu sloganı benimseyenler, irticayı gerçek bir tehlike olarak gördükleri için, Tayyip Erdoğan’a karşı (askeri veya yargısal) bir darbe peşinde olanların değirmenine su taşıyorlardı.
Pratikte olan buydu.
Yani “Ne şeriat ne darbe!” sloganıyla, darbecilere bilerek ya da bilmeyerek ‘yol arkadaşlığı’ yapılıyordu.
Darbeciler, bunlara göre daha sahiciydi.
Açıkça diyorlardı ki:
“Ak Parti’nin gizli gündemi var, bu nedenle darbe dahil her yolla iktidardan devrilmelidir!”
Eğer ben de irtica tehlikesinin gerçek olduğuna inansam farklı düşünmezdim.
Ama inanmıyordum.
O yüzden de, “İrtica değil faşizm!” diye yazılar yazıyordum bu köşede...
Şimdi bakıyorum, eskinin “Ne şeriat, ne faşizm!” sloganı gitmiş, yerini kabaca bir başkasına bırakıyor:
“Ne askeri faşizm, ne sivil faşizm!”
Özetle demek istenen şu:
“Otoriter, askeri bir rejimden kurtulalım derken, bu ülke Erdoğan tarafından bir ‘sivil dikta’ya, Rusya’daki gibi ‘Putinvâri’ bir rejime doğru sürükleniyor; bu oyuna gelmeyelim!”
Peki, şimdi ne yapalım?..
Ben eğer bir ‘sivil faşizm’e doğru sürüklendiğimize inansam, Ak Parti hükümetini hangi yolla olursa olsun iktidardan alaşağı etmek için elimden geleni yapardım.
Ama ben bu ‘sivil faşizm’ hikâyesine inanmıyorum. Erdoğan hükümetinin demokratik hak ve özgürlükler konusundaki hatalarını, eksiğini gediğini görüyorum, sert ya da yumuşak eleştiriyorum.
Demokrasinin iktidar ve muhalefetten oluşan iki kanatlı bir kuş olduğunu bildiğim için de, Erdoğan’ın eleştiri ve muhalefet karşısındaki bazı tahammülsüzlüklerine fren koyması gerektiğini de uzunca bir süredir düşünüyorum.
Ama ben bugün Türkiye’nin Erdoğan eliyle sivil bir dikta rejimine doğru sürüklendiğini düşünmüyorum.
Mesele burada düğümleniyor.
Yakın geçmişte, “Ne şeriat, ne darbe!” sloganı atanlar, bilerek ya da bilmeyerek, nasıl ki Ergenekoncuların yol arkadaşlığı rolünü seçtilerse, bugün de “Ne askeri, ne sivil faşizm!” diyenler, yine bilerek ya da bilmeyerek, kendilerine bu ülkenin ikinci sınıf demokrasi saflarında yer açıyorlar.
Nesnel bir durum bu...
“Kalkın ey ehli vatan, Türkiye sivil faşizme sürükleniyor!” diye bağırdıkça, bu ülkede demokrasi ve hukuk devletini engelleyen duvarların bekçileri sevinçle ellerini ovuşturuyorlar.
Onun içindir ki:
“Ne şeriat, ne darbe!” sloganı da, “Ne askeri, ne sivil faşizm!” söylemi de, bugünkü gibi ‘değişim’in kızıştığı zaman dilimlerine özgü odak kaymasının ya da mahcup bir kafa karışıklığının ürünü sayılabilir.
Türkiye’deki değişim, demokrasi ve hukuk devletiyle ilgili. Bu değişim karşısında çok uzun yıllardan beri bir duvar ve bu duvarın arkasında asker-sivil bekçiler var.
Bir süredir bu duvar orasından burasından çatlamaya, yıkılmaya başladı. Türkiye’de yeni yeni işlemeye başlayan bu değişim sürecinden, örneğin bir Yunanistan, bir İspanya, bir Portekiz, bir İtalya çoktan geçtiler, Türkiye çok gecikti.
Şimdi sıra bizde.
Tam ne zaman bilemem, ama eninde sonunda bu duvar bizde de çökecek.
Yanlış yerde durmayın, altında kalırsınız!

MİLLİYET

YAZIYA YORUM KAT