1. YAZARLAR

  2. Nuray Mert

  3. Batı gözüyle laiklik (2)
Nuray Mert

Nuray Mert

Yazarın Tüm Yazıları >

Batı gözüyle laiklik (2)

15 Mayıs 2008 Perşembe 04:17A+A-

Kaldığım yerden devam edeyim, AB yetkililerinin son zamanlarda yaptığı açıklamalarla AKP’ye destek çıktığını iddia edenlere diyorum ki, evet böyle bir tercih var. Bu tercih, sadece AB’nin demokrasi ısrarı ile açıklanabilecek bir şey değil. AB’den kapatma davasını tebrik etmesi tabii ki beklenemez, demokrasi vurgulu bir tavır alması kadar doğal bir şey de olamaz, ama hepsi bu değil, bırakalım artık AB’ye ‘demokrasi standartları enstitüsü’ muamelesi yapmayı.

AB hayır kuruluşu değil, siyasi bir birlik. Bu siyasi birliğin çok doğal olarak sadece ilkeleri değil, zaman zaman onları gölgede bırakan çıkarları var. AB dış politikasında ana eğilim (özellikle Almanya ve Fransa’da ABD’ye yakın iktidarların başa gelmesiyle) ABD dış politikasının çizdiği hat üzerine oturdu.

AB dış politika çıkarlarının, ABD dış politikasına paralel olarak, özellikle Ortadoğu’da girişilen düzenlemelerde ‘ılımlı Müslüman’ bir müttefik olan Türkiye’ye çok ihtiyacı olduğu ve önem atfettiğini biliyoruz.

Onlar bu ihtiyacı, Türkiye’nin ‘radikal İslamcılığa karşı ılımlı bir alternatif’ ve İslam ve demokrasinin uzlaşabileceğini gösteren bir model olması çerçevesinde açıklıyorlar. Bu gerekçeler kısmen açıklayıcı ama Türkiye’den beklenen, sadece siyasi fotomodellik yapması değil elbette. Afganistan’da, İran’a karşı yürütülen baskılama ve gelecekte muhtemel bir müdahalede, bölgede Lübnan ve Suriye başta olmak üzere yapılmak istenen tüm düzenlemelerde, Türkiye çok önemli bir müttefik. Gerçekçi olup, rolümüzü ne abartalım ama ne de azımsayalım, özellikle Arap dünyasında, Arap olmayan bir aktörün rolü yine de sınırlı, ama Müslüman dünyada, halihazırda sıkı ABD müttefiki rejimler, ülkeler meşruiyetlerini tüketmiş, kamuoyları gözünde kredilerini tamamen yitirmiş durumda. Bu koşullar altında, İslami kimlikli bir partinin demokratik yoldan iktidara gelmesiyle, Arap dünyasındaki İslamcılara zafer coşkusu tattıran bir hükümetin başta olduğu Türkiye’nin sahne alması son derece işlevsel görülüyor.

AKP kendini ve hatta biz onu ‘muhafazakâr demokrat’ parti olarak tanımlıyor olabiliriz, ancak gerek Batı dünyasında, gerek Ortadoğu’da İslami kimliği öne çıkıyor, öyle algılanıp, değerlendiriliyor ve bu nedenle önemseniyor. Irak konusu başta olmak üzere, İran’a yapılması düşünülen müdahaleler, Suriye’nin İran’dan koparılması, Lübnan’da ABD yanlısı Sünni iktidara destek gibi tüm önemli konularda Türkiye’ye fazlasıyla rol biçilmesi, iktidarda olan partinin İslami kimliği dolayısı ile Müslüman dünyanın kamuoyu nezdinde güvenirliliği olmasıyla ilgili. AB’nin mevcut tavrını, bu tabloyu dikkate almadan değerlendirmek mümkün değil.

O halde, ‘Batı’nın AKP’yi desteklemekte siyasi çıkarı nedir’ sorusunu cevaplamaya çalıştıktan sonra, şimdi ikinci sorumuza gelelim. Peki, bu siyasi çıkar Türkiye’nin çıkarları ile ters düşüyor mu veya neden ters düşsün? Bir kere, Türkiye’de özellikle laiklik söz konusu olduğunda dünyaları birbirinden tamamen farklı iki kesim var. Bir kesim için laiklik konusunda en küçük bir esneme laikliğin tehlikeye girmesi demek, diğerleri için ise (samimi olmak gerekirse) aslında laiklik kendi başına bir değer arz etmiyor, Anayasal bir zorunluluk olduğu için özenli davranılıyor, hepsi bu. Hal böyle olunca, Batılılar ‘Şu laiklik anlayışınızı biraz esnetin de biz de işimizi görelim’ demeye gelen şeyler söyleyince kıyamet kopuyor.

Hepsi bu kadar da değil, yani Batı’nın Türkiye’ye yüklemeye çalıştığı işlev, sadece laikliği tartışmaya açmasının ülke içinde gerginlik yaratması ve bir kesimi yanına, diğerlerini karşısına alması açısından sorunlu değil. Ben, ABD dış politika hattını izleyen Batı siyasetinin, Müslüman dünyada Türkiye’ye yüklemeye çalıştığı rolün sorgulanmaksızın kabulünün dış politikamız açısından da son derece sorunlu olduğunu düşünüyorum.

Mevcut hükümetin bu rolü sorgusuz sualsiz üstlendiğini iddia etmiyorum, ama risklerin de fazla dikkate alındığı izlenimi içinde değilim. Özellikle Başbakan’ın, daha dengeli bir çizgi izlemek kaygısı taşıdığı gibi bir izlenimim var, o nedenle de ‘yangında ilk kurtarılacaklar’ listesinden çıktığını düşünüyorum. İşin bu tarafı fazlasıyla tartışmalı bir konu biliyorum, o halde şimdilik bu konuyu bir yana bırakalım ve tartıştığımız meselelerin tüm boyutlarının dikkate alınması ihtiyacı ve ne kadar çetrefilli olduğunu hatırlatarak bitirelim.

Radikal gazetesi

YAZIYA YORUM KAT